GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
13 Şubat 2013 Çarşamba

‘Allah razı olsun’ da…

Dönüşümünün başladığını apronda kestiği deve ile duyurup ‘yuh deve’ dedirten THY’nin kimi uçuş noktalarına getirdiği içki servisi yasağı ile kabin ekibini fasıl heyetine dönüştürmeye yönelik yeni hostes giysilerinin hazırlıkları konuşuladursun…
Muhafazakarlığın başka alanlarda, mesela günlük konuşma dilimizde nasıl yayıldığını  izliyorum bir süredir. Belediye otobüslerinde gidip/gelirken…
 
Belediye otobüsleri, insanlardaki insani değerlerin nasıl geliştiği, evrildiği ya da değiştiğiyle ilgili ilginç, küçük birer laboratuar aslında.
O semtin yoksulluğunu/yoksunluğunu da,
hırt insan sayısının azlığını/çokluğunu da,
gençlik davranışlarını, yaşlıların ortak hallerini de…
Ve pek çok ayrıntıyı, uzun süreli farklı hatlarda yolculuk yapıyorsanız eğer, kestirebiliyorsunuz. Tahminler yürütebiliyorsunuz. Hele de önlü arkalı konuşkan gençlerle/yetişkinlerle yan yana gidiyorsanız…
 
Genç nesil de dahil olmak üzere, konuşma dilinin ne kadar farklılaştığını, özellikle gençlerde geyiğin dibine vurduğunu, kentle ilgili sıkıntıların en çok yorgun iş çıkış saatlerinde dile geldiğini bilirken… İnsanların gündelik hayatın yolculuklarında ne kadar çok ‘Allah’lı cümle kurduğunun ayırdına varışım, henüz yeni.
Yer verene ya da ‘yeterli bakiyeniz yok’ uyarılı kart sahibine kullanması için uzatılan kentkart’a karşılık ‘Sağolun’ ‘çok teşekkür ederim’ gibi nezaket sözcüklerinden ziyade ‘Allah razı olsun’ denildiğine…
Otobüslerde zaten pek de takılmayan cep yasağının kalkması ve her yolcunun aktif mobilize olmasıyla dinlemek zorunda kaldığınız konuşmalarda ne kadar çok dualı, Allahlı sözcüğe yer verildiğine şahit olmak…
Üzerinde durup biraz geriye sardığında, benzer konuşma dilinin aslında çarşıya/pazara/markete/hastaneye/postaneye de hakim olduğunu… Ne kadar çok ‘inşallah’, ne kadar çok ‘maşallah’, ne kadar çok ‘Allah izin verirse’, ne kadar çok ‘Allah kısmet ederse’ ne kadar çok ‘Allah yolunu açık etsin’, ne kadar çok ‘Allah artırsın’ der olduğumuzu topluca görmek… Düşündürtüyor beni.
‘Gavur kent’imde ağzından Allah’ı düşürmeyenlerin yaygınlaştığını yeni fark ediyor olmak ama bu farkın, gündelik hayatımızı (birbirimize saygı/nezaket anlamında) hiç de kolaylaştırmadığını izlemek... Canımı sıkıyor bir yandan.
 
Muhafazakarlaşırken…
Otobüste yaşlılara/bebekli kadınlara yer veren gençlerin artmamış olması, trafikteki öküzlerin çoğalması, bir ulaşım aracına inip binerken asgari nezaketin bile gözetilmemesi, aracını park ederken sağındaki/solundaki aracın acil bir ihtiyaçla çıkabileceğinin kaale alınmaması, bir ambulansa yol vermenin umursanmaması, kadına şiddetin hiç dur durak bilmemesi, bacağından asılan koyunların giderek artması niye? Diye soruyorum kendime, ardı ardına başka sorular da sıralayarak…
‘Teşekkür ederim’lerin yerini ‘Allah razı olsun’lar alırken; “Allahın kötülük yapan, başkasının hakkını/hukukunu çiğneyenleri cezalandıracağı” öğretisinin hatırlanmaması niye?
Konuşma dilimize bu kadar çok giren duaların, bizleri daha iyi, daha sabırlı, daha hoşgörülü, daha munis, daha iyiliksever, başkalarının farklı dünyasına saygılı insanlara çevirmemesi, kötülüklerin azalmayıp artması neden?
Yüzlercesi sorulabilir de…
Belki şöyle noktalamalıyım:
Ağız alışkanlığının kalplere sirayeti, yaşam kalitesine yansıması ne zaman?