GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
12 Eylül 2012 Çarşamba

Kardeşim, ben de gazeteciyim; sorarım elbet!

Bu memleketin siyasetçilerden çektiği yetmemişti, üstüne bir de (devletin mi yoksa partilerin mi, bilemeyeceğim) valileri eklendi.
25 evladımızın patlamadan kalan bedenlerinin toplanıp DNA kayıtlarının yapılabilmesi için uzuvları eşleştirilirken…
Analar babalar yanmış ciğerleriyle GATA’nın kapısında bekleşirken…
Genelkurmay Başkanı’na yalakalık yapacağım diye (boynuna sucuk asmaktan son anda cayıp) kilim ve satranç takımı hediye eden…
Gelen tepkiler karşısında hiç değilse susup oturacağına/utanacağına, ‘hayat devam ediyor, ilçemizin reklamını yapmak suç mu? O kilimleri görüp almak isteyenler olacaktır’ gibi akıllara ziyan bir açıklamayla ‘nobranlık tarihi’ne adını altın harflerle yazdıran Afyon Valisi mesela. 2009 Mart seçimleri öncesi fakir fukaraya ‘buzdolabı’ dağıtan Tunceli Valisi’nin gayretkeşliğinden sonra yalakalığa çağ atlatarak valilik makamını sahiden de ölümsüzleştiren İrfan Balkanlıoğlu!
Meclis Başkanı Cemil Çiçek’in "Bundan sonrakiler için ders olsun, valiler plaket yağcılığını bıraksın artık" temennisi umarız gerçekleşir de zihinlerimizin dip köşesindeki ‘tarafsız/adil, doğruya doğru/eğriye eğri diyen, devlet umuru nedir bilen vali’ görüntülerini hepten kaybetmemiş oluruz…
Zira ‘kaybetmek’ demek, valilerin ‘zorunlu olarak’ kendilerini ‘kardeşim ben valiyim’ diye hatırlatmalarına yol açıyor ki… Nereden bakarsanız bakın, trajik ve ironik!
 
9 Eylül İzmir’in Kurtuluş Törenleri’ne damgasını vuran ‘bayrak ve süvari’ olayı, belli ki İzmir Valisi Cahit Kıraç’ın tansiyonunu yükseltmiş.
9 Eylül’de İzmir’de olmak yerine Amerika’da bulunmayı tercih eden, yurda döner dönmez (ki 9 Eylül günü öğleden sonra İzmir Adnan Menderes’e indiği biliniyor) kendini alevli tartışmaların göbeğinde bulan Valimizin ilk işi, Vilayet binasındaki Türk bayrağının altında beyanat vermek olmuştu. Üşenmeyip konuşmasında ‘ya’ları sayan eski bir meslektaşımız sayesinde, Sayın Kıraç’ın 22 kez ‘ya’ ifadesiyle hırçın bir üslup benimsemesini; üstüne bir de siyasetçileri aratmayacak biçimde, görevi soru sormak olan gazetecilere çıkışarak “Size sormak lazım kardeşim. Tartışılacak bir konu yok ki. Neyi tartışıyoruz. İzmir’in başka sorunu kalmadı bu mudur yani ya. İşsizliği konuşun, metroları konuşun, çalışmayan otoyolları konuşun. Bunları konuşalım. İzmir’in başka derdi mi yok. Bayrakla kimin sorunu var ya. Bu milletin bayrakla ilgili bir sorunu olur mu?” diye ayar çekmesine pes dedik!
Karşımızda ‘AKP İl Başkanı’ mı konuşuyor, yoksa ‘devletin valisi’ mi bilemedik yani…
Bilemediğimizi anladığı için olacak ki; bugün kendisine yeni sorular yönelten gazetecilere “Kardeşim, ben İzmir’in valisiyim” diye hatırlatmada bulunmuş Cahit Kıraç.
Hiç değilse şahsım adına iyi olmuş.
Uzun bir hastalık izninden dönüp gündeme ısınmaya çalışan bendeniz de ‘gazeteci’ olduğumu hatırladım bir anda. Ve henüz ısınma turlarında olduğum için, ancak aşağıdaki soruları çıkartabildim dağarcığımdan.
Sayın Valim, niye bu kadar gerginsiniz?
Hadi diyelim ki, jetlag üstü böyle bir krizle karşılaşmak sinirlerinizi gerdi…
İyi de “Ben İzmir valisiyim sizlere açıklama yapıyorum, siz bu açıklamaları bu işin evsahibi olarak alıp ona göre değerlendirmelisiniz” diye gazetecilere ayar vermek de neyin nesi? Hem bu törenlerin ev sahibi Büyükşehir, suçlusu da onlar deyip, ondan sonra ‘açıklamaların ve doğruluğun ev sahipliği’ni üstlenmek, sizce de biraz tuhaf değil mi?
Ama en tuhafı, gazetecilere ‘haber tarif etmek’ onların dikkatini metroya, işsizliğe, çalışmayan otoyollarına yöneltmek ki…. Bunun hesabını sormanın görev alanınız içine girdiğini hiç sanmıyorum. Bu konuda yapılacak eleştiriler de savunmalar da suçlamalar da siyasetçilerin işidir; siz niye üzerinize alınıyorsunuz ki?
Ayrıca… Madem ki ev sahibi sizsiniz, o zaman 9 Eylül kutlamalarında niye yoktunuz?
Hadi sabah törenlerine yetişemediniz, akşam Fener Alayı’nda niye göremedik sizi?
Hadi onları da geçtik, Valiliğin bir çelenginin bile bulunmayışına ne diyorsunuz?
Açıklarsanız bilgileniriz, gazetecilik gereği de bilgilendiririz…
 
Sayın Valimizden sonra, bir de ‘ortaya karışık’ soralım.
‘Kardeşim ben İzmir Valisiyim’ açıklamasından sonra, tartışmaların öteki ucundaki Aziz Kocaoğlu ‘Ben de İzmir’in Büyükşehir Belediye Başkanı’yım. Üstelik sizin gibi iktidar tarafından atanmış değil, İzmirlinin yüzde 56.7’yle seçilmiş bir başkanım. Doğru söz niye size ait olacakmış?” diye sorarsa?
Ne olacak?
Pirincin taşını kim ayıklayacak?