GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
9 Nisan 2012 Pazartesi

Nereye kadar!..

AKP kadroları iktidardaki varlığını darbe karşıtlığı, ileri demokrasi ve grup hakları üstüne kurduğu politikalarla anlamlandırıyor.

On yıldır içimiz çekilerek izlediğimiz bu anlamlandırma çabaları artık eni konu can sıkıcı bir hal aldı.
 
Askeri darbelere karşı olmak, askeri vesayeti reddetmek hiç kuşku yok demokrasi isteyen her yurttaşın alması gereken bir tutumdur.
Lakin, askeri vesayete ve darbelere karşı olduğunu söyleyen AKP, bu konuda tam bir samimiyetsizlik örneği veriyor. Çünkü, askeri vesayete karşı çıkarken, kendi beter vesayetini kuruyor.
İslamcı vesayet, mahalle kabadayısı üslubuyla üstümüze yürümeye başladı.
Gerçek şu ki, tam 103 yıl önce 1908’de başlayan burjuva devriminin sonrasında Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde kurulan ulus devlet, AKP tarafından cemaat toplumuna dayalı federal bir yapıya dönüştürülmek isteniyor.
Hanedan çökerken toplumsal dönüşümü gerçekleştirerek laik Cumhuriyeti mümkün kılan burjuva devrimine duyduğu hıncı hiç saklamayan İslamcı hareket, şimdi rövanşı almak için eline geçen fırsatı belli ki sonuna kadar kullanacak.
 
AKP, Cumhuriyet’i islamlaştıracak ve federal devleti oluşturacak politikaları hayata geçirirken, doğal olarak toplumsal mutabakat aramak fikrine uzak durduğundan, dayatmacı üslubu tek yola dönüştü.
Burjuva devriminden islam devrimine giden bir yol var mı? Türkiye’nin böyle bir tarihsel deneyimi yok. Bu nedenle, AKP kendince bir yol arıyor.
Peki, Türkiye’de islam devrimi olur mu? Bence olmaz. Olsa olsa, uluslararası sistemin buyruğunda, bağımsızlığından vazgeçmiş, dışarıdan yönetilmesi kolay bir Federal Cumhuriyet çıkar ortaya.
AKP’nin muhafazakar ve islamcı kadroları, İslam Cumhuriyeti idealinin peşinden koşarken neleri yıkıp geçtiklerinin pek ayırdında değiller. Sanki, kendileri de o yıkıp geçtiklerinin altında kalmayacakmış gibi.
 
Geçenlerde bir milletvekili çıkıp, “ateist’ten kimseye fayda gelmez” dedi. Muhtemelen liderinin sözlerine destek vermek istedi.
Milletvekili, ileri demokrasilerde böyle şeylerin söylenemeyeceğinin ayırdında değil. Fakat aynı zamanda, ileri demokrasiyi savunmaktan da geri durmuyorlar.
Artık biliyoruz ki, AKP iktidarında ileri demokrasi, İslamcı düşünceye özgürlük sağlamaktan öte bir anlam taşımıyor.
 
Toplum, demokrasi ve tolerans fikrinden giderek uzaklaşıyor.
İslamcı düşünceye dayalı talepler dışında kalan her türlü toplumsal talep bastırılıyor.
Atatürkçü düşünceden, Aydınlanma devriminden intikam almak için şeytanın aklına gelmeyecek yollara başvuruyorlar.
 
İslamcıların ulus devleti tasfiye ederek yerine kurmak istedikleri federal devletin toplumsal tabanını cemaatler ve etnisite gurupları oluşturacak.
Bu idealin gerçekleşmesi için gün be gün sistem dönüştürülüyor. Kürt açılımı, eğitim sisteminde 4+4+4 değişikliği, devlet politikalarının yeni islami parametreleri, dış politikada emperyal hevesler, yeni anayasa çalışmaları bu değişimin ön hazırlıklarıdır.
 
Toplum zorlanıyor. Yapılan her değişiklikten sonra sistem biraz daha tıkanıyor. Eğitim, sağlık, sosyal güvenlik politikalarındaki başarısızlık artık gözle görülür hale geldi. Kürt sorunu kronikleşiyor. Sünnilerle Aleviler ayrışıyor.
İleri demokrasi herkesi sindirdi, ne basın özgürlüğü ne de fikir özgürlüğü kaldı.
Dış politikada tam anlamıyla bir fiyasko yaşanıyor. Bölgesinde Türkiye hiç olmadığı kadar yalnız kalmış durumda.
Dışişleri Bakanı’nın Suriye ile ilgili yaptığı çıkışların altında kaldığı görülüyor. Söylediği her şeyin altı boş çıktı.
Hükümet ekonomide iç ve dış harcamalarla ilgili ciddi uyarılar alıyor. Ekonomi çok kırılgan bulunuyor.
AKP’ye oy vermekten başka kusuru olmayan halk, insaf ölçülerini aşan zamların altında eziliyor.
AKP’nin İslamlaştırma siyasetinden, destekçisi ABD yönetimi bile rahatsız olmaya başladı.
Hal böyleyken, iktidarın afrasından tafrasından geçilmiyor.
Nereye kadar!