GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
13 Mayıs 2012 Pazar

Erdoğan'ın 'Süt' golü ve Şimşek röportajındaki asıl mesaj!

Siyasetteki hareket hem genelde hem de yerelde dur durak bilmiyor. Hamle üstüne hamle yapılıyor. Boşluklar anında doldurulurken, verilen paslar anında değerlendirilip ilginç, jeneriklik goller ardı ardına yazılıyor.
Süt kriziyle zor günler yaşayan hükümet ve Başbakan Erdoğan, projeyi 7 yıldır uygulayan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun yaklaşımıyla ‘rahat bir nefes’ aldı.
İzmir’deki başarılı uygulamayı ülke geneline yayan ve belki de bundan siyasi bir kazanç uman hükümet, binlerce çocuğun hastanelik olmasıyla köşeye sıkışmıştı. Bakanlardan gelen ‘sorun sütlerde değil, çocuklarda’ açıklamalarıyla tatmin olmayan kamuoyunun ve muhalefetin sert açıklamalarıyla köşeye sıkışan hükümetin imdadına İzmir yetişiyordu.
Hükümetin son yıllarda arttırdığı müfettiş, denetmen, soruşturma baskılarına hatta özel yetkili mahkemelerde görülen yarım asırlık davalara rağmen süt üzerinden siyaset yapmayacağını dahası böylesine hassas bir mesele üzerinden siyaset yapılmaması gerektiğini söyleyen İzmir’in Başkanı Aziz Kocaoğlu, kimilerine göre partisi CHP’yi ve lideri Kılıçdaroğlu’nu kontrpiyede bırakmayı bile göze alıyordu.
Ya da ‘süt kaosu’ konusundaki yaklaşımını ilk günden gözler önüne seren Kocaoğlu’nun sözlerine aldırmadan bildiğini okuyan Kılıçdaroğlu, golü kendi kalesine atıyordu.

CHP’nin yanı sıra MHP’nin de gündeminin ilk sırasındaki süt skandalına ilişkin muhalif çıkışları savuşturmak için harekete geçen Başbakan Erdoğan, Başkan Aziz Kocaoğlu’nun verdiği süt pasını iyi değerlendirip Kılıçdaroğlu’nun bulunduğu CHP kalesine tam 90’dan çaktı ya da.
Bu durumun siyasi jargondaki karşılığı tam olarak budur.
Rize kongresinde Kılıçdaroğlu’nu İzmir’in Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun sözleriyle vuran Erdoğan, MHP’yi de iktidar ortağı olduğu dönemde 4 ilde başlatılan süt dağıtım işindeki skandalı hatırlatarak vuruyordu. Kim ne derse desin Başbakan Erdoğan, refleksleri hala en güçlü siyasetçi. Bunda tabi ki etrafındaki kadronun etkisi büyük…
Kesinlikle boşluk bırakmıyor ve de hata kabul etmiyor. Topu ayağına aldığı anda golü yazıyor.
Başkanlık sistemi tartışmasında Devlet Bahçeli’yi Başbuğu Alparslan Türkeş’in 9 ışığından örneklerle nakavt eden Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nu da partisinin başkenti İzmir’in başkanının sözleriyle yere serdi.
Bahçeli’nin satır satır ezberlediği 9 Işık kitabından gol yemesi Kılıçdaroğlu’nun İzmir’den gol yemesinden daha beterdi. İşte bu nedenle geçtiğimiz günlerde konuştuğum ve ülke kamuoyunda geniş yer bulan Berhan Şimşek’in tespitlerinin önemi büyük.
Her ne kadar bazıları başlığa çektiğimiz, ‘Bizi artık Atatürk bile kurtaramaz’ sözlerinin etkisinde kalıp, röportajı okumadan, anlamadan fanatik futbol taraftarı edasında anlamsız refleksler göstermiş olsa da… Şimşek röportajındaki asıl mesaj bu değildi. Erdoğan üzerinden örneklemeye çalıştığımız muhalefetimizin çaresizliğiydi asıl mesaj.
Başbakan Erdoğan’ın karşısında çaresiz, yetersiz kalan ve gelinen noktada bırakın iktidara ortak ya da alternatif olmayı iktidarın sigortası haline gelmiş bir muhalefetin altını çizmeye çalışmıştı Şimşek.
“Bir ülke iktidarından umudu kesebilir. Ama muhalefetten de umudunu kesmişse asıl o zaman her şey bitmiş demektir” diyen Şimşek’in CHP’ye ve ülke muhalefetinin içine düştüğü çaresizliğe dönük tespitleri olağanüstüydü.
Gelinen noktada CHP’nin tavada yağ, güneşte kar gibi eridiğini söyleyen Berhan Şimşek, ‘Kılıçdaroğlu neden olmadı?’ sorumuza ‘Çünkü onun bir hikâyesi yok. Her liderin bir hikâyesi vardır ama onun yoktu’ sözleriyle yanıt veriyordu. O röportajı tüm önyargılarınızdan sıyrılarak okumanızda ve de fanatik bir futbol taraftarı gibi at gözlüğüyle bakmadan anlamanızda yarar görüyorum ben de.

Gelelim ‘Süt golünün’ CHP İzmir’e yansımasına…
Kılıçdardaroğlu bu golü bilerek ve de isteyerek yedi. Hatta kendi kalesine attı.
Çünkü, Kocaoğlu’nun süt krizine ilişkin yaklaşımı başından beri belliydi.  

