GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
26 Aralık 2013 Perşembe

Kapitalizmin halleri

Rüşvetin bir rutin olduğu, yolsuzluk belgelerinin her daim havalarda uçuştuğu bu memlekette, bir haftadır ortalığa saçılan yolsuzluk haberleriyle hop oturup hop kalkıyoruz. Sanki sürüp giden talandan ilk defa haberimiz oluyor. Oysa herkes biliyor ki bu ne ilktir, ne de son olacaktır.
 
“Yesin ama iş yapsın… Yiyor ama iş yapıyor…” diyen insanların oylarıyla seçtikleri siyasetçiler iş başında; O siyasetçilerin atadığı bürokratlar da iş başında… Sonra da iş üstünde yakalandıklarında şaşırıyoruz. Bence aksi durumda şaşırmalıyız. Asıl memleket soyulmuyorsa durumda bir tuhaflık olduğunu düşünmek gerekir.
 
Dershaneleri kapatılmasaydı yolsuzlukları görmezden gelmeyi sürdürecek olan Gülen’i mi, yolsuzluklardan sorumlu olması gereken Erdoğan’ı mı konuşalım? Hangisinin arkasında saf tutmak istersiniz? Hangisi içinize siniyor?
 
Onbir yıllık iktidar dönemi sonunda AKP ülkeyi yönetemez duruma gelmiştir. Ortadoğu’da izlediği sorunlu dış politika ve kendi başına kotardığı uluslararası para operasyonları nedeniyle uluslararası sistem tarafından uyarıldığını biliyorduk; ama görünen o ki, uyarı aşaması geçilmiş.
Aklı başında herkes iktidarın artık ülkeyi yönetemediğinin farkında; sadece iktidar kendi gerçeğine kör.
 
Peki, bütün bu olan biten ve yapılanlar ahlaki midir?
Eğer sadece ve sadece insanın değerinin ve onurunun gerektirdiği ahlak normları söz konusuysa, elbet de ahlaki değildir. Ne var ki yandaşları, siyasal gerekçelerle, yolsuzluk yapanları savunuyorlar.
Bu kurtlar sofrasında, çıkar kavgasının içerideki ve dışarıdaki, yerli ve yabancı bütün aktörlerinin tutumu ve yaptıkları ahlak dışıdır.
 
Kapitalist dünya sistemi, paranın ve mülkiyetin insanlığı paranteze aldığı bir dünya düzenidir. Mülkiyet insanlığı yozlaştırmıştır. Para insanlığı değersizleştirmiştir. Mülkiyetin ve paranın esiri insanın düşük ahlak normlarıdır bütün bu ahlaksızlığı üreten.
 
Kendilerine emanet edilen devleti babalarının çiftliği zanneden Efendiler sadece hazineden geçinmekle yetinmiyorlar, bir süre sonra, fazla paraya alışınca hazineyi soymaya da başlıyorlar. Gün gelip de para yetmediğinde birbirlerine giriyorlar ve şimdi olduğu gibi, ortalığa dökülüyorlar.
Neymiş, “bölgesel güç büyük Türkiye’nin önü kesiliyormuş!..” Halbuki o bölgede Türkiye’yi lider olarak gören bir tek ülke yok. Aksine, Türkiye’yi başka ülkelerin iç işlerine karışan bir devlet olarak görüyorlar.
 
Kapitalizmin halleridir bunlar; AKP içinde kopan kıyametin nedeni, dünya görüşleri değil, dünya nimetleridir.
Dua, namaz, abdest hepsi de bu insanlar için inancın, imanın değil ama suçlarının karinesi olmuştur. Kim ki yüksek sesle namazını, abdestini, duasını orta yere sürüyorsa, anlıyoruz ki suç bastırıyor.
 
İktidar çevrelerinde yolsuzluk olağanlaşmış, suç işlemek hak olmuş, yargı ve polis karşı karşıya gelmiş; bu kadarına kapitalist sistem de tahammül edemedi. Yaşanan krizi ana muhalefet özetledi; Bu bir devlet krizidir.
 
Yakalandılar, direniyorlar, teslim olmuyorlar. Bu cüret nereden geliyor?
Yaptıklarına müsamaha gösterildiği zamanları da biliyorlar da ondan bu cüretleri. Doğal olarak soruyorlar; “Biz her zaman böyleydik, şimdi ne değişti?”
Değişen bir şey yok; sadece son kullanma tarihleri doldu. Yeni kabine ile uzatmaları oynarlar, o kadar.