GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ayda ÖZEREN
YAZARLAR
16 Temmuz 2022 Cumartesi

Gülümse evren çekiyoruz!

Müzik Önerisi : Stars – Simply Red

Kaçımız farkında bilmiyorum ama yukarıda acayip şeyler oluyor…

Benzinin litresi, domatesin kilosu, dondurmanın topu, rakının dublesi, asgari ücret artışının ne kadar olduğu daha fazla merak konusu olabilir ülkemizde ama evrenin sırlarının yavaş yavaş aralanıyor olma ihtimali beni hem inanılmaz heyecanlandırıyor hem de müthiş korkutuyor. Koca evrende ne kadar önemsiz ne kadar basiretsiz ne kadar küçük olduğumuzu bir türlü kendime anlatamıyorum. Yayınlanan fotoğraflara baktıkça neleri kaçırdığımızın, neleri yakaladığımızın ve nelere inandığımızın sınırları zorlanıyor.

Yaklaşık 8 ay önce fırlatılan ve dünyadan 1,500,000 km uzaklıktaki yörüngesine oturtulan kısaca JWST olarak adlandırılan kızı ötesi astronomiye yönelik uzay teleskobu James Webb’den gelen fotoğraflardan bahsediyorum.

Önce teleskop hakkında ufak bir bilgisel paylaşalım özet kıvamında. Eskiyen Hubble Uzay Teleskobunun selefi olarak 1995 yılında tasarlanmaya başladı. Nasa’nın önderliğinde 15 farklı devletle birlikte Avrupa ve Kanada Uzay Ajanslarının ortak yürüttüğü bir proje olan JWST 6,5 metre genişliğinde altın kaplama bir aynayla kaplı kızılaltı bir teleskop.

Bu ayna nelere kadir…

En basit şekilde aktarabilirsek, bu ayna 13,5 milyar ışık yılı uzağı görebiliyor.

Peki bu ne demek?

Ayna Ayna! Söyle bana!

Var mı benden başkası bu kâinatta?

Evrenin ilk yıldızlarının oluştuğu zamanı…

Toz ve gaz bulutlarını…

Zamanın ötesini…

Zamanda yolculuğu…

Güneşin maskarası olmayıp, onun etrafında dönmeyen öte gezegenleri…

Oluşmakta olan yıldızları…

Ölmekte olan yıldızları…

Bir nokta gibi görünen binlerce gezegen barındıran diğer galaksileri…

Bu galaksilerin birbiriyle nasıl etkileşimde bulunduğu…

13,7 milyar yaşındaki evrenin sancılı doğumunu…

Her şeyin ilk başladığı o müthiş patlamayı…

Başladığımız noktayı…

Bütün bu bilgileri edinmesini beklediğimiz, aydan 4 kat daha uzağa dünyanın gölgesine konumlandırdığımız bu 10 milyar dolar değerindeki 30 yıllık çalışma şimdiye kadar yapılmış en büyük ve en güçlü uzay teleskobu.

NASA’nın yayınladığı görüntüler, teleskopun yalnızca uzak galaksileri ve öte gezegenleri değil, kendi kozmik arka bahçemizdeki gezegenleri de izleyebileceğinin bir göstergesi.

Jüpiter’in ve uydusu Europa’nın da büyüleyici fotoğrafları peşi sıra yayınlandı.

1150 ışık yılı uzaklıkta yer alan bir gezegenin atmosferinde su molekülleri görüntülendi.

SMACS 0723 adı verilen bir uzak yıldız kümesine ait fotoğraf sayesinde, gökyüzünde birçok başka uzak galaksinin var olduğu kanıtlandı. Bu galaksilerden gelen ve yıldız kümesinin çekim alanı sayesinde görüntüye giren ışıkların yaşı 13 milyar yıldan fazla olduğu söyleniyor.

Yayınlanan fotoğrafların içinde en çarpıcı olanlardan bir diğeri ise Carina Nebulası'na ait olandı. Carina Nebulası birçok yıldızın doğduğu Samanyolu'ndaki en ışıklı ve patlak yıldızların bulunduğu geniş bir toz bulutu. Kızılötesi görüntülenen Nebula, denizin kıyısından yükselen dik bir yamacı andırıyor. Bu yamacın üzerinde ise astronomların bile daha önce hiç görmediği yüzlerce yıldız ışıldıyor.

Daha önce bilmediğimiz, en ufak bir fikrimizin dahi olmadığı birçok konuda kafa patlatılması gerekecek.

Her ne kadar Bilim İnsanları Dünyamız dışında bir yaşam formuna henüz rastlamasa da bizden başkalarının var olmadığına inanmak çok bencilce…

Gerçi 7 milyar 942 bin olarak açıklanan Dünya Nüfusunun birbirini bu kadar yok sayarak yaşaması da son derece bencilce değil mi? (Birleşmiş Milletlerin açıklaması)

Afrika’da aç ve susuz kitleleri, savaşlarda canından olan çocukları, ormanlarda yok olan canlıları, doğada nesli tükenen hayvanları görmezden gelen bencilliği bu ileri teknolojik uzay teleskobundan gelecek bilgiler değiştirir mi?

Sadece kendi cebini doldurma telaşındaki siyasetçiler, siyasetçilerin yörüngesinde seyreden medya kanalları, bilimin ışığından ziyade gölgesinde uyuklamayı tercih eden üniversiteler, kapitalist dünyanın doymak bilmeyen açgözlü iş insanları, sadece nasıl göründüğü ile ilgilenen kuru kalabalıklar, dünyanın öbür ucunu bırak burnunun ucunu görmekten aciz topluluklar oldukça bu teleskoptan gelecek bilgiler insanlık için yeni bir çağı başlatabilir mi?

Resesyon, enerji krizi, covid 19 yeni varyantı, Ukrayna Savaşı, chip krizi, kürtajın hak olup olmadığı, ayaklanmalar, altılı masa ya da şiddet mağdurları bu fotoğraflarla unutulmayacak elbette.

Ancak diğer taraftan bu fotoğraflara bakarken zamanın ne kadar göreceli ve dünya üzerinde yaşadıklarımızın bir illüzyondan ibaret olabileceğini de düşünmeden edemiyorum. Baktığım fotoğraf 13,5 milyar öncesi ise şu anda bu dünya üzerinde yaşanan her şey belki de mişli geçmiş zamandır.

Her bir yıldızın kendine özgü yaşı var birçoğu milyar yıl yaşıyor. Bugün çoğu yıldız 1 ila 10 milyar yıl yaşında ve bu dünyada biz insanların ömrü yıldız ömrünün yanında bir saniyelik göz kırpması gibi. Dünya fani, ölüm ani…

Belki de bu hayatta sahip olduğumuz tek gerçeklik yaşadığımız “AN”dır.

O zaman Cemal Süreyya’ya hak vermek şart, ne diyordu?

Hayat kısa, Kuşlar uçuyor…