GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
19 Nisan 2013 Cuma

Sınır tanımayan gazetecilerimiz / vekillerimiz…

90’lı yıllarda yakılan köyleri, devlet içinde ‘öldürme/yok etme’ üzerine kurulan çeteleri, ölüm kuyularını, toplu mezarları, işkencede ölenleri, infaz edilenleri, gözaltında kaybedilenleri görmeyen/duymayan merkez medyamızın... Başbakan Erdoğan işaret fişeğini çakar çakmaz barış/İmralı sürecinde Kürt vatandaşlarını, Doğu ve Güneydoğu illerini ama ille de Diyarbakır’ı keşfetmelerini gayet mütebessim bir yüzle izliyorum sizler gibi… ‘Zamanın ruhu’nun ne demek olduğunu öğreniyorum film şeridi misali köşelerden akan yazılardan.
Bu arada…
‘Esneklikte/kıvraklıkta/etnik demokratlıkta’ sınır tanımayan gazeteci milletiyle kıvraklıkta yarışacak tek meslek erbabının politikacılar olduğunu söylememe bilmem gerek var mı?
İşte tam bu noktada…
Başbakan ‘savaş’ sopasını sallayınca savaş, ‘barış’ sopasını sallayınca barış bayraklarıyla sürüye katılıveren mağrur vekillerimizin sayısını/isimlerini sıralamak için biraz çalışma yapmak gerekirken; işi hem gazetecilik, hem siyaset olan, dolayısıyla çift taraflı bir görünürlükle her yaptığını/yazdığını gözümüze sokan AKP İzmir Milletvekili Rıfat Sait, doğrusu işimi kolaylaştırıyor.
Yeni kurulan bu ‘barış sofrası’nda kendine herkesten önce yer açan sevgili milletvekilimizin
23 Mayıs’ta İzmir’in kanaat önderleriyle birlikte Diyarbakır’a gidecek Başkan Kocaoğlu’na bugün bir teşekkür ziyareti gerçekleştirdiğini, Hükümet-İmralı flörtleri başladığında herkeslerden önce 100 kişilik heyetle Diyarbakır’a gittiğini, Belediye Başkanı Osman Baydemir’le kucaklaştığını, gezinin ne kadar faydalı olduğu, barışa ne büyük katkılarda bulunduklarını falani filanı biliyorsunuzdur diye kısa geçiyorum. Muhtemelen bilmediğiniz, gazeteci milletvekili büyüğümüz Rifat Sait’in, düzenli olarak yazdığı Yenigün’de, bugün değil dün ne yazdığıdır diye düşünüp, onun ‘28 Aralık 2010’ tarihli “İzmir, tek dil ve tek bayrak konusunda hassastır” başlıklı yazısıyla (ve imla hatalarıyla) sizleri baş başa bırakıyorum.
 
“İzmir’de son günlerde bir takım gelişmeler yaşanıyor. Geçen hafta ESİAD’ta Kürt meselesi tartışıldı. Ardından şimdi İZSİAD başkanı İlknur Denizli, Diyarbakır belediye başkanı Osman Baydemir’i geleneksel Çarşamba toplantılarında konuşmacı olarak çağırmış. Şimdi akıllara neden İzmir diye bir soru geliyor. Bütün bunlar tesadüf mü? Gelişmeler üzerine bazı İZSİAD yöneticileri ile görüştüm. Bu konuda çok tepkili olduklarını ve bazı üyelerin eğer Osman Baydemir gelirse toplu istifa edeceklerini ifade ettiler. İzmir kamuoyunda çıkan dedikodulara göre Sayın Denizli, AK Parti İzmir milletvekili yapılmak isteniyormuş. Bu olay kendisinin basında ön plana çıkması açısından önemli. Reklamın iyisi kötüsü olmaz. Ama benim naçizane görüşüme göre bu olay sayın Denizli’nin milletvekilliği adaylığını zayıflattı. Zira İzmir bu gibi konularda çok hassas.İzmir insanı, tek bayrak ve tek dil konusunda çok duyarlıdır.Nitekim geçen hafta İzmir’in en eski derneklerinden Kosova Rumeli Derneği, tek dil ve tek bayrak konusunda bir çağrı yaptı.Daha önce İzmir’de benzer olaylar yaşanmıştı.Kötü sonuçlarını hepimiz gördük.Tabi ki demokratik ortamlarda konuşup, anlaşacağız.Ama şimdi, siz daha ilk maçta tepeden girip, önce İzmir gibi hassas bir yerle işe başlarsanız sanki işi zorlaştırırsınız gibi geliyor. Hele hele Allah korusun bir takım provakasyonlara da kıvılcım çakarsa mazallah bu hepimize zarar verir. TBMM meclis başkanı Sayın Mehmet Ali Şahin’in de dediği gibi, sonuçlarına katlanırlar.
 
