GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
17 Mart 2011 Perşembe

Üçüncü sınıf politikacılar ile bu kadar oluyor...

Nükleer enerji santrallerine dayalı enerji politikalarını savunmak ihtiyacı duyan Başbakan, mutfaktaki tüpün taşıdığı risk ile nükleer santralın taşıdığı riski eşitlediği zaman; orada durmak lazım.
İbrahim Tatlıses’’i hastaneye ziyarete giden önemli bir siyaset adamı, çıkışta; ’“durumu iyi, kendisini uyandırıp rahatsız etmemelerini, istedim’” diyebiliyor. Belli ki, Tatlıses’’in sağlık durumu hakkında kendisine verilen bilgileri dinlememiş bile. Bütün ülke, ilaç dozu düşürülerek uyandırılacağını biliyor, ama o bilmiyor. Peki, o kadar ilgisiz kaldığı insanı neden ziyarete gidiyor? İşte orada durmak lazım.
 
Bir siyasetçi, ölümle pençeleşen sanatçının bir gün önce kendisine gönderdiği mesajı ekranlarda göstererek prim yapmaya çalışıyorsa, o insanın başına gelen felaketten medet umuyorsa; orada durmak lazım.
 
Bir siyasetçi, rezillik paçalarından akan sözüm ona gazeteci bir kadını, odadan kovmak yerine, muhatap alıp bir takım entrikalar hakkında konuşabiliyorsa ve bu kadın bir siyasal partinin eski ve yeni liderine bu şekilde yaklaşabiliyorsa; orada durmak lazım.
 
Oğluna 21 gün askerlik yaptıran bir siyasetçi, bedelli askerliği gündeme getiren muhalefet ile alay ediyorsa; orada durmak lazım.
 
Bunlar, bir gün boyunca gözüme çarpan haberlerden seçmeler’… Her gün yaşana gelen saçmalıkları yazmaya kalksam, ansiklopedi olur.
 
Bu kadar bol ve bu kadar sık saçmalayan siyasetçi, çaresizlik ve acz içinde, yetersizliğini despotlukla örtme yoluna gidiyor; gazetecileri baskı altına alarak eleştirinin önünü kesmeyi deniyor. Tarih, bunu deneyenlerin hazin sonlarının hikayeleriyle dolu.
 
Siyasetçileri samimiyet testine sokmak mümkün olsa, partilerde siyaset yapacak kaç kişi kalır, hiç merak ettiniz mi? Benim tahminim, çok az insan kalacağı yönünde’…
 
Ülkemizde siyaseti kurnazlıkla karıştıran siyasetçi sayısı azımsanmayacak kadar çok. Kurnaz insan kısa vadeli düşünür. O yüzdendir ki, ülkede, uzun soluklu siyaset, uzun vadeli yatırım olmuyor. Bütün sorunlar aldatmacayla geçiştiriliyor.
 
Dünyanın imrendiği ekonomik başarı öyküleriyle halkı avutmaya çalışanlar, bu içi boş öyküleri anlatmak yerine; nasıl oluyor da, dünya nüfusunun yaklaşık %25’’ini oluşturan 57 müslüman ülke, dünyadaki üretimin ancak %7’’sini gerçekleştirebiliyor, halka bu tabloyu izah etseler, ne iyi olur’…
 
Vasat siyaset adamları, yetersizliklerine karşılık gelen Ortadoğu’’nun despot siyaset arenasında kendilerine yer açmaya çalışıyorlar.
Biliyorlar ki, bu çapsızlıklarıyla Batı dünyasında barınamayacaklar. Bu yüzden, hedef, çağdaş Batı dünyasından, Ortadoğu’’nun despot rejimlerine kaydırılmıştır.