GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
25 Nisan 2012 Çarşamba

Gerçek gündem!

Gündeme bakıyorsunuz. Bilhassa siyasetin, siyasetçinin gündemine…
Baygınlık geçirmemek elde değil.
Sayın Başbakan’ın elinde 60-70 yıllık belgeler… Emrindeki devlet arşivi üzerinden kapanmaya yüz tutmuş yaraları deşmeye devam ediyor.
Muhalefetin gündemi de öyle.. İpe sapa gelmez.
Ana muhalefet lideri Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın Gulbettin Hikmetyar’ın dizinin dibindeki fotoğrafını göstererek, ‘Sen hala oradasın’ diyor. 
Türkiye’de çok tartışılan o fotoğrafa yakından bakalım.
Sakallı, cübbeli Gulbettin Hikmetyar kimdir?
Rus işgali sırasında Kızıl Ordu’ya meydan okuyan bir bağımsızlık mücahidi…
1992’de yeniden kurulan Afganistan’ın resmi Başbakan’ı…
Bu sıfatla 1996’da Türkiye’ye yönelik ziyareti bile var.
Erdoğan o fotoğrafı çektirdiği yıllarda RP İstanbul İl Başkanı…
Siyasi geleneğine bakılarak, o yıllarda Kızıl Ordu’ya karşı gelmiş bir komutanın dizinin dibinde poz vermesi kadar doğal bir şey de yok.
Belki ‘dizinin dibine’ oturmayabilirdi.
Ve de bazı ‘çokbilmiş’ meslektaşlarımızın altını çizdiği gibi Hikmetyar Taliban yanlısı biri değil. Bir terörist hiç değil. Bu ülkeyi ya da milli idareyi TBMM’de temsil eden iki liderin gündeminde ne yazık ki bunlar var.
Halkın gündeminde ise;
Her geçen gün artan hayat pahalılığı, kabaran faturalar,  ardı arkası kesilmeyen zamlar, dizginlenemeyen mutfak enflasyonu, çözülemeyen işsizlik…
Bölücü terörün yarattığı travma, baş döndüren ve kafa karıştıran gelişmelerin yaşandığı, kimsenin hiçbir şey anlamadığı yeni eğitim sistemi…
Adliye saraylarında sağlanamayan adalet, bitmek bilmeyen şiddet…
Rövanşist yaklaşımlardan kaynaklı ideolojik kamplaşma, artan kin ve intikam duygusu…
Dahası her geçen gün artan sevgisizlik, hoşgörüsüzlük…
Yani azalan demokrasi var.
Tabi ki birde çağın vebası kanser, bir türlü sağlanamayan gıda güvenliği ve artan çevresel sorunlar var. Halkın gündemiyle toplumun gündemi neden örtüşmüyor?
Halkı temsil eden ya da ettiğini iddia eden vekiller, parti başkanları, bakanlar, bürokratlar ne yapıyor? Niye konuşuyor?
1935 yılında CHP camileri yıkmış, satmış, ahır yapmış mı diyor yoksa ‘Beş yaşında henüz doğru dürüst konuşmayı/oturmayı bile bilmeyen çocuğumu nasıl okula göndereceğim mi?
Kabaran elektrik faturası yüzünden karısını doğrayan oldu İzmir’de… Daha iki ay önce.
Her ne kadar bir düzineyi bulmayınca doğru dürüst haber olamasalar da her gün toprağa düşüyor bu ülkenin su gibi delikanlıları…
Terör sorununu bitirmek şöyle dursun yönetmeyi bile beceremiyoruz. Teröristle pazarlık masasına oturan koca koca devlet adamlarının ‘talimatlı’ olduğunu iç hesaplaşmaların dışa vurmasıyla öğrenebiliyoruz.
En büyük yarayı ezelden beri mülkün teminatı görülen adalet alıyor.
Senin hakimin, benim hakimim tartışması, dibine kadar kadrolaşma…
Siyasi iktidarın taraf olduğu davalarda hoşa gitmeyen kararlar veren hakimlerin/savcıların başına gelenler pişmiş tavuğun başına gelmiyor.
Bugünün sorunlarını bırakıp geçmişin intikamlarıyla meşgul ediliyor adalet kurumu…
Türkiye bir hukuk devleti olmaktan çoktan çıktı. Guguk devleti olma yolunda hızla ve de emin adımlarla yürüyor. Ve tabi ki de zamlar… Ardı arkası kesilmeyen zamlar birkaç cılız tepkinin ardından unutuluyor. Akaryakıt, otomotiv, doğalgaz, elektrik, doğalgaz zamları Nisan yağmuru gibi…  Islatıp geçiyor.
