GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
9 Nisan 2012 Pazartesi

Tarihi dava!

İzmir Büyükşehir'in yargılandığı davaya 'tarihi' sıfatını ekledik.
Hangi yönüyle tarihi bu dava?
Her yönüyle. Ama en çok da özensiz hazırlanan iddianamesiyle...

Neyse ki mahkemede elmalarla-armutlar ayrışıyor.
Kulaktan dolma bilgilerin, dedikoduların, sahte delillerin iddianameye nasıl girdiği...
Ve dinleme cihazlarından yarım yamalak deşifre edilmiş kayıtlar...
Koskoca davanın tek bir müştekisi (şikayetçisi) var.
İşten çıkarılmış bir şirket personeli..
Yine koca davanın bir tane mağduru var. Dahası biz öyle sanıyorduk.
İddiaya göre 'mağdur' olduğu iddia edilen kişi savcıya 'ben mağdur değilim' diye ifade vermiş. Ama yine de 'Sana kim saldırdı' diye teşhis için getirilmiş.
Bilirkişi olarak tanımlanan kişiler ehliyetsiz. Çoğunluğu belediye şirketlerini denetleyen maliyeciler...
İddianameye konu Sayıştay raporları henüz kesinleşmemiş. Bir kısmı dava sürecinde sayıştay tarafından düşürülmüş.
ESHOT dosyası Danıştay tarafından aklanmış. Katlı otopark meselesi, belediye malının belediyede bırakılmasından ibaret, kimsenin şikayetçi bile olmadığı, başka kentlerde onlarca örneği olan bir uygulama...
Cebir, şiddet gördüğü/uyguladığı iddia edilen kisme yok!
Maddi menfaat temin ettiği iddia edilen kimse yok!
Sebebsiz zenginleşen yok! Zimmetine para geçiren yok!
Ama yüzde 60'a yakın oy almış belediye başkanının çete reisi yaftasıyla 400 yılla yargılandığı bir dava var.
İddianamede 'suç olarak' nitelendirilen işlerin tamamı T.C yasalarına dayanılarak yapılmış.
Savcı'nın 'Neden açık ihale yapmadınız?' sorusu bu açıdan bakıldığında anlamsız.
Manzara buyken insanlar mağdur.
Sadece kendileri de değil... Çoluğu, çocuğuyla binlerce kişiye ulaşan bir mağdur listesi var bugün. Mağduriyetlerin tazmini ise mümkün değil.
Hayatları boyunca karakola, adliyeye gitmemiş, sabıkası olmamış devlet memurları aylardır tutuklu.
Diğerleri korkuyor, titriyor. Büyükşehir kilitli... İzmir kilitli... Sadece Büyükşehir mi? Bize sıra ne zaman gelecek diye korkan ilçe belediyeler de kilitli...
Kimse telefonla konuşamıyor, rutin imzalar bile atılamıyor.
İzmir Büyükşehir'in üst düzey apoletli bürokratları kendi tesislerinin ruhsatını bile veremiyor.
*
Hazırlık dosyasını tamamlayan savcı (Sait Demiröz) HSYK üyesi olmuş.
Gözaltı ve tutuklama kararlarına imza atan nöbetçi hakim (Ali Sayan) mahkeme başkanı...
Operasyonlar öncesi kritik müdahaleler yapılmış, bazı savcıların 'özel yetkisi' son anda alınmış...
Gözaltındaki personelin davasına girecek hakim davadan yarım saat önce 'izne' ayrılmış.
İddianamenin kabulünden sonra mahkeme başkanı bir anda emekli olmuş.
Hakkında yolsuzluk iddiasında bulunulan Kayseri Belediye Başkanı'na anında sahip çıkıp 'kefil olan' Cumhurbaşkanı Gül, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Kocaoğlu'nun Devlet Denetleme Kurulu (DDK) talebine 11 aydır yanıt bile vermemiş.
