GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
25 Ocak 2013 Cuma

Savunma yoksa adalet de yok!

Her gün… Her an…Yurdun dört yanından tutuklama/gözaltı haberlerinin yayıldığı, cezaevi isimlerini ezberlediğimiz bir iklimdeyiz uzun süredir.
Kış bahara dönüyor, bahar yaza, yaz sonbahara; lakin ‘tutuklamalar/gözaltılar iklimi’ karabasan gibi sürüyor yazık ki.
Hastanelerden sonra ‘Allah eksikliğini göstermesin de düşürmesin de’ dediğimiz mahkemeler de herkese, birer adımlık/birer solukluk mesafede artık.
Hayatında yolu adliyenin önünden bile geçmemiş nice insan, ‘ihbar mektupları, düzenlenmiş cd’ler, arkadaşı ile telefonda yaptığı bir mavra, evinde bulunmuş ‘şüpheli kitap/not’ gibi Türkiye’nin hiçbir döneminde piyasada görülmemiş benzer argümanlarla, adliye koridorlarını arşınlar durumda.
Çiğ yemeyenlerin de karnı ağrır vaziyette.
Çünkü cezaevleri ‘ben bunları yapmadım, bu delillerin hepsi sahte/gerçek dışı’ diye feryat eden generaller/gazeteciler/milletvekilleri/hukukçularla/öğrencilerle, her yaştan ve meslekten olağan şüphelilerle dolu. Kaçmadığı/kaçmayacağı halde yaka paça cezaevine konulmuş, hakkında iddianame oluşturulmadan tutuklanıp aylarca mahkemeye çıkarılmayı bekleyenlerle tıka basa…
“Korku dağları beklesin”,
Beklesin ki ‘herkes sinsin/tırssın/sesini soluğunu kessin’ isteyenlerin, istedikleri neredeyse olmuş halde…
 
Tüm dünyada olduğu gibi, kamu hizmeti yaptıkları için, savunma görevlerini yaparken hiçbir tesir altında kalmasınlar/masumiyet karinesi korunsun diye bazı ayrıcalıklarla donatılmış olan avukatların bile…
Suçlu ya da suçsuz başı derde düşenin teminatı olan adalet savunucularının dahi… Bürolarının kapıları alacakaranlıkta kırılarak basılıyorsa,
Evrakları tarumar edilebiliyorsa, bu evraklardan ‘suç delilleri’ oluşturulmaya çalışılıyorsa,
Avukatlardan dahi zorla/güç kullanarak, işkence ile gayrı yasal biçimde kan/tükürük örnekleri alınabiliyorsa,
Kanun ‘avukat büroları ancak mahkeme kararıyla aranabilir ve arama sırasında savcı ve barodan görevli bir avukat bulunmalıdır’ demesine rağmen, hukuk adamları dahi hukuk dışı davranışlarla karşılaşıyorsa…
Tutuklu avukat sayısı 43’e yükselmişse daha ne olsun?
Ve bütün bunları, yapılanları yazacak/duyuracak olan meslek mensupları da körleşmiş/sağırlaşmışsa,
Tutuklu gazeteci sayısı 95’e dayanmışsa, Avrupa Konseyi, son 18 sayfalık raporunda Türkiye’de basın özgürlüğüne yönelik uygulamanın, medya ortamını ‘felç edici’ noktaya sürüklediğini kimbilir kaçıncı kez deklare etmişse…
Daha ne olsun?


 
“Her türlü tehlikesine rağmen mesleğimize sahip çıkıyoruz. Savunma susturulamaz! Savunma yoksa adalet de yok!” diyen, Avrupa Demokrat Avukatlar (AED) öncülüğünde ‘Tehlikedeki Avukatlar Günü’ olarak belirlenen 24 Ocak’ta meslektaşlarıyla İzmir Adliyesi önünde oturma eylemi ve basın açıklaması yapan İzmir Barosu Başkanı Sema Pektaş… Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Merkezi, İstanbul ve Ankara Şubeleri ile dernek üyesi ve yöneticisi meslektaşlarının ev ve işyerlerine yapılan baskın haberleriyle başlayan 18 Ocak’ta yaşanların, hukuk tanımaz uygulamalar ve hukuka aykırı kararlarla hukuk tarihimize yeni kara sayfalar olarak eklendiğini söylüyordu.
Tutuklanan Çağdaş Hukukçular Derneği Başkanı Av. Selçuk Kozağaçlı’nın da avukatlığını üstlenen Sema Pektaş’ın; uzun, (tamamı izmirbarosu.org.tr adresinde) her satırı insanın içine bıçak gibi saplanan açıklaması da tıpkı Türk Ceza Hukuku Derneği Başkanı, yazarımız avukat Fikret İlkiz’in yazısındaki gibi ‘Kahrolsun Faşizm’ diye sonlanıyordu.
İzmir Barosu Başkanı Sema Pektaş ile birlikte Türkiye’deki tüm baroların başkanları, yarın (26 Ocak’ta) Ankara’da Türkiye Barolar Birliği’nde Adalet Bakanı Sadullah Ergin ile buluşacak. Çok önceden planlanan bu buluşmanın ana konusunun, son yaşananlar nedeniyle ‘hukuk tarihindeki son kara sayfalar’ olacağı kesin.
O toplantıdan nasıl bir sonuç çıkacağı, Adalet Bakanı’nın yaşananlara nasıl bir yorum getireceğini hep birlikte göreceğiz.
Şimdilik söyleyebileceğim…
Uzun süredir meslek dayanışmasının kalmadığını dile getiren avukatların, yaşanan bu son olaylar sonrası bir kenetlenme içine girdiklerini izlemek, tek ses/tek yürek açıklamalar yaptıklarını görmek, bu boğucu ortamda içimi bir nebze olsun ferahlatan bir gelişme.
Çünkü ‘savunma yoksa, adalet de yok!’
Ve adalet bir gün hepimize gerekebilir…
‘Çiğ yemedim ki karnım ağrısın’ diyenlere, ‘ileri demokraside yaşadığımızı zannedenlere’ bile…