GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Cemil DİRİM
YAZARLAR
14 Temmuz 2011 Perşembe

Kriz yönetimi ve siyasi miyoplar…

Seçimlerden sonra başlayan yemin krizi CHP’nin yemin etmesi BDP’nin de sıcak mesajlar vermeye başlamasıyla çözülecek gibi gözüküyor. Milletvekili seçilen kişilerin kendilerine verilen görevi yapmak için gerekli olan yemini boykot etmesinin yanlış olduğunu daha öncede vurgulamıştık. Bir önceki yazımızda da CHP’yi böyle bir karara zorlayan Kılıçdaroğlu’nun bir bahane bularak geri adım atacağını ve yemin edeceğini yazmıştık ve söylediklerimiz gerçekleşti. Kılıçdaroğlu, partinin hafızası sayılabilecek isimleri PM’den ve MYK’dan dışlayarak acemiler mangasına benzeyen kurmay heyeti ile ne kadar sağlıklı kararlar alabilir bu tartışılır. Siyaset, analiz ve öngörünün en çok kullanılması gereken alanlardan birisidir. Ancak CHP üst yönetiminin bu yeteneklerden yoksun olduğu ve siyasi miyop kurmaylardan oluştuğu bir kez daha doğrulanmış oldu.

Yemin tartışmaları tek bir işe yaradı. Seçimden beklediği sonucu alamayan CHP Genel Başkanının performansı sorgulanırken, yemin tartışmalarının arasında bu sorgulama kaybolup gitti. Tabii ki birde seçim yenilgisini “ Stockholm sendromu”na bağlayan Kılıçdaroğlu’nun bu gafı da arada kaynadı. Çıkıp açıkca “CHP olarak seçimlerden beklediğimiz kadar oy alamadık. Bu sonucun genel başkan olarak bir numaralı sorumlusu benim” diyerek vatandaşların karşısında özeleştiri yapacağına “ Stockholm sendromu” gibi aslında seçmene hakaret içeren ifadeler kullanmak bir siyasi parti liderine yakışmıyor. Bu da gösteriyor ki bir siyasi partiye genel başkan olmak “lider” olmaya yetmiyor çoğu zaman.

Yemin krizinin tartışmasız galibi AK Parti oldu. CHP’nin meclis boykotunu ellerini ovuşturarak seyreden AK Parti kurmayları işkenceyi uzatmayıp komik bir uzlaşma metni ile CHP’nin geri adım atmasını kolaylaştırdılar. Anayasa değişikliği için muhalefetin desteğine ihtiyacı olan AK Parti, değişiklik önerilerini kabul etmeyen muhalefeti halka şikayet etmek için bu olayı kullanacaktır.

Meclise girerek yemin eden MHP, bu tartışmaların dışında kalarak doğru bir politika izledi. CHP lideri bu tutarsız tavrını sürdürürse bundan en çok MHP kazançlı çıkacaktır. Eğer Devlet Bahçeli kurmay heyetini iyi seçerse ve yapıcı muhalefet yapmaya devam ederse, MHP ana muhalefet partisi fonksiyonunu rahatlıkla üstlenebilir. Özellikle anayasa değişikliği çalışmalarına katkı koyan ve AK Parti’yi CHP veya BDP ile uzlaşmak zorunda kalmaktan kurtaran bir MHP’nin etkisi milletvekili sayısının çok üstünde olacaktır. Devlet adamı yönü öne çıkan Bahçeli’nin bu fırsatı değerlendireceğini düşünüyorum.

Yerel siyasete baktığımızda ise farklı bir tablo görüyoruz. Bir tarafta seçimde aldığı başarılı sonucu hazmedip yerel seçimlere hazırlanmaya başlayan AK Parti var. Kadın kolları kongresiyle startı verecek iktidar partisi, durgun gözüküyor. İl Teşkilatı, dışarıdan gelen iki bakanın ve birçoğu yeni seçilen milletvekillerinin tutumlarını belirlemesini bekliyor. Teşkilat kökenli milletvekilleri Aydın Şengül, Ali Aşlık, Nesrin Ulema ve Hamza Dağ dörtlü bir grup oluşturup birlikte hareket etmenin alıştırmalarını yapıyorlar. Karşılarında geçen dönemden kalan ve İzmir’e kendini kabul ettirmiş bir güç odağı Mehmet Tekelioğlu var. Diğer milletvekilleri ise şimdilik izleme pozisyonundalar. Özellikle il ve ilçe kongrelerinde etkili olmak isteyen teşkilat kökenli milletvekilleri nedeniyle çok adaylı kongreler izleyeceğiz. Seçimlere altı ay kala göreve gelen ve başarılı bir performans ortaya koyan Cihat Akay’ın koltuğuna çok sayıda talip var. Seçimde alınan başarılı sonuç AKAY’ın elini güçlendirirken, istedikleri gibi yönlendirebilecekleri bir il başkanı isteyen bazı milletvekilleri ise alternatif aday arayışındalar.

Ak Parti içinde tartışmalara aday bir diğer konu ise dönemlerinde İzmir de kilit görevlere atanan bürokratların durumu. İktidarın bazı uygulamalarına yeterince destek vermeyen hatta ayak bağı olan bürokratlar yeni dönemde milletvekillerinin ve il örgütünün hedefinde olacak. Benimde yakından tanıma şanssızlığına(!) eriştiğim bazı bürokratlarla ilgili tartışmalara gelecek yazılarda yer vermeyi düşünüyorum.

Gelelim İzmir de birinci parti çıkmasına rağmen beklediği oranda oy alamayan CHP’de yaşananlara. Bence vereceğim birkaç örnek durumu çok güzel özetleyecek. Seçim öncesi Kocaoğlu’nun Susam’a söylediği belagat içeren “ sen kimsin? Manyak.” Sözleriyle başlayan tartışmayı değil. Sadece son iki günde kamuoyuna yansıyan iki açıklamayı sizlere aktarmak istiyorum. Birincisi, Savcı ve cellat olmadığını söyleyen İl Başkanı Tacettin Bayır’a, Karabağlar Belediye Başkanı Sıtkı Kürüm’ün, “ savcı değilsin ama cellatsın.” Sözü. Diğeri ise Ödemiş İlçe Başkanı Emin Öztürk’ün İl Başkanı Bayır için söylediği, “ yeni gelmiş çaylak, acemi” sözleri. Herhalde bu iki açıklama CHP’deki huzur, dayanışma ve ekip ruhunu çok iyi anlatıyordur(!). Yorum yapmamıza gerek yok diye düşünüyorum.

CHP İzmir örgütü bu tutumunu sürdürürse, AK Partililerin 2014’te yapılacak yerel seçimlerde fazla çaba harcamalarına gerek kalmayacak.