Toplumsal şiddet alabildiğine devam ediyor. Bir insan aynı yastığa baş koyduğu eşini, çocuğunun gözü önünde 20-30 yerinden bıçaklayıp hunharca öldürme noktasına nasıl gelebilir? Ya da hayat kurtaran sağlık personelinin hayatına nasıl kast edebilir?
En küçük kıvılcım devasa bir yangına dönüşüyor.
Şiddet salgın bir hastalık gibi ülkenin dört yanına aynı anda yayılıyor.
*
Halk kendi gündemini neden konuşamıyor?
Başbakan 60–70–80 yıllık devlet arşivleri üzerinden günü birlik siyaset kotarmaya çalışır, adliye sarayları son 30 yılın davalarıyla dolup taşarsa…
Muhalefet halkın gündemini meclise taşımaktan aciz kalırsa…
Ayar verilmiş medya üzerinden ‘özel servislerle’ halkın neyi konuşması, neyi tartışması gerektiğine ‘birileri’ karar vermeye başlamışsa…
Buna da şükür dostlar, buna da şükür.
Bunlar iyi günlerimiz hatta.
Biraz da yerel siyaset…
CHP İzmir’de ilçe kongreleri büyük ölçüde tamamlandı. Rekabetin büyüğü Buca’da. Aday sayısı 20-25’lerden 4’e düşürüldü.
Ama kongreye en azından 3 adayın katılmasına kesin gözüyle bakılıyor.
Kongrelerdeki genel atmosfere bakarsak…
Bergama, Ödemiş, Bornova, Konak gibi birkaç ilçe dışında ilçe belediye başkanlarının dediği oldu. Kent siyasetinde etkin olmak için yoğun bir efor sarf eden Milletvekilleri Alaattin Yüksel ve Mustafa Moroğlu’nun pek çok ilçede ters köşeye yattığı, İzmir siyasetinde etkin olmaya çalışan pek çok ilçede ‘divan başkanı’ sıfatıyla kongre yöneten PM Üyesi Levent Eyipişiren’in ‘il başkanlığı’ hesabı yaptığı, Başkan Kocaoğlu’nun az biraz Bornova dışında topa girmediği, genel merkezin ortalıkta gözükmediği, İzmir siyasetine yön veren eski ekiplerin büyük ölçüde geri çekilip sadece Karabağlar’da etkin olabildiği, 10’a yakın il başkan adayının ‘dengeleri’ gözetip ‘nereden başlayacaklarına’ karar vermeye çalıştıkları söylenebilir.
Ama Buca özeline geri dönersek, çok bilinmeyenli bir denklemle karşı karşıya olduğumuz söylenebilir. Türkiye’de faaliyet raporu onay alamamış ‘yazı turaya kalmış’ tek belediye olan Buca’da belediye ile örgüt ilişkileri, belediye ile meclis üyesi ilişkileri tam manasıyla Arap saçı. CHP genel merkezinin bile el atıp geri çekildiği, çözemediği bu denklemi adaylardan hangisi çözebilir? Genel merkezin bile MYK düzeyinde komisyon kurduğu Buca’daki sorunları bir ilçe başkanı çözebilir mi?
Adaylardan Bahri Dal öncelikle buna aday.
Başkan Tatı’nın da desteğini alan Bahri Dal, 2 dönem bu görevi yapmış tecrübeli bir isim. Tatı ile muhalif meclis üyelerini aynı masaya oturtarak başlayacağını söyleyen Dal, Ercan Tatı’nın da buna hazır olduğunu savunuyor. ‘Her iki tarafın da doğruları ve yanlışları var. Doğruları toplayıp yanlışları çıkardığınızda bu iş çözülür’ diye iddialı konuşuyor hatta.
Meclis üyesi aday Ali Hıdır Uludağ’la ‘birleşme’ ihtimallerinin bulunduğunu söyleyen Dal, kişisel olarak her yapıyı kucaklamaya hazır olduğunu ancak kendisini adaylığa iten yapının genç aday Umut Orkun Uğraş’la birleşmeye sıcak bakmadığını da ekliyor.
Eski vekil, sendikacı Bayram Meral’in yeğeni Umut Orkun Uğraş ise Buca siyasetinin iddialı isimleri Mehmet Süne ve Hüseyin Yüzer tarafından destekleniyor. Rakipleri en çok 100 kişiye hitap ediyor dese de o çok iddialı konuşuyor. En fazla imza toplayan aday ise Bektaş Gül…
Buca siyasetinin etkin isimlerinden Milletvekili Susam bu kez ortalarda yok.