Herkes çok iyi biliyor ki ayrılık, şahsi menfaat, bencillik gibi davranışlar kimseye fayda getirmeyen hatta sahibine mutlaka zarar veren şeyler. Aynı toprağı, bayrağı ve dilini konuştuğumuz bu aziz ülkenin çıkarları aslında ülkenin her ferdini yakından ilgilendiriyor. Memleketin birliği ve dirliği, vatandaşlarının da şahsi çıkarlarını koruyan bir yapı oluşturuyor. Devlet hepimizin devleti şuurunda olduğumuz sürece birliğin de sağlanması kolay. Ancak tersi olduğunda suni çözümler ortaya çıkar ki bu sadece geçici çareler getirir. Ağrı kesicinin etkisi bittiğinde yine acılarınızla baş başa kalırsınız.
 
Ayrılık, toplum içinde var olan tehlikeli virüsün harekete geçmesi ile ortaya çıkar. Yani aslında bu virüs hep vardır. Ama sinsice ve sessizce bekler. Bu yüzden uyanık olmak ve havaları hep ılık tutmak gerek. Aramızı soğutan fitneleri ve münafıkları iyi tanımamız gerekiyor. Birliğimizi bozan fesatlara karşı öncelikle birbirimizi iyi tanımamız, ön yargılardan uzaklaşmamız şart. Anlaşamadığımız birçok konu olabilir. Bu gayet normaldir. Ama anlaşacağımız çok daha fazla şeyin olduğunu bilirsek ayrılıkların gereksiz olduğunu anlayabiliriz. Asgari müştereklerimizin korunması, toplumun birliğinden doğan kişisel faydalar, ortak düşmanlara karşı savunma gücü, sağlıklı gelecekler, Bütün bunlar birlik ve beraberlikten geçiyor. Birliğin gücünü bilenler bu konudaki ön yargıları kırıp, bunun için mücadele verirler. Ama her şeyden önce inanç ve samimiyet gerekiyor. Türkiye’nin birlik ve beraberliği içinde barındırdığı tüm vatandaşları için bir güç ve büyük bir faydadır. Unutmayalım ki; şerefli ay yıldızlı bayrağımızın kırmızı rengi, Türk, Arnavut, Boşnak, Kürt, Çerkez, Laz tüm aziz şehitlerimizin mübarek kanlarının rengidir.Bu bayrak Türkler için de Kürtler için de kutsaldır.”
 
18 Ocak 2011 tarihli ‘Ekrem Demirtaş’ başlıklı yazısında da Ümit Boyner ile İlknur Denizli’yi topa tuttuğu için İTO Başkanı Ekrem Demirtaş’a sevgilerini/saygılarını sunan gazeteci milletvekilimiz Rifat Sait, köşesinden şöyle sesleniyordu:
“… Ekrem Demirtaş’ı iki önemli konuda tebrik etmek istiyorum. Birinci övgü, geçen hafta TUSİAD Başkanı Sayın Ümit Boyner ve İZSİAD Başkanı Sayın İlknur Denizli’ye yaptığı haklı eleştirilerden dolayıdır. Diyarbakır Belediye Başkanı’na olan ilgi, her iki bayan başkana karşı kamuoyunda olumsuz puan getirmiştir. Sayın Demirtaş, Diyarbakır’da halay çekenleri, İzmir’de zeybek oynamaya davet ederek puan kazandı. Özellikle İzmir’in bu konudaki hassasiyetini dile getirerek, dikkatli olunması konusunda uyardı. Son derece doğru bir tespittir. Kadifakale surlarına büyük Türk Bayrağı’nı diken de yanılmıyorsam, İzmir Ticaret odasıydı. Bu güzel çalışmalar Ekrem Demirtaş’ın hanesine yazılıyor.
(…)
Geçen hafta Sayın Demirtaş AK Parti İzmir İl Başkanı Sayın Ömer Cihat Akay’ı tebrik ziyaretinde bulunmuştu. Kulislerde Sayın Demirtaş’ın AK Parti milletvekilliği konuşuluyor. Hayırlı olsun.”
 
Gördüğünüz üzre… Ne İlknur Denizli’nin AKP milletvekili adayı olacağını, ne de Ekrem Demirtaş’ın aday olamayacağını ve de ‘açılım’ süreçlerini öngöremeyen sevgili Rifat Sait milletvekilimizin, ‘barış ışığını’ ışık hızıyla fark edip Diyarbakır yollarına düşmesi, ‘İzmir tek dil ve tek bayrak konusunda hassastır’ yazısından “Mostar – Malabadi arası köprüler kurmak” yazısına savrulması… Dün ‘uyardığı’ İlknur Denizli’yi bugün ‘barış güvercinliği’nde sollaması, sizi bilmem ama beni sahiden gülümsetiyor. Ağzımdan, ‘Ah hayat, sen nelere kadirsin?’ cümleleri dökülüveriyor…
Ah hayat, sen nelere kadirsin sahiden?