GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
15 Mayıs 2012 Salı

CHP İzmir: Çok bilinmeyenli bir denklem!

AK Parti 9 Haziran denklemini çözdü. CHP’nin 3 Haziran kongresi ise giderek çok bilinmeyenli bir denkleme dönüşüyor. Yanıt bekleyen soru sayısı artıyor.
Genel Başkan Kılıçdaroğlu İstanbul’un ardından İzmir’de de bir adayı işaret edecek mi?
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ve arkadaşları kime destek olacak?
İlçe delegasyonlarına hakim olan belediye başkanları ne yapacak?
Sonuçta kimin dediği olacak ve 3 Haziran’da kaç aday yarışacak?
Yanıtı aranan en temel sorular bunlar.
Her ne kadar ‘tarafsız’ bir görüntü verse de CHP Genel Başkanı ve genel merkezinin İstanbul’da taraf olduğunu ve kazanan adayı desteklediğini cümle alem biliyor. Birkaç gün önce ‘Kılıçdaroğlu’nun İzmir adayı var mı?’ başlığıyla kaleme aldığım yazıda esasen tam da bu soruya yanıt aramıştım.
Ve bir ilçe belediye başkanı ile yaptığı telefon görüşmesinden örnekler verip Kılıçdaroğlu’nun İzmir için ‘ince bir çalışma’ içinde olduğunun altını çizmiştim.
Aldığım duyumlar beni haksız çıkarmadı. Başta o belediye başkanı olmak üzere bazı isimlerle hafta sonu İstanbul’da bir araya gelen Kılıçdaroğlu, şu aşamada İzmir’den sadece fikir alıyor.
Kentin siyasi fotoğrafına hâkim olmaya dahası İzmir’e bugüne kadar bakmadığı bazı açılardan bakmaya çalışıyor. Doğrusunu da yapıyor aslında. Bugüne kadar kendilerini ‘Yeni CHP’li’ olarak tanımlayanların penceresinden gördüğü ya da daha çok hemşehrilerinin gözlüğünden baktığı İzmir’e ‘Eski CHP’lilerin’ penceresinden de bakmayı akıl eden Kılıçdaroğlu’nun bu süreci sağlıklı tamamlaması halinde ‘doğruyu’ bulma ihtimali var. Genel başkanın adayını sandığa gömme konusunda ciddi bir siyaset deneyimi bulunan İzmir örgütünde Kılıçdaroğlu, kaybeden ata oynamamak için arayışını sürdürüyor.
*
Kocaoğlu ise kim ne derse desin il kongresinde taraf olmaya kararlı bir görüntü sergiliyor.
Yerel seçime dair ‘adaylık sinyalini’ şimdiden ‘yüzde 90 oranında’ veren Aziz Başkan, tarihi Büyükşehir davası sürecinin yönetilmesinde de örgütün desteğine mutlak ihtiyaç duyuyor.
Siyaset arkadaşları Alaattin Yüksel, Mustafa Moroğlu ilçe kongrelerinde ‘delegeye’ hakim olma mücadelesi verdiler. Pek çok ilçede kaybetseler de Buca’da duruşlarından taviz verme pahasına kongreyi kazanan tarafta yer aldılar.  Delege destekleri sınırlı da olsa bu yapıya Milletvekilleri Hülya Güven ve Oğuz Oyan’ı da eklemek lazım. Hatta sendikal kökenli vekil Musa Çam’ın da bu yapıyla hareket etmesi olası görünüyor.
*
Genel merkezin ya da Kılıçdaroğlu’nun bu yapıya omuz atma ihtimali ‘atmama’ ihtimali kadar yok. Nedense Kılıçdaroğlu ile Kocaoğlu arasında ‘gizli bir rekabet’ olduğunu düşünüyorum. Her şeyden önce siyaset yapma biçimleri tamamen farklı. Yeni CHP sürecinde ve son olarak çifte tüzük kurultayında Kocaoğlu ve arkadaşları Kemal Kılıçdaroğlu’nun yanında dursa da bu iki yapının uzun süre bir arada duramayacağı açık.
Siyaset yapma biçimleri yani yoğurt yiyişlerindeki farklılık zaman zaman (Süt meselesinde ve Başbakan’a dava meselesinde olduğu gibi) ciddi oranda su yüzüne çıkıyor ve CHP’nin kalesi İzmir ile Genel Merkezi Ankara arasında ‘krizlere’ neden olabiliyor.
*
Gelelim sorumuzun yanıtına… Kocaoğlu ile birlikte hareket etmesi beklenen ilçe örgütleri ve delege yapısı belli... Bu yapıda şu ana kadar sivrilen, öne çıkan tek aday Ali Engin. Hüseyin Saygılı’nın lehine çekildiği Ali Engin, adaylık yolculuğunda ciddi mesafe kat etti. Bildiğim kadarıyla Ali Engin, Kılıçdaroğlu’nun da hemşerisi… Tam da bu noktadan eleştirilen ve yıpratılmaya çalışılan Ali Engin’i uzaktan takip etsem de bugüne kadar ‘mezhepçilik’ siyaseti yaptığına şahit olmadım. Dolayısıyla bu yıpratma siyasetinin akl-ı selim delege üzerinde sonuç verdiğini de sanmıyorum. O nedenle bir adayın mezhebi onun avantajı olmayacağı gibi dezavantajı da olmamalıdır.
