GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
3 Nisan 2013 Çarşamba

‘Akıl fikir heyeti’ bir de bunu anlatsa iktidara/muhalefete…

İşsizlik acısını hem kendi, hem de eşi tatmış biri olarak söyleyeyim en baştan; beter bir haldir.
Madden de manen de… Kadını da erkeği de genci de farklı sarsan, mutsuz, umutsuz ve çaresiz hissettiren, insanı ağır ağır çürüten zalim bir durumdur.
Mağduriyetle iktidar olan, 11 yıllık iktidarında mağduriyeti edebiyata dönüştüren AKP, resmi rakamlarla üzerinin örtülmesi için ne kadar uğraşsa, veriler işsizliğin azaldığını savunsa da mızrağı çuvala sokmak ne mümkün!
İşsiz insanların feryatlarını duymamak, hayatın her alanında karşılaştığımız iş arayanları görmemek, yüreklerin kör ve sağır olması ile mümkün ancak.
 
Türkiye’nin en büyük sorunu işsizliği, ardından tarımdaki çöküşü iki gündür manşetlerine taşıyan Cumhuriyet Gazetesi’ne konuşan A&G Araştırma Şirketi’nin sahibi Adil Gür, yaptıkları kamuoyu yoklamalarının, 2001 krizinden bu yana ‘Türkiye toplumu için en önemli konunun işsizlik olduğunu’ gösterdiğini söylüyor. 
Resmi rakamların doğruyu yansıtmadığına işaret eden Gür, ‘aç farenin niye fırın duvarı delmediği’ sorusuna da şu sözlerle açıklık getiriyor:
“Yaptığımız araştırmalar gösterdi ki, Türkiye’de işsizlerin büyük bir bölümü çok mağdur ve acil şekilde iş bulmayı bekliyor olsa da son yıllarda merkezi hükümetin yerel yönetimler aracılığıyla yaptığı yardımlar işsizlerin iş arama gerekliğini öteliyor. Asgari ücrete razı olan insanlar, asgari ücrete yakın oranda yardım aldığı için iş arama gereği duymayabiliyor.” 
 
TÜİK’in Aralık 2012 İstihdam Raporu Türkiye’de işsizlik oranını yüzde 10.1, işsiz sayısını 2 milyon 790 bin, tarım dışı işsizlikte yüzde 12.4, genç nüfusta yüzde 19.8 olarak gösterse de… Bağımsız araştırma kuruluşları ile sendikaların ortaya çıkardığı reel işsizlik oranları, bundan çok daha fazlası olduğunu anlatıyor.
Sadece bir örnek verirsek…
Türkiye İşverenler Sendikası TİSK, genel işsizlik oranının yüzde 17.2 olduğunu, işsiz sayısının 5 milyon 69 bini bulduğunu açıklarken, kentlerdeki genç işsizlik için de yüzde 20.3 diyor.
 
İşsizliğin maddi/manevi yıkıcı etkilerini, işsizlik verilerinden daha yakıcı anlatan rakamlar da var.
Çalışanlarda depresyonun yüzde 11’ken işsizlerde yüzde 24 olduğu,
Anksiyetenin çalışanlarda yüzde 12 iken işsizlerde yüzde 19,
Paranoid bozukluk çalışanlarda yüzde 13 iken, işsizlerde yüzde 21’lerde görüldüğü…
Fiziksel hastalıklarda da işsizlerin, çalışanlara göre iki kat fazla risk altında olduğu…
Çalışanların yüzde 21.5’indeki uykusuzluğun, işsizlerde yüzde 41.5 olarak seyrettiği gibi.
 
İşsizliğin madde kullanımı ve intiharı nasıl tetiklediğini, evlilikleri nasıl tehdit ettiğini, aile içi ‘para’ odaklı kavgaların çocuklarda nasıl onulmaz yaralar açtığını…
Kendiniz ya da yakınınız işsizlik yaşadıysa/yaşıyorsa; ‘yeni doğan bir günün’ ne demek olduğunu iyi bilirsiniz.
Bilip de bilmezlikten/görmezlikten gelenlerse…
Sıcak para ile günü kurtaran, üretimi/istihdamı artıracak yatırımlara sırtını dönüp, varı yoğu satan mirasyediler gibi davranan AKP iktidarı ile,
Her gün/her fırsatta/her ortamda işi/aşı gündeme getirmek, iktidar olurlarsa hangi projelerle işsizliği/yoksulluğu yeneceklerini anlatmak yerine, iktidarın yarattığı suni gündemlerin peşine takılıp vatandaştaki ‘bunlar iktidar olurlarsa, dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan da oluruz’ algısını güçlendiren, ‘al birini vur ötekine’ dedirten muhalefet partileri.
 
Hayatının hiç değilse bir döneminde…
Çocuğuna harçlık veremeyeceği ezikliğiyle onunla göz göze gelmemek için sabahın kör saatinde evden kaçarak çıkmış bir babalık,
Akşam sofraya ne koyacağım diye acı çekmiş bir annelik,
Başvurduğu her kapıdan geri çevrilip güvensizliğin dipsiz kuyusunda yorgun düşmüş bir gençlik yaşamış olsalardı eğer şimdinin muktedirleri… Böyle olur muydu?
Olmazdı. En azından bugünkü gibi, böyle olmazdı.
Mağdur olmakla ‘mağduru oynamak’ arasında, işte böyle bir fark vardır…