GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
16 Nisan 2012 Pazartesi

Ali Sabuktay, Çocukla Büyüyen Şehir...

Devasa otobiyografisini hayranlık ve gıptayla okuduğum, hakkında yapılmış röportajlarda insanda sahiden tanıma isteği uyandıran, bembeyaz saçlarla çevrili yüzüne, küçük bir çocuğun duruluğu, içten gülümsemesi yerleşmiş İlhan Tekeli'yle, yaklaşık iki ay önce tanışmış konuşmuştum.

Amacım, "İzmirlilerin Denizle İlişkisini Güçlendirmekte uygulanacak tasarım stratejisi Planı" adıyla yürütülen;
Açılımı, "Mavişehir'den İnciraltı'na dek uzanan kıyı şeridinin ve Körfez'in yeniden tasarlanması" olan projenin lideri Prof. İlhan Tekeli ile bu çalışmaları enine/boyuna konuşmak,
Nasıl bir kıyı/Körfez ile buluşacağımızın resmini, okurların gözünde canlandırabilmekti.
Söyleşiye gitmeden önce hakkında yaptığım ön araştırmada hissettiğim etkilenmenin, Tekeli Hoca'yla karşı karşıya kalınca doruğa çıkacağını, sevgili Ali Sabuktay'ın yazdığı gibi 'hikmet burcu'ndan olan bu bilge bilimadamının karşısında dağılacağımı tahmin edemezdim elbette.
Sonuçta karşımda 'derya gibi' bir adam vardı ve ben, kıyı kıyı yüzmek yerine o deryada açılmaya yeltenmiş,
O derya'dan 'geçmiş, bugün ve gelecek yılların' İzmir fotoğrafını özetlemesini istemek gafletinde bulunmuştum.
Röportajın nasıl başladığıyla başlayayım ki, bana hak verin!

"- İTÜ İnşaat mezunusunuz, ODTÜ'de Şehir ve Bölge Planlamacılığı, Pennsylvania Üniversitesi'nde Science in City and Regional Planning konusunda yüksek lisans, İTÜ'de doktora yaptınız. Tarih Vakfı'nın da World Academy for Local Government and Democracy (Yerel Yönetim ve Demokrasi için Dünya Akademisi) İcra Heyeti'nin de kurucususunuz... 1964'ten bu yana, şehir ve bölge planlamacılığı, planlama teorisi, makro coğrafya, göç coğrafyası ve politik davranış, Türkiye'deki yerel yönetimlerin teorisi ve tarihi, kentleşme ve kentsel politika konularında 50'den fazla kitabınız, 400'den fazla makale ve tebliğiniz var. Sayamadığım sıfatlarınız için özür dilerim! Şimdi, böylesi bir deryayı bulmuşken diyorum ki; İzmir’de planlanmakta olan, yapılmak istenenden değil de şöyle bir İzmir fotoğrafıyla başlayalım. İzmir'de büyümüş, ilk, orta ve liseyi burada bitirmiş, sonrasında üniversite için İstanbul'a gitmiş bir bilim adamı olarak, o dönemin İzmir'ini, sonrasında gördüğünüz İzmir'de neler bulduğunuzu; son olarak da gelecekteki İzmir’i konuşalım. Yani üç İzmir çizelim, olur mu?

İlhan Tekeli: Olur olur. Şimdi bu arada bir bilgi vereyim; Ali Sabuktay, ben ve İzmir konusunda uzun bir konuşma yaptı. 130 sayfa falan bir konuşma. Hem benim çocukluğumu, hem İzmir’in geleceğini bir kitap halinde çıkaracak. Şimdi Ali içeriye girmeseydi, o kitap belki çıkmış olacaktı. Ben kısaca anlatayım.
İzmir’de 1937’de doğmuşum. Yukarı Karantina’da doğmuşum. Hayatım boyunca da Karantina’da Köprü’de ve Alsancak’ta yaşadım. Üç yerde dolaştım ama Karşıyaka tarafında hiç yaşamadım. Şimdi bizim otuzlardaki İzmir'i, onu tam hatırlamıyorum ama 40'lardakini hatırlıyorum, ilkokul öğrencisiyim. Ve benim ilkokul öğrenciliğim İkinci Dünya Savaşı sırasında bir ilkokul öğrenciliği. İzmir’de karartmaların yapıldığını, ekmeğin karnelerle yenildiği... Benim nüfus kağıdımda mesela, 'basma verilmiştir, ekmek karnesi verilmiştir' damgaları var.
Yani, İzmir’in bir anlamda çok hoş, ölçekleri küçük, Karantina’dan deniz kıyısından denize girilen bir döneminde yaşadım. Diğer taraftan da tabii İzmir’den Ankara’ya göçtüm ama her sene annem, babam burada olduğu için geldim ve İzmir’in büyümesini, gelişmesini izledim. Yani diyelim ki 150 binlik nüfustaki İzmir’den, üç buçuk milyon nüfuslu İzmir’e gelişimi hep izledim. Bunu bir de şehir planlamasına bulaşmış biri olarak izlediğim için, İzmir’i iyi kötü biliyorum. Öyküsünü biliyorum hiç olmazsa. Tarihe de bulaştığım için, İzmir’in tarihi ile de ilgili çalışma yaptım. Benim evde şimdi 300- 400 İzmir kitabı var. Bir koleksiyonum var.
Şimdi İzmir aslında 17. Yüzyıl'da var olmuş. Tabii daha öncesi var. Yani son dönemi parlaması.
Parlak İzmir, 17. Yüzyıl. Ve 17. Yüzyıldaki kadar İzmir hiçbir zaman parlak olmamış. En parlak dönemi 17. Yüzyıl."

