GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
12 Haziran 2012 Salı

Siz, size yakışanı yapın Sayın Akay

Yaklaşık bir yıl önce, bir Ağustos akşamı, eşi Serpil Hanım ile birlikte iftar yemeğinden çıkıp geldikleri çay bahçesinde röportaj yapmıştım Ömer Cihat Akay’la. Nargilelerle birlikte siyaset fokurdatmıştık bolca.
Öncesi hakkında ne söylenip ne söylenmediğiyle hiç ilgilenmeden, İzmir siyasetine ‘sürpriz’ şekilde ani bir giriş yapan Akay’ı, ‘insan’ olarak tartmaya çalışmıştım o dört saatlik söyleşide/sohbette.
Ve söyleşinin girişinde de demiştim ki; “Ak Parti’nin İzmir’de yükselişinden hiç de mutlu olmayan biri olarak öncelikle şunu itiraf etmeliyim ki; Ömer Cihat Akay, AKP için, büyük şans. Zira o, bildiğiniz İzmirli. Sıcak, esprili, keyifli ve harbi. 
Enerjisini, heyecanını anında karşısındaki geçiren, en önemlisi de ‘dinleyen’ biri.”
 
Bu bir yıllık sürede, bir gazeteci olarak beni şaşırtan, ‘bu olmadı, size yakışmadı’ dedirten hiçbir davranışıyla karşılaşmadığım Akay’la, hep zarif, hep insani, hep seviyeli, hep gazeteci-siyasetçi ekseninde, hep medeni, İzmir’e de yakışan bir düzeyde sürdürdük ilişkimizi.
10 Haziran’da kendisini ‘seçilmiş bir il başkanı’ olarak tebrik etmek için aradığımda da aynı tonlamada konuştuk..
‘Sizi epeyce üzdüler, kırıp döktüler bu noktaya gelene kadar. Neyse ki bitti. Hakkınızda hayırlı olmasını diliyorum” derken, o da bu temennilerime, “Siyaset biraz böyledir, siyasete giren üzülmeyi de göze alacak, ne yaparsınız… Çok şükür alnımızın akıyla çıktık. İyi dilekleriniz için teşekkür ederim” sözleriyle karşılık vermişti.. Yorgun ama mutlu bir sesle.
Üzüntülerini/kırgınlıklarını/kızgınlıklarını geride bıraktığını zanneden Ömer Cihat Akay, siyasi hayatında ‘beterin beteri var’ın başlayacağını, ‘turbun büyüğünün heybede’ olduğunu nereden bilebilirdi?
Seçildiği koltuğun, altından anında, daha önce dile getirilmiş bir suçlamayla kayacağını nasıl hesap edebilirdi?
 
Bu meslekte epeyce şaşırtıcı durumla karşılaşsam da…
Sayın Ömer Cihat Akay’ın il başkanlığı koltuğundan bu kadar kısa sürede ve bu şekilde alaşağı edilişine çok ama çok şaşırdığımı söylemeden geçemeyeceğim. Ve de üzüldüğümü.
Mazide kalmış, üstelik günümüzde suç sayılmayacak bir olaydan ötürü almış olduğu ceza nedeniyle, seçilmesinin sevincini bile yaşayamamasına, hukuken bazı ara yollar/formüller bulunsa, ‘af kapsamına’ girse dahi…
Sayın Akay’ın bu darbenin altından (bence) siyaseten kalkamayacak olmasına, mağduriyetine hakikaten üzüldüm.
Zira, neresinden tutarsanız tutun, elinizde kalan bir durum var ortada.
 
Başbakan Erdoğan’ın Akay’ı işaret etmesine rağmen, Akay’ın karşısına aday olarak çıkma cesaretini gösteren, kongrede sonuna kadar yarışıp, ‘altın vuruş’unu kaybettiği kongre sonrası yapan Abdullah Tekbaş’ın AKP İzmir İl Başkanlığı’nın uzun ömürlü olacağını hiç zannetmesem de…
Akay’ın, artık bu noktadan sonra İzmir İl Başkanlığı koltuğunda oturabileceğini de sanmıyorum.
Yara bere içinde girdiği, bitmek bilmeyen temayül yoklamalarıyla, hakkındaki doğru/yanlış dedikodu ve yakıştırmalarla epeyce hırpalandığı bir dönemin akabinde uğradığı bu akıbet, ‘bir yol kazası’ olarak nitelendirilemeyecek boyutta zira.
İktidarın almak için bunca savaş verdiği bir kentte, yerel seçimlere giderken il başkanlığı koltuğunda bu kadar yorgun/kan revan içinde bir savaşçı barındıracağına ihtimal vermiyorum. Ama daha daha önemlisi; Sayın Akay’ın da hem beden/hem ruh sağlığı açısından, böyle bir iktidarı önce kendisinin kabul etmeyip, ‘artık bitti, buraya kadarmış’ demesi ve nokta koyması gerektiğini… Bunu önce kendisi, sonra da ailesi adına yapmasının şart olduğunu düşünüyorum.
Hukuken yenilip hukuken yense ve o koltuğa bir kez de kanunlarla otursa da… O kırılmış vazonun yapıştırılmış her bir parçası her daim göze batacak çünkü. Öncelikle de kendisine.
 
Kendi adına en doğruyu kendisinin bileceğini/bulacağını biliyorum…
Çok farklı dünya görüşlerine sahip olsak da…
Kişiliğine saygı duyduğum Sayın Akay’a, siyaseten çok dışarlıklı biri olarak, ancak bunu söyleyebiliyorum.
Hayatın bu savaşa/kirli oyunlara değmediğini, kendi gönlüyle/gözüyle de görmesini umuyorum bir de…