GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Rifat ÖZER
YAZARLAR
8 Mayıs 2022 Pazar

İlkler

Kimse yoktur ki, bir ilkleri olmasın…

Hayatın taksimetresi doğumla açılır, yolun sonuna kadar da çalışır. Her yeni şey bir ilk,

bir başlangıçtır...

Aslında ona esprili bir insan da denebilirdi...

İlkler onun birer unutulmazlarıydı. Anlattıkça, arkadaşlarını güldürürdü de… Acaba düşündürür müydü?

***

Köyünde ilkokul, 9 yaşındayken açılmıştı. Ama varlıklı bir ailenin kızı olan ve kışları İstanbul’da yaşayan Naciye… bir ışık saçandı, bir vaha gibiyi. İlk okuma yazmayı ondan öğrenmişti. İyiki de öğrenmişti. Adı da sanki bir mesajdı Naciye ablanın… Milletvekili Naci ile evlenerek Başkente gitmişti!

Okul açılırken... İlk öğretmenleri Necmettin Bey, sınav açtı... Başaranlar 2.sınıftan başlayacaktı. Onu da sınava çekti. O ana kadar başarılıydı.

Öğretmen son soruyu sordu : Onsekiz yaz bakalım dedi... Kendinden emindi : önce bir 10 yazdı, arkasına da bir 8 koydu. Tabii ki, okula birinci sınıftan başladı! Bir yılını yiyen şu 18’i ve yerine yazdığı şu 108’i... hiç mi hiç unutmadı.

***

Köyünün içinden tren yolu geçerdi, biraz ileride de istasyon binaları vardı. Köyden çıkar istasyona doğru yürüye yürüye, trenlerden atılan gazete, dergi ne bulursa okurdu... Yolun öbür yanına geçer yine okuya okuya eve dönerdi. Daha o yaşlarda bile Stalin’i, ölünce yerine geçen Malenkov’u bilirdi…

Çalışkan bir öğrenciydi. Necati öğretmen okul malzemelerini almak için, onu da alarak ilçeye götürdü... Her gün kapı önünden geçen trene, taa… 13-14 yaşlarında ilk defa binmişti!

İlçenin tek caddesi üzerinde bahçeli bir kahve vardı, orada oturdular... Bahçe duvarına paralel ark’dan gürül gürül sular akıyordu...

İçi şişe doluydu. Öğretmeni söylemiş ki, suyun içinden bir şişe alıp önüne koydular… Soğuk, mayhoş ve içi kabarcık dolu güzel bir suydu. Meğerse, o bir gazozmuş ve ilk defa… içmişti!

Acıkınca... küçük bir lokantaya gittiler.

Aşçı önüne bir tabak biber dolması koydu. Biberler küçük, kıymalı ve çok lezzetliydi...

İlk defa biber dolması yemişti ve lezzeti hala da damağındaydı… Gerçi annesi de çok güzel yemek yapardı ama, köylerinde su azlığından meyve sebze pek yetişmezdi ki…

***

Nehrin ve tren yolunun kenarlarında, karayolu yanlarında tarlaları vardı... Kuru tarım yapılır, buğday, arpa ve nohut ekilirdi... Traktör, pulluk falan yoktu o zamanlar, öküz ve saban vardı.

Çiftçilik çok zordu. O yüzden rahmetli babası “ben çocuklarıma saban tutturmayacağım” demişti, öyle de yapmıştı... Ablası ve kız kardeşleri evlenerek çeşitli yerlere gittiler... Ağabeyini başkente çalışmaya, onu da okumaya… Sivas’a gönderdiler.

Orada siyasetle tanıştı. Dr. Fazıl Küçük’ün “Kıbrıs Türktür” mitingini hiç unutmadı…

DP iktidarının Meclis Başkanı Refik Koraltan’ın kendilerine yaptığı ve sık sık tekrarladığı “ hele… hele” lerle dolu, konuşmasını da…

Yaz tatilinde köye gelirdi... Annesi istasyon şefinin eşiyle ahbaptı. Bir gün evlerine ziyarete gittiler... Şehir görmüş, okumuş kadındı. Şehrin güzelliklerinden, özellikle de dondurmanın nimetlerinden… söz edip durdu!

Birden bire, öyle değil mi? diye sordu. O da afalladı ne diyeceğini bilemedi. Üstelik kızları da oradaydı… Eveledi geveledi! Dondurmanın ne olduğunu bilmiyordu ki. Sivas’a dönünce ilk işi… dondurma yemek oldu!

***

Erdinç’le fakülteden sınıf arkadaşıydı...

Şimdi de Tuzla Piyade Okulunda asker arkadaşıydı. Hafta sonu tatillerinde birlikte, Pendik’ten vapura biner, İstanbul’u gezerlerdi.

Yine öyle bir gündü... Erdinç bir büfeye yanaştı. Ona bir şişe uzattı, al iç dedi. Aldı, hemen bitmesin diye de dura dura içti! Buz gibiydi, tatlı bir serinlik veriyor, ağızda hoş bir tad bırakıyordu…

Erdinç’e sordu bu ne diye ? Pepsi Cola dedi. Türkiye’ye yeni gelmişti. Böylece ilk kolayı da Erdinç’ten içmişti. Ne de olsa o şehirliydi, her şeyi bilirdi!

Anlatımları onun… İlk ilklerindendi.

Yaşamının küçük bir… kesitindendi!

İyi Pazarlar...