GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
11 Eylül 2012 Salı

Nerede kalmıştık…

“Bakıyorsun, bakıyorsun, bakıyorsun… Sonra bırakıp elinden gazeteyi, düşürüp televizyonun kumandasını, şöyle diyorsun:
“Bundan daha fazlası olmalı!”
Pencerenden bakıyorsun hayata, memlekete, insanlarına. Küf gibi, nem gibi bir şey var içten içe her şeyi çürüten. İnsanın içini sıkan bir sessizlik. “İnsanlar nerede?” diyorsun, “Bir ben miyim dayanamayan?” Hiç komik olmayan, dev bir şakanın içinde sıkışıp kalmış gibisin. “Bir şey olacak herhalde” diyorsun, “Eninde sonunda bir yerinden açılacak bu tuhaf hava… Herhalde.” Düşünüyorsun:
“Bu böyle gitmeyecektir herhalde” diyorsun, “Gidememeli.”
(…)
 
Bakıyorsun, bakıyorsun, bakıyorsun… “Bir yerde bitecek herhalde bu saçmalık” diyorsun. Televizyon seninle dalga geçiyor, gazete tutmuş karnını gülüyor sana, radyo desen hep göbek havaları… Her şey sana aslında hiçbir şey olmadığını söylüyor. “Dert icat ediyorsun yok yere” diyorlar hep birlikte, “Deliriyorsun belki de”.
 
Sonunda yoruluyorsun, tek başınasın ya, ondan biraz da. Diyorsun ki “Canı ceheneme! Bakmayıvereyim, görmeyivereyim. Şu ahir ömründe, şu canına yandığım memlekette gördüm göreceğimi yeterince.” Kapatıyorsun televizyonu, gazeteyi kıvırıp koyuyorsun görünmeyecek bir yere, radyonun da sesini kısıverince, eh pencereyi de kapat oldu olacak, yum gözlerini de… Tatlı, ılık, karanlık bir sessizlik. Dursan duracaksın öyle. Hiç konuşmasan, hiç bilmesen… Ama işte durulmuyor. Duramazsın. Çünkü yaşamak gerekiyor ölmedikçe. Çünkü herkes, tıpkı senin gibi onlar da seni bekliyor kapatmış penceresini evinde. Seni bekliyorlar. “Yeter ulan!” diyeceksin diye.”
 
*
Her neredeyse selam olsun; Habertürk’te elinden kalemi alındıktan sonra Cumhuriyet Gazetesi’nde 8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle (konuk yazar olarak) yazdığı yazıda bu satırları karalamış sevgili Ece Temelkuran.
Şimdi… Yeniden ‘tam gün’lü işbaşı yaptığım bugün… Geride bıraktığım 3 aya bakınca ne kadar sıkça ‘canı cehenneme! Bakmayıvereyim, görmeyivereyim’ dediğimi, televizyonu kapattığımı, gazeteleri kıvırıp görmediğimi, bazen öylece karanlıkta durduğumu hatırlayınca…
“Ece’nin yazılarını ne çok özledim… Bir de ‘karanlıkta bile’ görmeye, duymaya, düşünmeye devam ediyor insan; perdeleri çeksen de, televizyonun fişini çıkarsan da, bazı günler sokağa bile çıkmasan, hiç konuşmasan da… İç durmuyor” demek için oturdum klavyenin başına.
Çiğ kokulu adamların hazımsız/bilgisiz/duyarsız sözcükleriyle kuşatılmış bir alanda, her gün bombaların patladığı bir ülkede, acıların üzerinden reklam yapma gayretkeşlikleri, insanın içini kıyan insandışılıkları/nobranlıklarıyla… Yaşadıklarımızın hazin, mevsimin hazan olduğunu dil döndüğünce anlatmak üzere…
 Bildiğiniz gibi;
“Çünkü yaşamak gerekiyor ölmedikçe.”
 
 
BİR NOT: Bugün ‘söz’ün de yeni işgünü. Bu akşam 21’de ‘Söz Meclisten İçeri’yle açıyoruz sözü Ege Tv’de. Nedim Atilla, Ümit Yaldız ve ben. Bekleriz.