GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
21 Ekim 2013 Pazartesi

Hangi vesayet?

Bu ülke ne çekiyorsa, “Uygun adım marş!” komutunu aldığında sadece ayaklarıyla değil fakat aynı zamanda kafalarıyla da uygun adım gidenlerden çekiyor. Dün böyleydi, bugün de böyle… Vesayetçi anlayışın beslendiği insan kaynağımız zengin olunca...
Yıllardır askeri vesayeti tartışıyoruz. İktidar, askeri vesayeti bitirmekten söz ediyor. Bu doğrultuda kararlı adımlar atıldığına da tanık oluyoruz.
Ne var ki iktidardakilerin askeri vesayete karşı duruşu, top yekûn vesayete karşı bir duruş değil; onlar sadece vesayetin askeri olmasına karşılar.
Vesayetçi anlayışla mücadele ettiğini söyleyen iktidar çevrelerinin, askeri vesayet yerine İslamcı vesayeti getirmeyi arzu ettiğini biliyoruz.
Bu bilgi vehimlerimizden kaynaklanmıyor; iktidar çevrelerinin yaptıklarından, ettiklerinden biliyoruz.
 
Kabul etmeliyiz ki, askerlerin aynı zamanda sivil güç odağı gibi davranarak ikide birde ülkenin nasıl yönetileceğine dair siyasal iktidara ders vermesi, devlet politikalarını belirlemesi; insan haklarının, sivil toplumun, özgürlüklerin ve demokrasinin önündeki en ciddi engeldi.
Ceberut devlet hepimizi bezdirmişti. Altmışlı, yetmişli yıllarda yetişen kuşaklar bu devletten çok çekmişti.
Ülkeyi yönetsinler diye, oylarımızla seçerek Meclis’e gönderdiğimiz siyasetçiler, askerlerin önünde el pençe divan duruyorlardı.
Genelkurmay Başkanlığı’nın, siyasal parti genel merkezi gibi hareket etmesi, yönetim biçimi olarak demokrasi isteyenlerin içine sinmiyordu.
Bu nedenle, AKP iktidarının, askerlerden, sadece kendi işleriyle ilgilenmelerini istemeleri son derece yerindeydi.
Ama izledikleri yol ve yöntem çok sorunlu olduğundan, icraatlarını desteklemek mümkün değil.
 
Siyasal İslamı Cumhuriyet’in yeni ideolojisi olarak gören Erdoğan ve arkadaşları, Cumhuriyet’i dönüştürmek konusunda kararlılar. Kamusal alanı İslami vesayet altına almadan bu dönüşümün olmayacağının farkındalar. Ve bunun öncelikle bir iktidar meselesi olduğunu biliyorlar. Askerlerden iktidarı devralıyorlar. Devir işlemleri hayli sıkıntılı sürüyor. Askerler hiç hak etmedikleri, hukuki boyutu tartışmalı, ağır cezalara çarptırılıyorlar.
Cumhuriyet’in yarı askeri yapısı, siyasal islam ile ikame ediliyor. Siyasal islamla kastedilen, Sünni mezhep siyasetidir.
Bir vesayetten bir vesayete çar naçar yol alan Türkiye, iktidarın izlediği siyasetin yol açtığı ayrışma sürecini yaşıyor. İç ve dış politikada art arda yaşanan başarısızlıklar sonucu, yönetilebilir olmaktan uzaklaşan ülke için “sürükleniyor” demek abartı olmaz.
 
AKP iktidarının parlak günleri geride kaldı. Sürükleniş, Erdoğan ve arkadaşlarının sinirlerini bozdu. Kurulmakta olan yeni vesayet rejimine destek %50’nin altında. Uluslararası sistem sanki Erdoğan’dan desteğini çekiyor. Dış dinamikler Erdoğan’a çalışmıyor. Erdoğan yönetimi telaşlandı ve acele etmeye başladı; Dolayısıyla, gün be gün otoriterleşen yönetim, İslami normlara dayalı kamusal yaşamı arzu etmeyenleri ayak bağı gibi görmeye başladı.
 
Bundan böyle hayat, İslami normları benimsemeyenler için hiç kolay olmayacak. Namaz kılmayanları, oruç tutmayanları, başını örtmeyenleri çok zor günler bekliyor.
Televizyonda eğlence programı sunan genç kızın dekoltesine kadar, hayatımızın her alanında tercihlerimize ve yaşam tarzlarımıza karışma hakkını kendinde görenlerin, çorbamızdan çıkan kıldan farkı yok.
İslami normlar üstünde yükselen yeni vesayet rejimi eskisinden daha acımasız olacak gibi…