Süt skandalının ilk gününde gazetecilerin ısrarlı sorularına ‘Bu işe siyaset karıştırmayalım. İlk günden bazı aksaklıklar olabilir. Önemli olan bizim 7 yıldır uyguladığımız okul sütü projesinin ülke geneline yayılarak 7,2 milyon öğrenciye ulaşmasıdır. Çocuklarımızın sağlıklı beslenmesi ve de süt üreticilerimizin kazanmasıdır’ demişti.
Ve Kılıçdaroğlu Erdoğan’ın hedefindeki sözlerini Kocaoğlu’nun bu açıklamasından en az bir hafta sonra yaptı. Bilmeme, öğrenmeme şansı yoktu yani. Ve dahası partisinin grup toplantısında konuştuğu sırada Aziz Kocaoğlu’nun da Ankara’da olmasıydı.
Grup toplantısından önce Kocaoğlu’nun Kılıçdaroğlu ile görüşmek istemesine rağmen bunu başaramadığını biliyoruz. Hatta  Kılıçdaroğlu, Kocaoğlu ile grup toplantısından sonra 10 dakikalığına görüşmüş o görüşmede de 3 Haziran’daki İzmir il kongresi konuşulmuştu.
Daha önce İzmir’e yardımcılarını gönderip ‘CHP’li başkanlar Alman Vakıfları üzerinden terör örgütü PKK’ya destek oluyor’ diyen Başbakan Erdoğan’a ‘dava açma’ talimatı veren Kılıçdaroğlu’nu İzmir’in başkanları dinlememiş, dava açmaya yanaşmamışlardı.
Yani süt meselesi Kılıçdaroğlu’nun İzmir üzerinden yediği ikinci goldü.

Ama her iki golde de Kılıçdaroğlu’nun ciddi savunma zafiyetleri vardı.
İzmir’den hiçbir başkana sormadan adeta emrivaki yaparcasına CHP’li başkanları, Erdoğan’la davalık etmeye Kılıçdaroğlu, jeneriklik bir gol yediği süt işinde olduğu gibi İzmirlilere sormadan, danışmadan hareket etmenin, ortak akla başvurmamanın bedelini ödüyordu aslında.
Lakin sözünü ettiğimiz kişi CHP’nin 1 nolu koltuğunda oturduğuna göre her iki golün de siyasi bir sonucu mutlaka olacaktır.
Belki bu sonuç, ‘yüzde 90 adayım’ diyen Kocaoğlu’nun 2014 adaylığına mal olmayabilir. Ama İzmir il kongresinde Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun Kocaoğlu’nun destekleyeceği adaya sıcak bakmama ihtimali bugün için güçlenmiş hatta o adayın karşısına birini çıkarma potansiyeli de artmıştır bana göre… 3 Haziran’daki İzmir il kongresine dönük hazırlıklarını sürdüren Kocaoğlu, Alaattin Yüksel-Mustafa Moroğlu üçlüsüne alternatif olmayı planlayan ve Kılıçdaroğlu’nun işaret buyuracağı adayı bekleyen İlçe Belediye Başkanları, ‘süt kriziyle’ bir nebze olsun rahatlamış olabilir.
Lakin hatırlatmakta yarar var. Yine de burası İzmir’dir.

İzmir Deniz Baykal gibi tartışılmaz bir gücün/liderin adayını bile saf dışı bırakmayı tercih eden kendine has refleksleri olan bir kenttir. Kemal Kılıçdaroğlu’nun İzmir konusunda şu ana kadar doğru enforme edildiğini, İzmir siyasetinde doğruları yaptığını gören olmadı.
Örgütün başında iki yıldır neredeyse herkesin olmazına dönüşmüş birini tutan Kılıçdaroğlu, tarihi Büyükşehir davası sürecine destek olmak için Gündoğdu Meydanı’ndaki miting konuşmasıyla bir çuval inciri berbat etmiş, HSYK ve Yargıtay’ı ‘AKP’nin militanı’ ilan ederek, serbest bırakılan 12 kişinin tutuklandığı sürece adeta çanak tutmuştu.
Başbakan’a dava meselesi ve süt krizindeki ters köşeden sonra Kocaoğlu’na biraz daha mesafeli durması beklenen Kılıçdaroğlu’nun İzmir’de kimi işaret edeceği daha fazla merak ediliyor.
Ama tüm bu gelişmelerin ardından İzmir’de safların biraz daha netleştiğini söylemek sanırım yanlış bir tahmin olmaz. İzleyip, göreceğiz.
Not: İzmir siyaseti adam gibi adamlarından birini kaybetti. Cevat Kırkpınar... Kardeşi MHP’den milletvekili olduğu dönemde bile partisi DYP’den kopmayan, CHP Lideri Baykal’dan aldığı ‘başkanlık ve vekillik’ tekliflerine ‘teşekkür ederek’ DP’deki görevlerinden ayrılmayan Erzurumlu Cevat Kırkpınar… Siyasette ‘omurgalı’ duruşun bana göre İzmir’deki ender örneklerinden biriydi Cevat Kırkpınar… Bir kalp kriziyle aramızdan ayrıldı. Ailesinin, sevenlerinin ve de İzmir siyasetinin başı sağ olsun, mekanı cennet olsun.