GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
21 Şubat 2013 Perşembe

Buca… ‘Paradise’tan ‘Lost Paradise’a…

Buca’da mini bir kıyamet kopuyor, izliyorsunuz.
Tarihi köşklerimizden birini daha kaptırmışız, ilçede sinek uçsa haberi olması gereken yerel yöneticilerimiz de köşk ihaleyle verildikten, bahçesindeki bir dolu ağaç hızarlarla kesildikten, Buca’nın her yanı o sağlık grubunun afişleriyle donatıldıktan sonra ortaya çıkıp ‘De Jongh Köşkü bahçesi doğal sit alanıdır. Burada yer alan ağaçları kesmek katliamdır. Bu katliamı durdurmak için tüm İzmir’i bu imza kampanyasına desteğe çağırıyorum. Burası kamunun yararına sunulmalıdır’ diyor.
 
Dün egedesonsöz’de okuduysanız, De Jongh Köşkü’nün Yeni Asır tarafından 11 kez manşete taşındığını, gelen giden Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlarına bu konunun sürekli sorulduğunu, hatta bir ara resmen satışa çıkarılan köşkün, kamuoyu ve Buca Belediye Meclisi’nin AKP’li/CHP’li meclis üyelerinin baskıları sayesinde gerçekleştirilmediğini, 2.3.2006 tarihli Buca Belediye Meclisi’nde CHP Meclis Üyesi Ali Rıza Kaya’nın CHP grubu adına verdiği sözlü önergenin uygun görülüp “….Buca’ya en çok yarar sağlayacak bir şekle dönüştürülmesi amacıyla Buca sınırları içindeki (…) toplam 45.040 metrekare alanın Hükümet Konağı olarak kullanılmak üzere ilgili bakanlığa tahsisinin yapılması temennisinin kabulüne oy birliği ile karar verildiğini” biliyorsunuzdur. Bu Meclis kararının altında dönemin AKP’li Belediye Başkanı Cemil Şeboy’un imzasının bulunduğunu da…
 
Belli ki gazete, tarihi köşkün kaderiyle ilgili fikri takibi bırakmış, Buca’nın iktidar ve muhalif yöneticileri de (affedersiniz ama) uykuya dalmış. Taa ki, hızar sesleri köşkün komşularından duyulana, etrafa asılan bez pankartlarla Şifa Hastanesinin 4 Mart’ta hizmete başlayacağı duyurulana kadar…
Ercan Tatı, ağaç katliamının durdurulmasını, Köşk’ün kamunun yararına sunulmasını isteyen imza kampanyasında dile getirmese de, konuyu sosyal paylaşım sitelerinde paylaşan CHP’li meclis üyeleri, bir başka noktaya daha dikkat çekiyorlar. Köşk’ün yeni sahipleri sayesinde zaten çekilmez olan trafiğin daha da kötü olacağının üzerinde duruyorlar. ‘Köşke yazık ediliyor. Böyle kullanılmamalı. Ayrıca Buca’nın merkezindeki hastane/poliklinik, trafiği iyice yoğunlaştırır’ diyorlar. Ki, konunun bu kısmını, ‘en az ağaç katliamı ve tarihi bir köşkün yazık edilmesi’ kadar önemsiyorum.
Çünkü Buca Belediyesi’nin hemen bir sokak ötesinde yaşanan yoğunluk yüzünden, o güzergahı kullanan herkes gibi, cinnet geçirmek üzereyiz.
Öğretmenevleri olarak geçen, Şeboy döneminde banklarla, aydınlatmalarla, kaldırım taşlarıyla kıskanılası bir ‘huzur sokağı’na dönüşen hepi topu 500 metrelik caddeye birkaç ay içinde (çevre sokakları saymıyorum) 12 tane kafe izni verilince oluşan trafik karmaşası nedeniyle… O huzur sokağının ‘cehenneme’ dönüştüğünü yerel yöneticilerimiz ne zaman fark edecekler, İzmir Emniyeti’nin güzide trafikçileri ne zaman keşfedecekler diye, dişlerimiz sıkılı beklemekteyiz.
O kafelerin sözüm ona çay bahçesi ruhsatı alıp geceleri müzikli gazinolara dönüşmelerinden hiç söz etmiyorum! Bir fakülte, bir yüksek okul, bir ilköğretim okulu, 4 anaokulu/etüt merkezinin de yer aldığı bölgede; çocuklarını almaya gelen araçlı veliler ile servis araçlarının oluşturduğu kalabalığın, kafelerin önüne park eden araçlar yüzünden tek şeride düşen yollardan yayaların güvenliğini tehlikeye atarak geçmeye, geçemedikleri için herkesin birbirini yemeğe başladığından bahsediyorum.
Köşkün bahçesindeki ağaç katliamını durdurmak için İzmir Milletvekili Mustafa Moroğlu ile birlikte imza kampanyası başlatan Ercan Tatı’yı ve Köşkün yeni sahipleri sayesinde Buca’daki trafik yoğunluğunun artacağı haklı endişesini dile getiren CHP’li Meclis üyesi arkadaşları, Buca Belediyesi sarayından topluca çıkıp arka caddelerinde yaşanan rezalete doğru bakmaya…
Ve o yolları kullanmak zorunda kalan araç sahipleri ve yayaların, öğrencilerin, velilerin akşam saatlerinde kimlerin kulaklarını nasıl çınlattıklarını öğrenmeye davet ediyorum. Elbette yanlarına, Buca’nın trafiğinden sorumlu trafikçileri de alarak…
 
Özetle şunu söylemek istiyorum.
Tarihi bir köşkün kullanımının kafanın estiğine verilmesi, saman altından su yürütülmesi, üzerinde bunca tartışma yaşanmış/öneriler getirilmiş bir yerle ilgili kulakların tıkaçlanması, birilerine kıyaklanması yanlıştır.
O güzelim bahçesindeki binlerce yıllık ağaçların katledilmesi yanlıştır.
Ama hemen çevrenizde yaşanan yanlışlıkları görmemek, görmezden gelmek, çözüm aramamak, konulara ‘faydacı’ zihniyetle bakmak da yanlıştır.
Başkalarının yanlışlarına yanlış derken kendi yanlışlarını/merteklerini hiç görmemek… Atı alıp Üsküdar’a gidenleri takip ederken, yanı başında yaşananlara omuz silkmek, hatta el altından desteklemek… Daha da yanlıştır! 
Umarım anlatabilmişimdir.