GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
30 Nisan 2012 Pazartesi

Kredi almak mı? Sakın ha!

Türkiye’nin, insanı tepe sersemi yapan, birçoğu da bizzat AKP tarafından planlı/programlı servise alınmış gündemleri arasında kaybolup gitmiş bir istifa haberini, bilmem fark ettiniz mi?
Dünyanın en önemli ekonomistleri arasında gösterilen Prof. Vefa Tarhan’ın(*), CHP’nin ekonomik danışmanlığından ‘CHP’ye maalesef ekonominin önemini anlatamadım’ isyanıyla istifa etmesiydi pek çoğumuzun gözünden kaçan ya da göz ucuyla okunup geçiliverilen…
Neden üzerinde durulmadığını, CHP’nin ekonominin önemini bir türlü kavrayamayışının sebepleri altında nelerin yattığını, CHP’yi yeniden dizayna soyunanlara bırakıp, Tarhan’ın altını çizdiği (biz sıradanları/maaşlıları da çok ilgilendiren) ekonomik uyarılara odaklanayım izninizle.
 
Nisan ortalarında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ekonomi danışmanlığından istifa eden Prof. Vefa Tarhan, 23 Nisan’da Radikal’deki söyleşide (*) istifa sebebini, “Ben Türkiye'nin ekonomi politikalarıyla ilgili çok çarpıcı analiz ve eleştirilerde bulunuyordum. Bunların zamanında kullanılması gerekiyordu ama kullanılmadı” cümlesiyle açıklayıp, “Nasıl kullanılması gerekiyordu?” sorusuyla şöyle açıyordu:
“Bir muhalefet aracı olarak. Üstelik sadece eleştiri değil, çözüm önerileri de sunuyordum fakat dikkate alınmadı. Ben bu iş için hiçbir ücret talep etmediğim gibi masraflarımı da kendim karşıladım. ABD'den Türkiye'ye 9 kez geldim, ABD'de yaptığım danışmanlık görevimi bırakmak zorunda kaldım. Yani ciddi bir maddi kaybım oldu. Faydam dokunabilseydi bunların elbette hiçbir önemi olmayacaktı. Ama önerilerimin dikkate alınmadığını gördüm. Mesela Sayın Kılıçdaroğlu nasıl çeşitli davalarla ya da uzun tutukluluk süreleriyle ilgili çıkıp anında açıklama yapıyor, benim ekonomi eleştirilerimi de böyle kullanabilirdi. Yapmadı. Ki ben ona kamuoyuna anlatabileceği alternatifler de sunuyordum. Yani sadece AK Parti politikasını eleştirmeyecek, aynı zamanda çözümü de anlatacaktı. Bunu da yapmadı.”
‘Memlekete bir faydam olsun’ inancına sahip sorumlu bir aydın olduğu, bu manada büyük bir hayal kırıklığı yaşadığı cümlelerinden net olarak anlaşılan Prof. Tarhan; Kılıçdaroğlu’nun, aralarında bir fikir ayrılığı yaşanmamasına rağmen önerilerinin hayata geçirilmeyişini anlayamadığını ifade ediyordu.
Kırıcı/isyankar cümlelerden kaçınan Tarhan, CHP’nin ekonomiye ilgisizliğini anlayamadığını da şu ifadelerle aktarıyordu:
 “Bu ilgisizliği elbette sorguladım. Cevap olarak, ‘Zamanı geldiğinde sizin fikirleriniz kullanılacak’ denildi. Bir başka cevap da şuydu: Türkiye'nin gündeminde şu anda daha önemli konular var. Benim bunu anlamama imkân yok çünkü halk nezdinde CHP'nin en zayıf noktasının ekonomi politikaları olduğunu CHP'nin kendisi bilmiyor olamaz. Ki anketlerde de çıkıyor; insanlar ‘CHP'nin ekonomi alanında ne yapacağını bilmiyoruz’ diyorlar.”
“Hükümetin açıkladığı teşvik paketi, cari açık yahut da ekonominin sağlıksız büyümesi” gibi konularda bulunduğu önerilere ilgisiz kalınmasına anlam veremeyen Tarhan, Türkiye’nin karla değil cari açıkla, yani ‘zararla büyüdüğünü’ belirterek, ‘cari açıkla’ ilgili çözüm önerilerini şöyle sıralıyordu:
“Kısa vadede büyüme ivmesini azaltmak. Biliyorsunuz Türkiye cari açıkta yüzde 10.3 oranla geçen sene dünya birincisi oldu. 2003 yılında 1 dolarlık ihracat için, 1.47 dolar ithalat yapmamız gerekmiş. 2011 rakamı 1.79 dolara gelmiş. Yani kabaca baktığınızda ihracat da ithalat da artıyor ama asıl vahim olan aradaki uçurumun da aynı hızla büyümesi. Geometrik olarak hem de... Herkes sanıyor ki, cari açık tek problem. Hayır değil. Bir cari açığın kendisi var, bir de bu açığı kapatmak için nereden para bulduğunuz konusu. Türkiye bu açığın yüzde 60'ını çok uzun bir süre sıcak parayla, yani bugün var ama yarın kaçabilecek yabancıların getirdiği parayla kapatmaya çalıştı. Geçen yıl borsa oynadığında yabancı yatırımın bir kısmı kaçtı. Sayın Babacan o günlerde giden yatırımcının çok küçük bir miktar olduğundan söz etmişti. Halbuki önemli olan bu adamların kaçması değil, -ki zaten şu andaki kaçmama sebebi kaçamıyor olmasıdır- gelecek sene yeni yatırım yapıp yapmayacağıdır.”
İktidarın “biz en istikrarlı, en sağlıklı ekonomiyiz’ söylemine, “Halbuki 2002-2010 arasında dünyada yapılan doğrudan yatırımın yüzde 1'i bile Türkiye'ye gelmemiş. Madem bu kadar sağlıklıyız, niye yabancı şirketler sana yatırım yapmıyor” sorusuyla karşılık veren Prof. Tarhan’ın, “yatırımın yüzde 73 arttığı” açıklamalarına cevabı da şu:
“Bunun aldatıcı bir rakam olduğunu söyleyeyim. Tabii kulağa hoş geliyor yüzde 73. Halbuki 10 yıl önce de dünyadaki yatırımların Türkiye'ye gelen kısmı yüzde 1 değildi, yine yüzde 1 bile değil. Yani bize doğrudan yatırımdan para gelmiyor. Buna karşılık ne yapıyoruz? Cari açığımızı kapatmak için elimize güçlükle geçirdiğimiz dövizleri yiyoruz. Bu duruma düştük. Kimse bunun farkında değil.”
Merkez Bankası’nda olduğu söylenen 93 milyar dolar rezervin gerçek rakam olmadığını, o 93 milyarın içinde diğer bankaların Merkez Bankası’na yatırdıklarının da olduğunu savunan Tarhan’a göre, net rakam -altın dahil- 36 milyar dolar; ki, bu 1-2 yıl içinde ‘IMF’nin kapısına dayanacağımız’ anlamına geliyor.
Türkiye’nin iç taleple yani tüketerek büyüdüğünü, çünkü tüketirken dünyanın vergisini ödediğimizi, tüketim yavaşladığında vergi tahsilatının azalıp işsizliğin artacağını savunan Tarhan’ın iddiaları bununla da bitmiyor; “Hükümetin bunlara karşı emniyet subapları hazırlamadığını nereden biliyoruz?” soruna şu cevabı veriyordu:
“Valla birisi bana göstersin o zaman, çünkü bakınca görünmüyor. Bugüne kadar en kolay yapısal reformlar bile yapılmadı. Gırtlağımıza kadar borç içindeyiz. şirketler, bireyler olarak... Yakında devlet de bu noktaya gelecek. Çünkü hükümetin adımları derinlikli ekonomik analizlere dayanmıyor. Bakın bu teşvik paketi de mali disiplini fena halde bozacak, göreceksiniz.”
Söyleşideki ‘altın vuruş’u da, “Tüm bunlar belirli bir maaşı olan biz sıradan vatandaşları nasıl etkiler?” sorusuna verdiği cevapta yapıyor Prof. Tarhan:
“Bir kere şirketler önümüzdeki 1 sene içinde çalışanların maaşına bugün yaptıkları kadar bile zam yapamayacak. Bu arada enflasyon artacak, herkesin yaşam standardı düşecek. Hele bir de borcu olanların durumunu düşünemiyorum. Şu anda bir bankadan kredi alayım da bir evim olsun diye içinden geçirenleri de bu vesileyle uyarmış olayım: Bu çılgınlık olur, kesinlikle yapmayın. Kredi kartı borçlarının da giderek ödenemez hale gelmesiyle, bankacılık sistemi de kötü etkilenecek. Maalesef durum bu ve ben ciddi biçimde endişeliyim.”
 
