GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
10 Mayıs 2012 Perşembe

Eleştirmek, akıllı ve bilgili insanların harcıdır

Siyasal yaşamda en çok çekindiğim insanlar, yarı aydınlar, yarı cahiller ve budalalar olmuştur. Bir de, zor zamanda arazi olanlar… Bu, farklı bir kategoridir.
Her şeyi yarım yamalak yapanlar kategorisine dahil birinci gruptakiler genellikle eleştiri ile hakareti birbirine karıştırlar ve yetersizlik kültürünün kışkırttığı yıkıcılıkla saldırırlar. Niyet, bir şey katmak değildir. Zaten, katacak bir şeyleri de yoktur.
Var edici zekadan yoksun kifayetsizler, yok etmeye ayarlı budalalığın olanca hoyratlığıyla saldırırken bir tek amaç güderler; yok etmek.
 
Sol kanat hareketi hakkında yazdığım yazıya gelen sözlü ve yazılı tepkilere bakıyorum; sözün bu kadar zavallılaştığını görmek gerçekten üzüntü verici.
Bir de gelmeyen tepkiler… Bu da çok düşündürücü… Demek ki, sol kanat hareketini ilan edenlerin de söyleyecek sözü yok… Veya konuşmaya mecalleri yok…
Sol kanat hareketini kuramsal olarak nasıl izah etmek gerektiğini tartışmak, kanat hareketlerini sorgulamak yerine hakaret etmek… Ya da susmak…
Bu ilgisizlik!.. Bu meraksızlık!.. Bu saldırganlık!..
 
İlçe seçimlerinde delegenin oyunu nasıl kullanacağına karar vermeye gelince dil bir karış… Oy vermek istemediği adayların adlarını çizdiği için delegeyi suçlarken dil yine bir karış… Solun meselelerini konuşmaya gelince, dut yemiş bülbül…
Demokrasi kültürüne yabancı kalmış insanların halleridir bunlar.
Hani, insanın diyesi geliyor; “Sana ne be adam, oyumu kime verdiğimin hesabını sormak senin ne haddine!” (Ben kimsenin adını çizmedim, ama çizenleri savunuyorum.)
 
Öte yanda, okuduğunu anlamaktan aciz biri, altmışlı yılların Marksist, Leninist gençlik liderlerinin sosyal demokrat bir partiyle ideolojik bağının olamayacağını defalarca yazdığım halde, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını solculuğumun karinesi gibi göstermekle suçlamış beni.
Birinin bana bunu söylemesi için ya ahlaktan ya da zekadan yoksun olması lazım.
Bir kere daha söylüyorum; O insanlar devrimci idealleri için öldüler. Sosyal demokrat bir partide onların ismi üzerinden solculuk yapmak, prim toplamak en hafif deyimiyle ucuzluktur.
Devrimcilere elbet de sahip çıkacağız; ne ki, sosyal demokrat bir partide, Marksist-Leninist ideolojiye dayalı silahlı mücadeleyi şiar edinmek olacak şey değildir.
 
Sol kanat hareketi kimsenin dükalığı değil. Kendini solda ifade etmek isteyen her CHP’linin yer alabileceği bir alan.
Ama bu alanda sol sosyal demokrasi fikrini güçlendirmek için bir araya gelmek yerine birbirine saldırmak.. Bu nasıl bir dayanışma ruhudur, hiç anlayabilmiş değilim. Bir fikri tartışmak yerine herkes birbirine kin kusuyor.
 
Sosyal demokraside solun sınırlarının tanımlanmasıyla ilgili ciddi sorunlar yaşandığını düşünüyorum. Keskin solculuk yarıştırmak hoş değil.
Sosyal demokratların solculuğu, kapitalistlerle uzlaşma sınırlarını aşamaz. CHP, kapitalist sistemin dışında bir parti değildir.
Kimse hayal kurmasın; CHP, üretim ilişkilerini, mülkiyet ilişkilerini, üretim araçlarının mülkiyetini sorgulayan bir parti hiç olmadı. Anti kapitalist niteliği bile tartışmalıdır.
Sol düşünce ile kastedilen Marksizm ise, CHP yanlış adres; açın programını okuyun.
CHP’li devrimciler şu gerçeği yok saymaktan vazgeçmeli; Deniz Gezmiş, Sinan Cemgil, Mahir Çayan, İbrahim Kaypakkaya gibi devrimcilerin CHP ile yakından uzaktan ideolojik bir bağı yoktur. Bu insanların yaşamlarında CHP’nin kapısının önünden bile geçmişlikleri yoktur. Onların ardılları da CHP’de siyaset yapmıyorlar.
 
Doğrudan kişileri hedef alan, niyet sorgulayan eleştirilere gelince; yine aynı yanılgı.
Hiç kuşku yok, farklı niyetlerle sol hareket içinde yer alanlar olacaktır. Küçük hesaplar yapanlar elbet de olacaktır. Nerede yoklar ki!
Niyetinden kuşku duyulan birkaç kişi üzerinden sol kanat hareketini oluşturma girişimine yapılan Vandal saldırı, ancak kötü niyet ve düzeysizlikle açıklanabilir.
Belli ki, partiye güç katmak birilerinin zoruna gidiyor. Yıkmak kolaycılığı varken…
 
Sol kanat hareketinin ne olduğu tartışmaya açıktır. Başlaması gerekiyordu, başlatıldı. Ancak, bu açıklama, dört başı mamur bir sol hareket başlatıldığı anlamına gelmiyor. Sadece ve sadece, başlatılan sol hareketin doğru yönetilmesiyle başarıya gider bu süreç.
Soluyla, sağıyla, merkeziyle tek vücut bütün ülkeyi kucaklayan CHP yerine, herkesin birbirini aşağıya çektiği Gayya Kuyusunda siyaset yapmak anlaşılır gibi değil.
Halbuki, Avrupa’da son yapılan seçimlerde solun ve milliyetçi akımların yeniden güçlenmeye başladığını görüyoruz. AKP’yi iktidara getiren küresel dayatma dönemi dünya ölçeğinde geriliyor. Yeryüzü, kapitalizmin yarattığı büyük bunalıma tepki vermeye başladı. Ama CHP’de kimseler bunu konuşmuyor. Sosyalist Enternasyonal’de bu gelişmeler nasıl değerlendiriliyor, kimselerin merak ettiği yok. Bilgi veren de yok. Kişisel çabalarımızla ulaşıp öğreneceğiz olan biteni… Yazık!
 
Bir defa daha anımsatmak istiyorum; CHP’de hiçbir yere aday olmadım, olmayacağım.  
CHP’nin ve sol kanat hareketinin başarısı için çalışıyorum. Halkın siyasete katılmasının önündeki engelleri kaldırmak için mücadele ediyorum.
Arkadaşlarımın da kişisel beklentisi olduğunu düşünmüyorum.
Ve kuru gürültüye pabuç bırakmaya hiç niyetim yok.