GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
26 Nisan 2012 Perşembe

‘Allah hastaneye düşürmesin’ sözü hala tedavülde!

Sağlıkla ilgili lafların,projelerin, vaatlerin, şikayetlerin, gelişmelerin, geri gidişlerin, dayağın, tehdidin havada uçuştuğu günlerden geçiyoruz.
‘Bam teli’miz bugünlerde hassas mı hassas.
Sürekli değişen sisteme, hastasıyla/doktoruyla/sağlık personeliyle uyum sağlamaya çalışıyoruz.
Bağıra çağıra/ağlaya sızlaya/öle öldüre…
 
Parası olanlar için hiçbir zaman -hastalık dışında- zaten bir sorun yoktu; sorun, sağlık hizmetlerine parası olmayanların ulaşıp ulaşmadığıydı.
2005’ten sonra AKP’nin bu yolda attığı adımlar, SSK’lılara bütün hastane kapılarının açılması, hastanelerdeki ilaç kuyruklarının sona ermesi, ilacın her eczaneden alınabilmesi, özel hastanelerden minik katkı paylarıyla yararlanılabilmesi; sabahın köründe doktor/ilaç kuyruğuna girmek zorunda kalan geniş yığınlarda ‘memnuniyet’ olarak karşılığını bulurken, AKP de bu memnuniyetten -oy artışıyla- payını aldı. Hepimizin bildiği üzre…
Şimdilerde, ‘balayı bitti’ diyenler de var, ‘balayı yeni başladı’yı savunanlar da.
Her konuda olduğu gibi ‘karpuz misali’ bölünmüş durumdayız da karpuzun hangi tarafında yer aldığımızı, ancak başımıza gelince/yaşayarak anlıyoruz yine.
 
Annemin sağlık sorunları nedeniyle, haftanın en az bir gününü hastanelerde geçiren biri olarak, aynı sorgulamalar içindeyim ben de…
Ama içimde ağır basan, ülkemizde yaşlılık döneminin –ne yazık ki- yalnız geçirilemeyecek bir süreç olduğu yönündeki karamsar izlenimler...
Zor, hatta hiç yürüyemeyen yaşlı bir hastanın hastaneye taşınışından başlayarak, hastanede yaşanan (yaşlılara özel) bir dizi sorun olduğunu görmek, doğrusu içimdeki endişeleri fazlasıyla su yüzüne çıkardı.
Hastayı ambulansla taşımak istediğinizde, karşınıza çıkan ‘sizin tercihiniz’ hastane değil, ‘en yakın’ mesafedeki hastane oluyor, bu bir.
İstediğiniz hastaneye götürmek için ‘özel ambulans’ servislerine başvurduğunuzda, söylenen rakamlar karşısında diliniz boğazına kaçıyor, iki.
Bu durumda üçüncü yol; güçlü kuvvetli ama aynı zamanda boş vakti olan iki/üç kişiyi bulup onların yardımıyla yaşlı hastayı arabaya atıp hastane yolunu tutmak ki, bu da en zahmetlilerinden biri…
Hastaneye gittiğinizde sizi kapıda, tekerlekli sandalye ile bekleyen görevliler karşılamıyor elbet. Koşuşturma, binbir rica/uğraş sonucu bulduğunuz sandalye/görevli ikilisiyle baş etmeye çalışırken, bir yandan işlemleri yürütmeye çalışmak, doktor sırası beklemek, tetkikler için bir o tarafa, bir bu tarafa tekerlekli sandalye itekleyerek tekrar tekrar koşuşturmak zorunda kalmak… Tek kelimeyle ömür törpüsü…
Bütün bu zorlu engeller arasında hastanızın iyileşmesi için kendinizi paralarken, mutsuz, adeta hissizmiş gibi hiçbir tepki göstermeden robotlaşmış doktorlarla/sağlık görevlileriyle karşı karşıya kalmaksa… Anlatılacak gibi değil.
‘Ben doktorları hiç bu kadar umutsuz ve mutsuz görmemiştim’ diyen Türk Tabibler Birliği 2. Başkanı Prof. Özdemir Aktan’ın sözlerinin, kanlı canlı örnekleri her biri.
Ve ‘niye hastalar doktorlarla karşı karşıya geliyor’ sorusunun düğüm noktası.
 
Sağlık Bakanı Recep Akdağ, İzmir’i ‘sağlık merkezi’ haline getirecek 1 milyar liralık sağlık yatırımlarını müjdeliyor.
‘Sağlık’ temasıyla EXPO’yu almak için kentin dinamikleri bir süredir teyakkuzda.
İzmir’in yüz akı markası EGE-KOOP’un cabbar başkanı Hüseyin Aslan, İzmir’in ‘dünyanın sağlık merkezi olması’ amacıyla, İzmir Sağlık Serbest Bölgesi projesinin hayata geçirilmesi için çırpınmakta.
Son dönemde kentte açılan özel sağlık kurumlarını ise bir gazeteci olarak ben dahi takip edemez durumdayken…
Yaşadıklarımdan yola çıkarak; aklımda hep ‘yaşlılar için ne(ler) yapılabilir’ sorusu var.
Çocuğu yoksa ya da aynı kentte yaşamıyorsa ya da ne çocuklarına, ne de bir başkasına muhtaç olmadan ömrünü tamamlamak istiyorsa… Bir yaşlı ne yapacak?
Bütün bu mega/dev/muhteşem projeler/yatırımlar arasında bu sorunun cevabı var mı?
Huzurevi dışında başka bir alternatif yaşam, yerel ve merkezi yönetimce ‘sosyal bir proje’ olarak bugüne dek dile getirildi mi?
Sadece yaşlıların ister tek, ister karı/koca yaşayabileceği, müstakil/küçük/tek katlı evlerden oluşmuş (rezidans değil), bütün hizmetlerin verildiği, bakımlarının yapıldığı, ihtiyaçlarının karşılandığı tatil köyü gibi bir siteden hiç bahsedildi mi?
Sadece yaşlılara hizmet vermeye yönelik, alt yapısı ona göre dizayn edilmiş bir sağlık merkezinden;
Ya da (parası gani gani olmayan) yaşlıların ele güne muhtaç olmadan hayatlarını sürdürebilecekleri yaratıcı projelerden söz eden(ler) oldu mu?
 
Yaşam süreleri uzarken,
Ölüm vakti, 50-60 yaş için bile artık ‘çok genç’ dedirtirken,
Yaşlı nüfusumuz hızla artarken,
Bu nüfusun geleceği üzerine de kafa yormanın vakti gelmedi mi? Hatta geçmedi mi?
Ve bir de…
 ‘Sağlıkta devrim yaptık’ diyebilmek için, öncelikle ‘Allah hastanelere düşürmesin’ sözünün tedavülden kalkmış olması, zaman aşımına uğraması gerekmiyor mu?