GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ayda ÖZEREN
YAZARLAR
2 Temmuz 2022 Cumartesi

Gitmesini Bilmek

Müzik Önerisi: Gitti Gider -Demir Demirkan 
Hayat akıp giderken bazılarımızın kendine seyirci kalması olduğu yere çakılması, geleni geçeni seyretmesi değişimlere direnmesi ne büyük hezeyan değil mi?
Aslında gitmedikçe daha bir hüzün, daha bir pişmanlık, daha bir fedakârlık, daha bir duyarsızlık ya da mutsuzluk yaşamıyor mu insan? 
Gitmekten korkmak kendinden giderek uzaklaşmak değil mi? Gitmedikçe kendinden daha çok vaz geçtiğin, kendini daha fazla unuttuğun, kendinden daha çok ödün verdiğin, kendini tekrarladığın, kendi önceliklerini ve sevdiklerinin ihtiyaçlarını görmezden geldiğin ya da kendini geride bırakamadıklarından daha fazla önemsemeye başladığın, daha zalim daha bencil olduğun doğru değil mi?
Gerektiğinde gitmek büyük bir erdem. Vedalar acıtır boynu bükebilir hafifçe belki ama vedalardan kaçmak hayatı ıskalatabilir çoğumuza. Daha çok yıpranacağını bile bile kalmanın gereksizliği seni sen olmaktan çıkarır. 
Şu kısacık ömrü gitmeme inadına niye kaçıralım ki? Yaşayacaklarımızın yaşadıklarımızdan daha iyi olacağına inanma iç güdümüze neden güvenmeyelim?
Bizim memleket; büyük olasılıkla suyundan toprağından belki de örf ve adetlerinden, yıllarca hüküm sürmüş ataerkil düzen diretmesinden gitmesini bilmiyor. Halbuki göçebe bir toplumun torunlarıyız en çok gitmesini seviyor olmamız gerekirken kalmayı maharet sanıyoruz.
Nehrin suları bile aynı akmazken, aynılığa aşırı bir bağımlılığımız var. Her şey aynı olsun, yerli yerinde olsun, düzen bozulmasın, baş yerinde sağ olsun. İnandığımız doğru bu, kime neye göre doğru peki?
Bırakıp gitmenin en zor olduğu durumlardan bir tanesi de toplumun bize bahşettiği unvanlar. Bu unvanların bize tanıdığı sahiplikler ve haklar. Makama, koltuklara, apoletlere önemsenmeye duyduğumuz aşırı bağımlılık. 
Müdürüm, Başkanım, Direktörüm, Kaymakamım, Bakanım, Vekilim, Yönetmenim, Müsteşarım, Konsolosum, Amirim, Genel Müdürüm, Kaptanım, Amiralim, Kurmayım…
Bu sıfatların kazandırdıklarını ve bize sağladığı avantajları kullanarak yola devam etmenin bizi daha mutlu yaptığını düşünsek de özümüzden giderek uzaklaşıyor kaybettiklerimizin farkına varamıyoruz. Geçici kazançlara, titrlere sımsıkı yapışıyoruz, içimizdeki büyük değişimleri görmüyor kendimize karşı giderek körleşiyoruz. Aynada gördüğümüz kişiyi tanımakta zorlanıyoruz, korkusundan içimizden oldukça uzaklara kaçmış birinin çığlıklarını duymazdan geliyoruz.
Makamda kaldıkça sizi gerçeklerle, yapıcı eleştirilerle besleyecek kanalların giderek tıkandığı, sanal bir dünyada gerçeklikten uzak söylemler ve kurgularla sizi koşulsuz kabullenişleri; hataların yanlışların üzerini örtüşleri o koltukta giderek yalnızlaştığın kendini kaybettiğin yeni senle bir başına kalışın…
Varlığınla kendine ya da başkalarına verdiğin rahatsızlığı yokluğunla düzeltebileceksen vakit geldiğinde çekip gidebilmelisin.
Gidebilmenin kazandırdığı yücelik, kendiliğinden kendine nokta koyup yeni bir akışa geçebilmek çok daha iyi gelebilir bünyeye halbuki. 

Kocaman yuvarlak bir daire gibi düşünmek lazım, kendini yenileyebilmek için hep bitirdiğin yer başladığın yer olmalı bu hayatta. Yine yeniden başlayabilmek, kendini sıfırlayabilmek, en baştan yeni bir sen yaratmak egosuz koltuksuz unvansız şoförsüz ceketsiz yeniden…
En başa dönebilmek için kendini unutmak lazım, yaptıklarını, hükmettiklerini, gücünü, alkışları, kudretini…
En başa dönebilmek için hem yürek lazım hem de çocuksu bir heyecan.
En başa dönebilmek için hem kendini bilmek hem de kendinle barışık olmak lazım.
En başa dönebilmek için kendini sürekli geliştirmek lazım, bayatlığın rafa kalkması ve taptaze yepyeni bilgilerle kendini baştan yaratmak lazım. Bunun için aklını iradeni sağduyunu tekrar yapılandırmak lazım. Hafızandaki bilgileri yeni baştan dizinlemek, bildiklerini unutmak, unuttuklarını gözden geçirmek lazım.
Gidemeyen, koltuğundan vazgeçemeyen yöneticiye, başkana, siyasetçiye, bakana, müdüre, idareciye, yöneticiye inat gitmelerin zorunlu olduğu kurumlar da var bu alemde tam alışırken koltuğun sıcaklığına yerinden oynattıkları ne kadar verimli de olsa görevini sonlandırdıkları ve bir sonrasına imkân sağlayan yer açan organizasyonlar da var. Büyük bir dostlukla halefle selefin yer değiştirdiği, hizmetin kesintisiz devam ettiği örgütler de var.
İnsanların bozulmadığı, makamların isi, kiri, pası bulaşmadığı memuriyetler de var.
Gücün gözü boyamadığı adaletin, vicdanın, iyiliğin hizmetle ve dostlukla çoğaldığı toplumlar da var.
Güzelliklerin çoğalacağı yarınlara umudum böyle örnekleri görünce daha da kuvvetleniyor işte. 
Gitmenin güzelliğine ve vazgeçişlerin hep yeni fırsatlara açılan geniş kanatlı bir kapı olduğuna inancım da artıyor. 

Can Yücel’den bir şiir gitmesini bilenlere gelsin…
Gitmek gerekir bazen fazla yormadan
Daha çok bıktırmadan…
Eğer vaktiyse ardına bile dönüp bakmadan…