GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
16 Mayıs 2014 Cuma

Kömür lobisi!

Maden şirketi konuştu: Hiçbir kusurumuz, ihmalimiz yok!
Çalışma bakanı konuştu: Bizim de yok. Denetimler tamam. Maden temiz.  
Kaderin cilvesi olarak ‘kara haber’ vermekle görevlendirilen Enerji Bakanı daha 10 ay önce o madende. ‘Örnek tesis’ sunumuna katkı sağlıyor.  
Başbakan mı?
Hiç sormayın…
Eylem ve söylemleriyle yaşanan acıyı daha da büyütüyor.
Kızmasına, bağırmasına hatta hakaretine alışkındık.
Ama bu kez önüne çıkan bir madenciye tokat atarak bir adım öteye taşıdı kendisini.  
Başbakan tokat atarsa danışmanı ne yapar?
O da özel harekât polisinin yerde sürüklediği ‘yüreği yaralı’ bir vatandaşa tekme savurdu.
En kallavisinden…   
Ayrıca padişah 2. Abdülmecit döneminin istatistikleriyle 2014’ün faciasını küçültmeye çalışmak yakışmadı Başbakan’a…
Ve de Dünya Lideri’nin Türkiye’sine…
Açıkladığı rakamlarla aslında kendi kendini tekzip ediyordu. Avrupa’da, medeni ülkelerde 100 yıldır böylesine bir maden faciası yaşanmadığını ikrar etti, kabul etti.

Cumhurbaşkanı Gül’ün titreyen bir ses tonuyla acıyı paylaşması, bir madenci yakınına sarılarak şefkatini ortaya koyması devlet adına alkışlanacak tek tutumdu.

Kime sorsanız suçsuz, kime baksanız günahsız…
Ama bir kısmı hala yerin altında 500’dan fazla vatan evladının cansız bedeni var ortada.
Suçlu kim? Ya da var mı?
Son nefesinde avucunun içine ‘oğlum hakkını helal et’ yazan baba mı suçlu?
Yahut devletin sedyesini düşünüp ‘Çizmelerimizi çıkarayım mı’ diye soran madenci mi?
Kim?
Her trajedinin arkasında bir ‘lobi bulan’ yandaş kalemlere soruyorum.
Soma’nın ardındaki lobiyi bulabildiniz mi?
Acıyı anlatmak mümkün değil…
Neye üzülelim bilemiyoruz. Kelimeler yetersiz!
Türkiye’nin kömür madenlerinde 150 bin liralık yaşam odalarını zorunlu kılmayan Afganistan ve Pakistan’dan sonra 3. ülke olmasına mı?
1995’ten bu yana İLO sözleşmesinin maden kısmına imza atmayan bir ülke olmasına mı?
İktidarının en azından bir bölümünü dağıttığı ücretsiz kömüre borçlu olan hükümet kanadından gelen akıl almaz açıklamalara mı?
Başbakan’ın tokadına mı?
Danışmanın tekmesine mi?
Valinin, emniyet müdürünün başka Somalar olmasın diye sadece farkındalık yaratmak için ‘yürüyen’ sadece yürüyen insanların üzerine TOMA’ları salmasına mı?
Yerin altındaki gazla başa çıkamayanların yerin üstünü de gaza boğmasına mı?
Soma’daki ateşi TOMA’yla söndürme telaşına mı?
Madenci yakınlarının, anaların, çocukların, dul kalan kadınların yürek dağlayan yakarışlarına mı? Yarım kalan hayallere mi?
Ya da topyekûn giderek kömür karasına dönen kaderimize mi?
Söyleyin hangisine üzülelim, hangisine yanalım…

Vatandaş soruyor: Bu facianın hesabı sorulur mu?
Söyleyeyim… Sorulmaz. Sorulamaz.
Hangisinin soruldu ki ayrıca?  
Marmara Depremi’nin hesabı sorulabildi mi?
O kadar uzağa gitmeyelim.
Van depreminden sonra cezalandırılan kimse oldu mu?
Başkan, bakan, müteahhit…
Neden sorulmaz?
‘Ben bilmem beyim. Böyüklerim bilir’! Ama sorulmaz işte…
Peki, son dönemin popüler ifadesiyle soralım.
Bu ülkede ‘kömür lobisi’ var mıdır? Varsa etkili midir? Yaşananlar ne yazık ki kömür lobisinin, maden lobisinin sadece varlığını değil aynı zamanda gücünü de ortaya koyuyor.
Başka bir ülkede yaşansaydı bunlar…
Öyle medeni Avrupa ülkelerinden söz etmiyorum.
Örneğin Güney Kore’de… Letonya’da…
Başbakan çoktan istifa etmişti.
Bakanlar siyaseti bırakmıştı.
Gevrek gevrek konuşarak sinirleri zıplatan maden sahibi çoktan tutuklanmıştı.
Eğer bu ülkede kömür lobisi olmasaydı…
Yahut bu ülkeyi yöneten kudretli, kuvvetli ve de devletli idareciler o lobinin önünde eğilmeseydi Türkiye kömür madenlerinde ‘yaşam odalarını’ zorunlu kılmayan Afganistan ve Pakistan’la aynı ligde top oynamazdı.
Eğer eğilmeselerdi kömür lobisinin önünde, 12 yıllık iktidarlarında İLO sözleşmesine imza atarlar Türkiye’yi Zimbabve Zambia’nın da gerisinde bırakmazlardı.
Eğer eğilmeselerdi kömür lobisinin önünde Kraliçe Victoria dönemlerinin İngiltere’sinden Padişah Abdulhamit, Abdülmecit dönemlerinin Avrupa’sından rakamlarla 2014’ün Somasını açıklamaya mecbur kalmazlardı.

Tüm bu yaşananların ardından hala günübirlik siyasi kazanç uman, hala mağduriyet bekleyenlere denilecek tek şey var. Edep yahu!

Peşinen ve ‘üzülerek’ söylüyorum.
Bu faciadan mağdur çıkmaz.  
Velev ki çıktı. O mağdurun adı Recep Tayyip Erdoğan olmaz.