GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
4 Mayıs 2012 Cuma

Aklıma takılan EXPO sorusu ve CHP’deki deprem!

Her ne kadar bir gün önce kaleme almış da olsam ‘süt meselesinde’ Yılmaz Özdil’le ‘pişti’ olmayı sevmedim. Bir ustayla sahneye/piste çıkmak kolay değil.
Ama hem onun hem de benim atladığım bir hususla başlamak istiyorum bugün. Yazıya yapılan yorumla uyanmıştım aslında… Ama dönemin Sosyal Kültürel İşler Daire Başkanı Semra Aksu’nun uyarısıyla bu satırları yazmak vacip oldu.
Hükümetin İzmir’i örnek alıp ilk günden çuvalladığı süt dağıtım işinin kentte 7 yıllık mazisi olduğunu hatırlatmıştım dün. Hem yorumcu arkadaşın hem de Aksu’nun hatırlatması tam da bu noktadaydı. Okul sütünün İzmir’deki mazisi 2003’e yani Merhum Başkan Ahmet Piriştina’ya kadar dayanıyordu çünkü.
Piriştina 2003’te o dönem 9 metropol ilçeden oluşan Büyükşehir sınırlarında ama yine yoksul semtlerde başlatmıştı projeyi. Yani İzmir’in bu konudaki deneyimi 7 değil 9 yıllıktı. Ve 2003’ten bu yana hiç kesintiye uğramamıştı. Başkan Aziz Kocaoğlu’na düşense projeyi geliştirmek ve son 4 yılında da Tire Süt Kooperatifi ile ‘üretici sözleşmesi’ yaparak dünyaya örnek bir model yaratmaktı. Hem kırsal kalkınmada hem de soğuk zincir uygulamasında…
Ama Kocaoğlu’na asıl düşen devletin 53 kuruştan ihale ettiği halde binlerce çocuğu hastanelik eden sütü 37 kuruşa hiç sorunsuz dağıtmasına rağmen çete/örgüt soruşturmalarına, 397 yıllık davalara maruz kalmak oldu belki de.
Ama yine de hükümete örnek olup ülke genelinde 7,2 milyon çocuğa fayda sağlamak her şeye değerdi belki de.
*
Ve EXPO 2020…
İnciraltı’nda BİE Genel Sekreteri Loscertales’in de katıldığı kahvaltıya davetliydim.
İzmir’in ekabirleri, EXPO’nun yönlendirme ve yürütme kurulu üyeleriyle birlikte dünyanın en uzun soluklu, en büyük fuarını organize eden BİE’nin Genel Sekreteri’ni dinledik. İzmir medyasının ‘Noel Baba’ya’ benzettiği ama 2015 adaylığında kente sadece mavi boncuk dağıtan Genel Sekreter Loscertales, bu kez umutlu konuştu.
2020 adaylığından sonra kente ilk kez gelen Loscertales’in yüzündeki gülümsemenin nedeni bir röportajında altını çizdiği gibi emekliliğinde İzmir’e yerleşme planı değildi.
Türkiye’nin bu kez daha iyi hazırlandığının altını çizdi önce.
Dün Başbakan Erdoğan’la İstanbul’da bir saati aşan görüşmeden memnun ayrıldığı belliydi.
Ama asıl memnuniyeti belki de Ankara’da Sağlık Bakanı Recep Akdağ’la yaptığı görüşmeden kaynaklanıyordu belki de…
İzmir’in 2015’teki hezimetten ders çıkardığını gördüğünü söyleyen Loscertales, “Geçen dönem de temanız sağlıktı. Ama kurullarınızda sağlık bakanı bile yoktu. Yer sorununu çözememiştiniz. Bu kez her iki konuda atılan sağlıklı adımları gördüm” dedi.
2015 adaylığı ile 2020 adaylığı arasındaki en bariz farkın altını çizdi aslında Loscertales.
Hükümet bu kez ciddi ciddi asılıyor EXPO 2020’ye…
Başbakan Erdoğan, partisinin 12 Haziran Genel Seçimi beyannamesiyle açıkladığı İzmir’in adaylığına bu kez daha ciddi yaklaşıyor. 2015’te EXPO gemisinin dümeninde dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül vardı. Oylamadan önce Köşk’e çıktı ama Cumhurbaşkanı sıfatıyla Paris’e kadar gelip başladığı işi bitirmek istedi. Ama olmadı.
O sürece Başbakan Erdoğan’ın katkısı ise son derece sınırlıydı.
Ya dümeninde Gül’ün olduğu bir projeye çok fazla müdahil olmak istememişti ya da oylama sürecinde AK Parti’ye yönelik açılan kapatma davasının stresinden sıyrılamamış, konsantre olamamıştı. Ama şurası kesin ki Başbakan Erdoğan bu kez İzmir’in EXPO 2020 adaylığına asılıyor. EXPO 2020’nin ülkeye ve kente kazandıracaklarını tabi ki biliyor Erdoğan…
Ama daha da önemlisi kıran kırana bir yarışa sahne olması beklenen 2014 yerel seçimlerinde ‘EXPO zaferinin’ partisine katacaklarını iyi biliyor.
Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik özel yetkili operasyonlarla tersten esmeye başlayan İzmir’in siyasi rüzgarı olası bir EXPO zaferiyle yeniden AK Parti’nin yelkenlerini şişirebilir çünkü. Başkan Kocaoğlu’nun ‘ikincil planda’ kaldığı sürecin kaymağını daha çok hükümet ve onun adayı yiyecektir 2014’te.
 
