GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ayda ÖZEREN
YAZARLAR
4 Haziran 2022 Cumartesi

Argo, küfür ve şiir

Müzik Önerisi: Söyletme beni cânım efendim kederim var –Münir Nurettin Selçuk

Yabancı bir lisanı anadilin gibi konuşmak istiyorsan eğer, o dilin hem kitap ağzını hem de sokak ağzını iyi kavraman lazım. Çok iyi konuşan iyi yazamayabilir, çok iyi yazan iki kelimeyi bir araya getiremeyebilir, çok iyi anladığını düşünebilir ancak alaya alındığında kendisinin farklı anlamlar içeren bambaşka bir diyaloğun içine düştüğünü fark edebilir insan.

Sonuçta sözel ve yazılı iletişim ihtiyaçlar doğrultusunda duygu, düşünce ve fikirlerimizi kişilerle paylaşma çabamızdır. Konuşmayı yeni öğrenen minikler bu yüzden çabuk sinirlenir, derdini anlatmak için müthiş bir çaba gösterir. Anlaşılmadığını düşündüğünde de mızmızlanır, ağlar…İfade etmek istediklerini bir türlü dile getiremedikleri içindir bütün asabiyetleri.

Dili öğrenme ve toplumla iletişim kurabilme yeteneği toplumsallaşma sürecinde kazanılır. BU etkileşim sürecinde kullanılan ortak dil kuşaklarla evrilir, bir yapboz parçası gibidir. Değişik formlarda değişik kültürlerde yeniden tasarlanır. Yerellik kazanır, mesleki değişime uğrar, kitleler arası jargonlar oluşur. Bu değişimler sırasında kendine has kurallar içeren ve dil bütünlüğünden uzaklaşan ve farklı anlamlar içeren farklı bir dil oluşur. Yapma dil dediğimiz bu dilin kaba tarafı argo ve küfürdür.

Bu yapma dil deşarj olmak istediğimizde, eğlencenin dozunu kaçırdığımızda ya da sinirlendiğimizde günlük hayatımızda sık sık kullanılan bir iletişim modelidir. Öfke, korku, hayret, aşırı sevinç veya isyan gibi en kuvvetli duygularımızı ifade etmek için kullanırken karşı tarafa duygusal acı verme, aşağılama veya şiddetli anlaşmazlığı kışkırtma kapasitesini de bilinçli olarak devreye sokarız.

Hayvan imgeleri de oldukça sık kullanılır. Ne suçları varsa öküz veya ayı olmak dışında!

Argo genelde üretilmiş farklı kelimelerden oluşur.

Kanka (kankardeş), inek (çalışkan, tuzlu (pahalı), kazık(çok pahalı), matrak (komik), sazan(her şeye inanan), beleş(bedava), kıro(kaba), Dandik(kalitesiz) vb. gibi…

Küfür ise aşağılayıcı ve küçük düşürücü sözlerdir. İnsanların onuruna, kişiliğine ve iffetine yönelik ağır ithamlar barındırır.

Elbette örnek vermeyeceğim, ama bir tanesi siyasete damgasını vurdu geçen gün…

Argo konuşana bir nebze tolerans tanınabilirken; küfüre tahammül olmuyor.

Argo mecaz özelliği gösterirken; küfür, ırza ve namusa direkt olarak dil uzatıyor.

Argo bir miktar zekâ parıltısı gösteriyor, küfür ise seviyesizliği…

Bazı dilbilimcilere göre argo zekâ ürünüdür. Argo tabii dilin arasından özenle seçilen kelimeleri anlam kaymasına uğratarak, bir iş, bir durum bildiren yeni, neşeli ve zevk ürünü yeni kelimelerin türetilmesiyle ortaya çıkıyor. Çok eleştirilse de “Erşan Kuneri” en güncel örneği.

Argo, günlük aktivitelerdeki ruh halimizi ifade etmek için kültürel yürekten gelen dilin en içgüdüsel halidir.

Argo bir sosyal gruba ait olabilir. Argo edebi bir eser içinde yaratılabilir ve bazen günlük dilden daha popüler bir hale dönüşebilir. İnsanlar iletişimlerini daha renkli, daha komik ve daha dostça yapmak için günlük konuşmalarda sık sık argoya başvurabilir.

Küfür ise; müstehcenlik, hakaret, sözlü saldırganlık, tabu konuşma, etnik ırksal hakaretler, kabadayılık içeren çirkin sözler içerir.

Küfür toplumsal alanda statü kazanma çabası olarak da kullanılır. Araştırmalar, küfür kelimelerinin saldırgan yapılı olduğunu hatta bazı kelimelerin diğerlerinden daha yıpratıcı, agresif, kaba, saygısız, üzücü olduğunu ifade etmektedir.

Ahlaki yozlaşmanın ve kültürel değişimin en belirgin göstergesi dilin değişmesidir. Kuşak çatışması da aynı dili konuşamamaktan çıkıyor zaten.

Eski Türk filmlerini izledikçe özlüyorum o temiz Türkçeyi, o şekilde konuşanları alaya alır muhtemelen yeni nesiller “beybaba Türkçe konuş” diyerek.

Zeki Müren’in kendine has kelime seçimleriyle bizlere seslenişini.

Eski TRT Spikerlerini.

Sabahattin Ali’nin hikâyelerini, Nazım Hikmet’in şiirlerini…

Dede Efendi’nin Münir Nurettin Selçuk’un eserlerini.

Argo ve küfür, sıkça her platformda her gün maruz kaldığımız sanatı, dili, hayatı kirleten üzerimizde kalın tortular bırakan toksik maddeler…

Şiir ise ruhumuzu besleyen, dilimizin pasını silen, duygularımızı en naif biçimiyle aktaran sevginin, hoşgörünün, insan olmanın en yüce hali değil mi?

“Söyletme beni cânım efendim kederim var

Bir gûne değil dildeki efgâr nelerim var

Bir bûseye cân vermek ile müşteri oldum

Güldü leb-i gül-fem dedi yok yok değerim var”

“İçimde yarım kalmış bir konuşmanın üzüntüsü vardı” derken Sabahattin Ali nasıl da küfür kullanmadan anlatmıştı hezeyanını?

Şiddet içermeyen tahrik etmeyen aşağılamayan bir dile dönebilir miyiz toplum olarak?