GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
29 Mayıs 2012 Salı

Salon/stat kapışması!

AK Parti İstanbul’un stadyum kongresinden etkilenmedim desem yalan olur. Etkilenmedim diyen de yalan söyler. Dile kolay… Tam 100 bin kişi. Kim ne derse desin bir Pazar sabahı 100 bin kişiyi stadyuma toplamak her babayiğidin harcı değil. Üçüncü dönem tek başına iktidarın getirdiği yıpranmışlığa, yorgunluğa rağmen hem de…  
Görsel açıdan müthiş bir gövde gösterisiydi doğrusu. İki gündür düşünüyorum. 100 bin kişiyi bir Pazar sabahı stadyuma götüren neydi?
Uluslar arası bir kupa finali olur, şampiyonluk maçı olur anlarız. Ama spor değil siyaset taraftarıydı stadı dolduran. İşte onu anlamak zor, hem de çok zordu!
Peki, parti içi demokratik mücadelemiydi İstanbulluları TT Arena’ya çeken ? Güldürmeyin adamı. Kimin il başkanı olacağı aylar öncesinden işaret buyrulmuş, seçime tek aday, tek liste ile gidilmişti.
Erdoğan’ı dinleme, izleme, görme arzusu muydu yoksa?
O da olamaz. İstatistikî açıdan son 10 yılda en çok gördüğümüz, izlediğimiz ve de dinlediğimiz bir lider çünkü Erdoğan. Her gün gazeteler, televizyonlar, radyolar, haber portalları onun açıklamaları, fotoğraflarıyla dolup taşıyor. Peki, ne o zaman?
Olsa olsa şovdur amaçlanan… Gövde gösterisi…  
Erdoğan’ın hem parti içine hem de seçmene yönelik güç gösterisi… Yeni Anayasa, Başkanlık Sistemi gibi tartışmaların eşiğinde zaman zaman içeride ve dışarıda zor anlar yaşayan Erdoğan, gerek parti içine gerek okyanus ötesine gerekse siyasi rakiplerine gövde gösterisi yapmak istemiş olabilir.
Ama bizim yanıtını aradığımız soru onun ne istediği değil bunu nasıl başardığı… Bu gösteriye partinin üyelerini, seçmenlerini nasıl dâhil ettiği… Ve Erdoğan kendi deyimiyle ‘ustalık’ dönemini yaşadığı, üçüncü kez tek başına iktidarın yorgunluğunu taşıdığı süreçte patronun kim olduğunu dosta ve de düşmana göstermeyi başardı bana göre.
*
Hep söylüyoruz ya… Türkiye’de sorun iktidarda değil. Dahası iktidar tek başına sorun değil. Asıl sorun o iktidarı siyaset sahnesinde yalnız bırakan, meydanı onlara terk eden, alternatif olamadığı gibi neredeyse ‘sigortası’ olan muhalefette. AK Parti TT Arena’da 100 bin kişiyle gövde gösterisi yaparken, sadece 15 gün önce İstanbul Kongresi yapan CHP’deki tablo içler acısıydı. İki adayın kıyasıya rekabetine sahne olan ve en az 12 bin kişi kapasiteli Abdi İpekçi Spor Salonu’nda Kılıçdaroğlu kürsüdeyken tribünlerde sadece 3 bin kişi vardı.
Bu tabloya Kılıçdaroğlu da bozulmuş, kızmış, öfkelenmişti hatta.
Günlerce bu tablonun nedenlerini sorguladı CHP örgütleri…
Çarşaf listede tam bin 200 kişinin ‘yönetim ya da delege olmak’ için aday olduğu salonda Genel Başkanı sadece 3 bin kişinin dinlemesi neresinden bakarsanız bakın başarısızlık, beceriksizlik timsaliydi.
CHP adayları/örgütü delege pazarlığı yaparken, onlarca televizyon kanalı tarafından canlı yayınlanan kongrenin salon organizasyonunu unutmuş, becerememişti. AK Parti teşkilatı Erdoğan’ı ‘vezir’ ederken CHP örgütü Kılıçdaroğlu’nu rezil etmişti.
Görsel açıdan beni etkileyen stadyum kongresindeki nahoşluk ise görmezden gelinemeyecek kadar ciddiydi. Başbakan bir yıl önce açılışında yuhalandığı TT Arena’dan yükselen alkışları duyunca kendini kaybetmiş olsa gerek, kantarın topuzunu fena kaçırdı. 28 Şubat’tan söz ederken bir anda medya mensuplarına ‘köpek’ muamelesi yaptı. Gazetecilere, ‘Sizi tasmalarınızdan biz kurtardık’ diyen Erdoğan, teşbih sınırlarını aşarak, ağır hakaret serisine bir yenisini daha ekledi.
28 Şubat’ta askerin karşısında esas duruşa geçen gazeteciler mutlaka olmuştur. Ama ‘tasmalı gazeteciler’ teşbihinden asıl alınması gerekenler bugün siyasi iktidarın karşısında ‘esas duruşa’ geçen yandaş medya mensuplarıydı bence. Erdoğan’ın ve siyasi iktidarın hoşuna gidecek gazete, haber bülteni hazırlamak için Mehmet Altan’ın itiraflarıyla özel çaba sarf eden yandaş medya…