Konuya "üç İzmir'den başlayarak girelim" diyen, İlhan Hoca'nın 17. Yüzyıl'dan başlayacağını tahmin edemeyen ben, üzerine bir de 'neden en parlak dönem 17. Yüzyıl' diye sorunca...
Onun inanılmaz İzmir anlatımını, merakımla açmaya çalışınca...
Olanlar oldu, İlhan Tekeli'nin bir saatlik kısıtlı süresi, 'geleceğin İzmir'ine yetişemedi.
Durumu, daha doğrusu röportajı kurtarmak için son on dakikaya sıkıştırdığım 'körfez ve kıyı projesi'ne ilişkin sorular da açıkçası... İçime sinmedi.
Zaman ne İzmir'i geçmişten geleceğe anlatmaya yetmişti, ne de 3 yıldır İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin danışmanlığını yapan Prof. Dr. Ilhan Tekeli'nin başkanlığında kentin yetiştirdiği önemli mimar ve tasarımcılarla yürütelen 'İzmir'in geleceğini değiştirecek' projeyi anlatmaya...
"Nasıl ederim de İzmir'e ara ara gelen, o arada da yürüttüğü projeye yoğunlaşan İlhan Hoca ile tekrar bir fırsat yaratıp bu kez sadece projeyi konuşup röportajı yeni baştan ele alırım" diye diye gezinirken...
Bir yandan da tamamlanmamış röportajın utancı altında ezilirken,
Kitap çıktı!
Röportajın başında sözünü ettiği, 'Ali Sabuktay cezaevine girmeseydi şimdilerde yayınlanmış olacaktı' dediği kitap. Çocukla Büyüyen Şehir... İlhan Tekeli ile İzmir Konuşmaları.
Nasıl sevindiğimi, nasıl anlatsam?
'Prof. İlhan Tekeli'yle İzmir üzerine söyleşi değil, olsa olsa kitap yapılabilir' düşüncemin ete kemiğe bürünmesi bir yana...
Ali Sabuktay'ı bize, yani dışarıya, yani yanıbaşımıza taşıdığı için asıl olarak...

Çocukla Büyüyen Şehir'i, üç gündür yanımdan ayırmıyorum.
Evde/işyerinde/metroda/otobüste fırsat bulduğum her yerde kimi satırların altını çizerek okuyorum.
İzmir Büyükşehir Belediyesi Kent Kitaplığı'ndan çıkan ve İzmir Kitap Fuarı'nda ilk tanıtımı Başkan Aziz Kocaoğlu tarafından 'artık bizim de bir tutuklu kitabımız var' sözleriyle yapılan Ali Sabuktay/Zafer Yörük imzalı Çocukla Büyüyen Şehir, "Defalarca küçülmesine rağmen, her seferinde küllerinden doğmayı başaran İzmir'in yeniden büyüme serüvenini kitaplardan öğrenmekle yetinmeyen bir bilgenin çocukluğundan geçerek, kentin dünü/bugünü ve yarını" üzerine bir nehir söyleşi.
"2011'in yaz aylarında İlhan Hoca'nın uygun zamanlarında arkadaşım Zafer Yörük'le birlikte söyleşiyi gerçekleştirdik. Ardından konuşmalar çözümlenerek bilgisayara aktarıldı ve ilk düzenlemeler yapıldı. Kitabı Aralık ayına yetiştirip basmayı planlıyorduk ki, bu planımız tutmadı; ne diyebilirim 'kader'de kitaba son şeklini verdiğim ve bu satırları yazdığım yere gelmek de varmış..." diyor Ali Sabuktay, Buca Cezaevi'nde yazdığı önsözde.
Ve kitabın tamamlanması için destek veren isimlere minnetini teşekkürlerini sunarak tamamladığı 'görülmüştür' damgalı önsözünü, "Onların ve adlarını anamadığım diğer arkadaşlarımın dostluğu olmasa, ben bu koşullar altında 'oyuna devam' diyemezdim" diye noktalıyor.
İyi ki o dostluklar, o destekler gelmiş de sevgili Ali Sabuktay 'oyuna devam' etmiş. Kent filozofu bir İzmirli'nin gözüyle/bilgisiyle/bilgeliğiyle hem naif, hem bilgi dolu bu kitap elimize doğmuş...
Benim başlayıp da sonunu getiremediğim söyleşi, Çocukla Büyüyen Şehir'de nehir olup akmış.

Söyleyenin de söyletenin de ağzına sağlık dedikleri bu olsa gerek...
*
(İlgi duyanlar için: Şu an izmir Kitap Fuarı'nda tanıtımı yapılan kitap, Fuar sonrasında Ahmet Piriştina Kent Müzesi ve Arşivi'nde satışa sunulacak. Bilginize.)