GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
11 Nisan 2012 Çarşamba

Bir AK Parti yandaşından serzenişler

“AK Parti Türkiye’yi teknoloji devrimi ve dijital çağ ile tanıştırdı.”

“Görün artık Türkiye normalleşiyor!..”
“Çağımızın gerçeği, değişimdir!.. Özgürlükçü demokrasidir!..”
AKP’ye yakınlık duyan değerli bir okurun içten serzenişleridir bunlar.
Kullandığı dil, İslamcı kanattan olmadığını düşündürüyor.

Her iki seçmenden birinin Adalet ve Kalkınma Partisi’ne destek verdiğini biliyoruz.
Bu durumda, iki seçmenden birinin islam şeriatı istemiyorsa böyle düşündüğünü söylemek mümkün.
Ceberut devlete ve resmi ideolojiye karşı olanların da AKP’ye oy verdikleri biliniyor.
Benim açımdan, AKP’ye oy veren yurttaşların böyle beklentilerinin olması çok güzel. Bu beklentilerinin karşılandığını düşünmeleri ise tam bir handikap.

Öncelikle, Türkiye’de teknoloji devrimi yaşanmadığını hatırlatmak isterim. Teknoloji üreten bir ülke değiliz ki, teknoloji devrimiyle tanışalım.
Dijital çağa gelince, yeryüzü henüz o çağa girmiş değil.
Her iki saptamada da sorun var.
Evet, yeryüzü yeni bir çağın eşiğinde, bilişim devrimi kapıda ama o kapı bizim kapımız değil. Bilişim teknolojilerinde ve yazılımda dışa bağımlı bir ülkeyiz.

Türkiye’nin normalleşmesi hepimizin arzusudur. Ancak, normalleşmenin ne olduğu konusunda sosyal konsensüs sağlandığını zannetmiyorum.
Laik Cumhuriyet isteyenlerin normali nedir? İslam Cumhuriyeti isteyenlerin normali nedir? Özerklik talep eden Kürtlerin normali nedir?
Türkiye’nin normalleştiğini söylemek için normalin ne olduğunu bilmek gerekir.
Kürtler, İslamcılar, Ulusalcılar birbirlerini dışlarlarken normalleşmekten söz etmek hiç de normal olmasa gerek.
Toplumun bütün kesimlerini ayrıştıran politikalara dayanarak normalleşme olacaksa, normalleşmeyi buradan itibaren tanımlayacağız ki, ne yapacağımızı bilelim.
Yok, bir arada yaşamaksa talebimiz, normalleşmeyi bu talebe göre tanımlayacağız ve gereğini yerine getireceğiz.

“Çağımızın gerçeği, değişimdir!..” Değerli okur, çağın gerçeğinin değişim olduğunu düşünüyor ve bunu yüksek sesle dile getiriyor.
Değişim, sadece bu çağın değil, bütün zamanların gerçeğidir. Evrende devinim döngüseldir. Biz buna değişim diyoruz.
Toplumsal değişim ise ifadesini daha ziyade evrim kuramında buluyor. Değişim gerçeğini bize açıklayan evrim kuramı, bildiğim kadarıyla AKP tarafından pek hoş karşılanmıyor.
Bilimsel düşüncenin ışığında kavradığımız değişim, dogmatik düşünce tarafından hiçbir zaman benimsenmedi.
Bilindiği gibi, Kemalist rejimin statükoyu temsil ettiğine dair yaygın kanaat var. AKP iktidarının bu statükoya karşı çıkması “değişim” olarak tanımlanıyorsa; bütün iktidarlar statükoyu temsil ederler. İktidarlar statükoyu severler. Değişim, ancak iktidarın kendini yok etmesiyle mümkündür.

Peki, çağın gerçeği, özgürlükçü demokrasi olabilir mi? Neden olmasın!.. Güzel de olur.
Gelin görün ki, ülkenin ufkunda ne demokrasi ne özgürlük görünüyor.
Demokrasi ve özgürlüğü İslamcı düşünce ile buluşturmak hiç kolay değil.
Kuran hükümlerine göre yaşayan, sosyal yaşamı din normlarına göre düzenleyen toplumlarda demokrasi olmaz.
Kuran, bildiğim kadarıyla Müslümanların nasıl bir sosyal düzen içinde yaşayacağını ayrıntılı olarak bildirmiştir.
Sadece bir inanç sistemi olarak değil fakat aynı zamanda bir yönetim biçimi olarak da İslamiyeti seçtiğiniz zaman; yanı sıra, bir yönetim biçimi olarak demokrasiyi seçmeniz eşyanın tabiatına aykırıdır.

Özgürlük meselesine gelince; Mülkiyet toplumlarında, iktidar zümrelerinin önünde diz çökmüş yönetilmeyi bekleyen insanlık özgür olamaz.
Mülkiyet ve iktidar ilişkilerinin getirdiklerine karşılık özgürlüğümüzden vazgeçeli birkaç bin yıl oldu. Bu saatten sonra, bizlerden olsa olsa gönüllü köle olur.

Devlet yine ceberut, rejim yine acımasız; AKP başladığı yere döndü. AKP’ye oy veren yurttaşlarımız da bir zahmet bunu görsün artık!