Daha neler, neler!!!
Tarihi Dava'nın hazırlık süreci kafa karıştıran detaylarla dolu...
Aziz Kocaoğlu gibi adı 'dürüst başkana' çıkmış birinin tam 4 asır hapsi isteniyor.
Hayatında 'çakı' bile taşımamış belediye başkanının adı 'çete reisi' olarak anılıyor.
Neyse ki mahkeme heyeti umut saçıyor.
Mahkeme başkanının sabrı 'adalet' dağıtacağının sinyali olarak görülüyor.
'Yanlış hesap bağdattan döner' diyenler haklı çıkacağa benziyor.
Tarihi davanın ilk duruşmasında haftasonu sona eriyor.
Davayı dakika dakika izleyip sizlere 'olduğu gibi' aktaran egedesonsoz.com'un başarılı muhabiri Fatih Yapar'ın son köşe yazısında vurguladığı gibi...
Kocaoğlu da kendinden emin, belediye bürokratları da...
Biz çete değiliz, hukuk dışı adımlar da atmadık' diyorlar hep bir ağızdan...
Davanın karanlık yönünü oluşturan organizatörler de konuştukça, dosyanın sır perdesi aralanıyor. Organizatörlerle büyükşehir bürokratları arasında bağ/mağ yok!
Davanın kilit ismi Hakan Say'a dönüp, 'Seni tanıyor muyum evladım, tanıştık mı biz' diyen Kocaoğlu...
Dinleme kaydında, telefonun ucundaki kişiye 'Ali Sabuktay'la görüştüm diyen organizatöre 'Ali Sabuktay kimdir? Denildiğinde yanıbaşındaki Sabuktay'ı aslında hiç görmediği, tanışmadığı anlaşılıyor. Özellikle bazı avukatların yerinde müdahalesiyle zaman zaman detaylara saplanan dava yeniden özüne dönüyor. Çünkü, İzmir 8. Ağır Ceza Mahkemesi, bu dosyayı öncelikle CMK 250. maddeye göre incelemek ve 'çete olup olmadığı yönüyle' karara varmak durumunda.
Yani cebir/şiddet uygulayan bir çete olup olmadığı yönüyle...
Eğer şiddet uygulayan bir çete olmadığı kanaati hasıl olursa 'çete iddiası' yönüyle 'beraat kararı' her an çıkabilir. Çete iddiası düşerse diğer iddialar diğer mahkemelerde normal koşullarda görülür. Haftasonuna doğru ilk duruşması sona erecek olan tarihi davadan 'beraat beklemek' bazıları için erken olsa da 'tahliye beklemek' için erken değil.
Tutuklu personelin tamamının tahliye edilmesi bile bu aşamadan sonra kimse için sürpriz olmaz.
*
CHP'deki kongre hareketi hız kesmiyor. Metropolün büyük ilçelerinden Bayraklı'nın kongresi yapıldı dün. Bir önceki kongreyi 7 oy farkla kazanan Levent Ölçer, bu kez farkı açtı.
Yine de 68 fark bile iki adaylı kongre için çok sayılmaz. 35 kişinin yön/taraf değiştirmesi seçimin rengini değiştirebilirdi. Yön/taraf değiştirmek demişken...
Kazanan yapının listesine baktığınızda zaferin perde arkasını okuyabiliyorsunuz.
Dahası mahallelerde Levent Ölçer ve Hasan Karabağ'a karşı kıran kırana bir mücadele sergileyenlerin son tahlilde aynı listeye nasıl girebildiğini görüyorsunuz.
Aylarca Hasan Karabağ ve Levent Ölçer'i yerden yere vuranların bireysel beklentileri karşılanmayınca 'koşa koşa' adeta birbirleriyle yarışır gibi Karabağ'ın hazırladığı listeye nasıl balıklama atladığını...
İşte siyaset böyle...
Siyasetçinin omurgalısı nesli tükenmek üzere olan kel aynak kuşları kadar azaldı.
Hele hele İzmir'de... Neredeyse tükendi.