Uzatmaya hacet yok. Soru şu:
Halkın gerçek gündem maddelerinden birisi ‘geçim derdi’yken, ortalama maaş dışında geliri olmayanlar geçinebilmek için bütçelerine düğüm üzerine düğüm atarken, yaşadığı ekonomik sıkıntıları CHP’nin söylemlerinde bulamayanlar, umut ışığı göremeyenler ne yapacak?
Başbakan’ın yarattığı gündemin peşine takılan, üstelik onda da başarılı olamayan bir parti, AKP’ye nasıl alternatif olacak, söyler misiniz?
                                                                    *
(*)Prof. Vefa Tarhan: European Economic Association tarafından dünyanın en önemli 1000 ekonomisti arasında 107. sırada gösterilmiş bir bilim insanı. Northwestern ve Washington Üniversiteleri'nde yıllarca ders verdi, birkaç kez yılın en değerli profesörü seçildi. 2011’de Loyola Üniversitesi’nde yılın en başarılı araştırmacısı ödülünü almıştı. Geçen yıl mayıs ayında ABD’deki işlerini yavaşlattı, danışmanlık yaptığı şirketlerden müsaade istedi ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun ekonomi danışmanı ol(muş)du.
 
(*) Ezgi Başaran’ın röportajının tamamını, 23 Nisan tarihli Radikal’den okuyabilirsiniz.