Öne çıkan aday Ali Engin olabilir. Ama kuşkusuz ki o yapının tek adayı Engin değil... Özellikle Aziz Başkan’ın bu isme çok da sıcak bakmadığı konuşuluyor. Kocaoğlu’nun bir dönem yönetici ‘Yekta Varnalı’yı’ ikna etmeye çalıştığı hatta Cihan Türsen ismine de sıcak baktığı kaydediliyor. Bornova’da bir dönem ‘ilçe başkanlığını’ yapan Nevzat Kavalar, Aziz Başkan’ın adayı olmak için çaba sarf ederken sürpriz bazı isimlerin (örneğin Muzaffer Tunçağ gibi) öne çıkma ihtimali bulunuyor.
*
İzmir İl Başkanı’nı belirlemek üzere ilk toplantılarını Buca’da yapan bir dönem ‘mahşerin atlıları’ olarak tanımlanan ilçe belediye başkanları ise pür dikkat Ankara’dan yani Kılıçdaroğlu’ndan gelen işareti bekliyor. İlk toplantılarında tıpkı ilçe örgüt başkanları gibi olmazlarını belirleyen ve olmazlar listesinin başına Tacettin Bayır’ı koyan belediye başkanlarının Kılıçdaroğlu’nun işaret etmesi halinde bu isme dahi sıcak bakma ihtimalleri bulunuyor. İlçe Belediye Başkanlarının gündeminde çok sayıda isim var. Ama Ankara bağlantılı PM Üyesi Levent Eyipişiren şu anda bir adım öne çıkıyor.
Tek sorun CHP’nin 2. koltuğunda oturan Nihat Matkap’la yakın çalışan Eyipişiren’in İzmir’e biraz ‘ithal gibi’ durması…
Kısa süre İzmir’de siyaset yapmış olmasına hatta milletvekili adayı olarak listeye girmesine karşın bu algı ortadan kaldırılabilmiş değil... Ve de Eyipişiren’in İstanbul’daki çalışma hayatını sürdürebilmek için bulduğu ‘4 gün İzmir’de 3 gün İstanbul’da kalırım’ formülünün de şimdiden ‘Part-Time İl Başkanlığı’ yorumlarına neden olması bu ismin şansını azaltıyor. Ama yine de bu süreçte İzmir siyasetinin en çok konuşulan adamı olmayı başaran Levent Eyipişiren’in önümüzdeki yerel seçimler için şansının yüksek olduğunu bir tarafa not etmek lazım.
Kılıçdaroğlu aday ismi yerine daha önce yaptığı gibi ‘profil’ işaret ederse tablo değişir. İzmir’de şu anda ana hatlarıyla karşı karşıya gelmesi muhtemel iki yapı var. Her ne olursa olsun bir aday çıkarıp mücadele etme kararlılığındaki Aziz Kocaoğlu ve arkadaşları… Ve de bu yapının karşısındaki belediye başkanları…
Genel Merkez İzmir’i doğru etüt edip bu iki yapıdan birini tercih edecek ya da her iki yapıyı da içine alacak ‘üçüncü bir yol’ çizecek.
Her iki yapının da razı olacağı bir profil üzerinde duranların ortaya attığı formül gayet basit. CHP’nin iki yakasını bir araya getirecek, hem eski hem de yeni CHP ile sorunu olmayan bir isim. Tam da bu noktada Yücel Özen, Rıfat Nalbantoğlu, Selçuk Ayhan gibi isimler öne çıkıyor. Bana sorarsanız Kılıçdaroğlu, kendisi için bir nevi yılsonu karnesi olacak yerel seçimleri riske atacak durumda değil. Bu süreci en doğru adayla idare etmek zorunda hatta… Özellikle de 28 ilçe ve Büyükşehir’e sahip olduğu İzmir’de... Genel seçim CHP Genel Başkanı için bir ara karneydi. Yerel seçim ise dönem sonu karnesi olacak. Ara karnedeki kırıkları düzeltmek adına bir fırsat yani. Düzeltmez ve yılsonu karnesini de kırıklarla doldurursa en basit ifadeyle sınıfta kalır. Bu da ‘Yeni CHP’nin ve de Kılıçdaroğlu’nun sonu olur. Bir taraftan 2 yıldır acımasızca sürdürülen parti içi tasfiye, ötekileştirme politikalarını gözden geçirmek diğer yandan da delegeyi sıkı tutmak zorunda CHP Genel Başkanı… Ama başından bu yana anlattığımız tablolarda bariz görülen tek bir şey var. O da CHP delegesinde bir şeyin hiç değişmediği… Bugün itibariyle tüm yapıların ve de neredeyse tüm adayların bireysel beklentilerinin esiri olduğu gerçeği.
Bu açıdan hemen herkesin yanıt aradığı tek bir soru var. O soru ‘CHP’yi İzmir’de kim bir adım öteye götürebilir?’ sorusu değil… ‘Ben ne olacağım?’ sorusu… Delege politize… Herkes bir koltuğa talip… Ve o koltuğu kaptırmamak ya da korumak adına herkesin yanıt aradığı tek soru bu. Ben ne olacağım?
‘Biz ne olacağız’ ya da ‘Parti ne olacak?’ diye soran kişi sayısı bir elin parmaklarını ne yazık ki geçmiyor.
 
DEVAM EDECEK…