Son dönemde ‘kürtaj, Uludere, sezeryan’ gibi garip çıkışlara imza atan, gündem değiştirmeye çalıştığı her halinden belli olan Erdoğan’ın gazetecilere ‘tasmalı’ benzetmesi yapması teşbih sınırlarının hatta hakaret sınırlarının bile çok ötesindeydi.
Ve Türkiye Cumhuriyeti Başbakanına yakışmadı.
*
İstanbul’daki stadyum şovundan İzmir’e dönersek…
Benzer bir tablo yakında İzmir’de de yaşanacak çünkü. Hem iktidar hem de muhalefet partileri il kongresine gidecek Haziran’ın ilk haftasında. CHP ve MHP 3, AK Parti ise 9 Haziran’da yeni il başkanını seçecek.
MHP’de iki aday yarışırken CHP’de şimdiden 7 aday sayılıyor.
Demokratik açıdan en sönük geçmesi beklenen ise iktidar partisinin kongresi…
3 Haziran’da kimin il başkanı seçileceği bizzat Başbakan Erdoğan tarafından bir ay önce belirlendi. Ömer Cihat Akay’ın ‘seçilmesi’ ve yasal vazifelerini yapmak için sandığa gidecek delege. Ama görsel açıdan en iddialısı yine AK Parti…
Hem de CHP’nin kalesinde…
İzmir gibi ‘kalesi kabul edilen’ bir kentteki kongresini Fuar Celal Atik Spor Salonu’na sıkıştıran CHP Lideri Kılıçdaroğlu, en çok 620’si delege olmak üzere 2 bin kişiye hitap edebilir. Teknik açıdan salonun kapasitesi bu...
MHP Lideri Bahçeli ise iki adayın (Necat Karataş ile Akın Biliç) kapışacağı kongrede Fuar Açık Hava Tiyatrosu’nda en çok 3-4 bin kişiye konuşacak.
Tek adayla seçime giden AK Parti’de ise Başbakan Erdoğan’a hazırlanan salon Halkapınar.
Yani İzmir’in en büyük spor salonu… Universiade 2005 için yapıldı, uluslar arası müsabaka kapasitesi 12 bin. Ama bu salona en az 20 bin kişiyi toplamak mümkün. Şu anda AK Parti Milletvekili olan İlknur Denizli’nin bir zamanlar İZSİAD Başkanı sıfatıyla organize ettiği 20 bin kişilik ‘Cumhuriyet Konserlerini’ izleyenlerdenim.   
Ve Erdoğan’ın işaretine mazhar olan İl Başkanı Ömer Cihat Akay’ın da 12 Haziran Genel Seçimleri’nde Gündoğdu Meydanı’nda CHP’nin iki katı miting organize ettiğini de biliyoruz.
İzmir’in iktidarı CHP’nin kentin en küçük spor salonuna sıkıştırıldığı ortamda AK Parti’nin en büyük salonu tercih etme yürekliliği bile takdire şayan.
Diyeceksiniz ki altı üstü il kongresi… Delege gelsin yeter!
Ama kazın ayağı öyle değil işte.  
Türkiye 3 gündür TT Arena’daki AK Parti şovunu konuşuyor.
Siyaset iddialı adamın işidir. Konuşacaksın ve de konuşturacaksın.
Düşmanını bile çatlatacaksın, korkutacaksın.
Kılıçdaroğlu istemez mi sanıyorsunuz Atatürk Stadı’nda ya da Alsancak’ta kongre yapmak? Ya da Bahçeli… Kim, iddialı hangi siyasi lider istemez ki?
Ama istemek başka yapmak başka…
CHP hiçbir şey yapmadan sadece TT Arena’daki AK Parti mitinginin şifrelerini çözse, insanları bir Pazar sabahı o stada çeken faktörleri sağlıklı bir şekilde analiz etse ve de aynı insanların Abdi İpekçi’yi boş bırakma nedenlerini araştırsa yeter!
Siyaset eğer sonuç alma sanatıysa ve bu sanatta görsel şovların, meydan mitinglerinin rolü hala varsa, muhalefetin ilk yapması gereken budur.
Ama delege pazarlığı, parti içi kavgalar, ötekileştirme, eksen kayması, Yeni-Eski çatışması, yerelde yoğunlaşan koltuk kavgaları eksik olmadıkça CHP örgütü aynı masaya yumruk vuramayacaktır. Hal böyleyken de stadyumda il kongresi hayalin ötesine geçemez. Ve tablo buyken Başbakan Erdoğan değil 2023’e kadar, kaydı hayat şartıyla iktidarını koruyacaktır. Son olarak… Milliyet Ege’de yazan ağabeyim Feyzi Hepşenkal’a katılıyorum. İstanbul’un ardından Ömer Cihat Akay’ın yükü ağırlaşmıştır. Mümkün olsa il kongresini stadyuma aldırmayı ister Akay… Muhtemelen taşıma suyla da olsa o stadı İzmir’de de doldurur. Ama CHP’nin AK Parti’nin TT Arena Şovu’na karşılık İzmir’den yani kalesinden bir stadyum yanıtı vermeyi aklına bile getirdiğini sanmıyorum.

Herkes oldukça meşgul…
Belediye başkanlarından, ilçe başkanlarına kadar hepsi delege pazarlığında… Dengeler her an değişiyor. Kimin il başkanı olacağı meselesi kimin iktidar olacağı meselesinden de önce geliyor çünkü. Dün de böyleydi, bugün de böyle… Varsa yoksa parti içi iktidar…