Konuşmanın ardından sorulara geçildi. Tek bir soru geldi aklıma… Ama boğazıma düğümlendi. Soramadım. Çünkü alacağım yanıttan korktum.
Soru şuydu:  Sayın Genel Sekreter… Bildiğiniz üzere İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik açılmış bir ‘çete/örgüt’ davası var. Hatta ‘özel yetkili savcılarımız’ bu davaya yönelik iki operasyonu da EXPO için çok önemli bir güne denk düşürdü. İlkinde (2 Mayıs 2011) Başkan Aziz Kocaoğlu, İzmir’in EXPO 2020 adaylık mektubunu Paris’e yani size getirecekti. Operasyon oldu, getiremedi. Ötekinde ise (22 Kasım 2011) İzmir’in Paris’teki sunumuna giden Kocaoğlu, sunumun yapıldığı güne denk gelen operasyon yüzünden apar topar İzmir’e döndü.
Şu anda EXPO 2020’ye aday kentin belediye başkanı hakkında 397 yıl hapis isteniyor. Hatta savcılık soruşturmasında EXPO 2015 organizasyonlar da var.
İzmir’deki bu tablo sizce kentin adaylığını ne yönde etkiler. Ya da etkiler mi? Rakiplerimizin bu durumundan yararlanma olasılığı yüzde kaçtır?
Soramadım.
Ama biliyorum ki Loscertales, bu tablonun İzmir’in elini zayıflattığını düşünüyor. Rakibimiz Tayland’da geçen yıl yaşanan sel felaketinin bile onların adaylığına zarar vereceğini düşünen ve bu düşüncesini İzmir’de açıklayan Loscertales’in bu soruya vereceği yanıtı duymak istemedim. Dahası rakiplerimizin bu yanıtı Loscertales’in ağzından duymasını istemedim.
*
CHP’deki ‘Gürsel Tekin Depremi’ne gelirsek… Benim açımdan dünkü istifa malumun ilanından başka bir şey değildi. Çünkü Gürsel Tekin’in işi aslına bakarsanız çoktan bitmişti.
İkinci adamlık koltuğuna Nihat Matkap’ın oturduğu gün hem de...
İstanbul Örgütü’nde yaşananlar sadece bardağı taşıran son damla oldu.
Ama Kılıçdaroğlu yanlış yapmaya devam ediyor.
Kendisini ‘genel başkanlık’ makamına ‘elleriyle’ oturtan Önder Sav’ı sadece 6 ay sonra ‘sildikten’ sonra o süreçteki can yoldaşı Gürsel Tekin’i de kapının önüne koyması orta vadede Kılıçdaroğlu’na ciddi zararlar verecek.
Diyeceksiniz ki Gürsel Tekin istifa etti, Kılıçdaroğlu görevden almadı ki?
Gürsel Tekin bir adım sonrasını görüp erken davranarak siyasi itibarını kurtardığını düşünüyorum. İstanbul Örgütü’nün kontrolünü DSP’li Erdoğan Toprak’a ve Nihat Matkap’a bırakan Kılıçdaroğlu, ince ince Tekin’in altını boşalttı.
Gürsel Tekin gibi biri için sadece tavandan güç almak yetmez.
Örgütte Gürsel Tekin yapısına ‘sıfır numara tıraş’ yapan ve adeta altındaki halıyı çeken Kılıçdaroğlu, birkaç ay sonraki kurultaya dönük mesajını da veriyordu.
Tekin bu mesajı doğru okudu, erken davranarak bir sonraki sürecin kahramanı olmaya dönük bir hamle yaptı. Ve tüm bunlar olurken sadece iki yıl önce bizzat şahit olduğum bir olayı hatırladım.
Tarih: 20 Mayıs 2010..
Yer: Ankara Dedeman…
Saat 23.30.
Kılıçdaroğlu’nun adaylığına en son destek veren İl Başkanı olan Gürsel Tekin, Önder Sav’ın hazırladığı PM listesine isyan edip gecenin bir yarısında otel lobisinde bazı Baykalcı il başkanlarıyla toplantı yapıyor.
Ve Gandi Kemal’in etrafının sarıldığını anlatıp bir gün sonra yapılacak PM listesinde ‘turuncu devrim’ yapmaktan dem vuruyor bağıra çağıra. İsyan kısa sürede bastırılıyor. Turuncu devrim rafa kalkıyor. Ama 6 ay sonra yani 3 Mayıs 2011’de turuncu devrim için bir kez daha harekete geçiliyor. Bu kez Kılıçdaroğlu da sahnede… ‘Turuncu Devrim’ tamam… Yeni CHP treni yola çıkıyor. Lokomotifin dümeninde Kemal Kılıçdaroğlu, ikinci vagonda Gürsel Tekin… Mutluluk pozları kısa sürüyor. Devrimin en önemli kahramanı Gürsel Tekin, genel seçimin ardından 2. vagondan 12. vagona gönderiliyor. Ve sonra da trenden atılıyor.
Şimdi soruyorum ben de… Gürsel Tekin açısından bu durum ‘turuncu devrim midir yoksa mor devrim mi?’
Ve Gürsel Tekin bundan sonra ne yapacak?
CHP’deki depremin arkası gelecek mi?
Bu sarsıntıların yaklaşan kurultaya yansıması ne olur?
Onlar da sonraki yazıda…