GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
29 Mart 2012 Perşembe

Yeni dünya düzeni ve sosyal demokrasi

Doksanlı yıllardan itibaren yeryüzünü kuşatmaya başlayan küresel siyaset, kapitalizmin ulaştığı son aşamaya karşılık gelen yeni bir dünya düzeni kuruyor.

Bilindiği gibi bu yeni düzeninin yeryüzüne yayılma süreci hayli sancılı seyrediyor.
 
Neden yeni dünya düzeni? Bu düzende ‘yeni’ olan ne?
Her sistem gibi tarihsel sistemler de bitimlidir. Kapitalist sistemin ölümcül bir krize gireceğine ve kaçınılmaz sona yaklaşmakta olduğuna dair ortaya çıkan öncüllerin harekete geçirdiği kapitalistler sistemi yeniden ayağa kaldırmak, hiç olmadı ömrünü uzatmak için sistemi revize ediyorlar; işte bu amaçla başvurulan yollar ve yapılan işler genellikle yeni dünya düzeni veya küreselleşme olarak adlandırılıyor.
Yeniden kurulmakta olan dünya düzeninin yeni olan tarafı, bu defa sistemin gerçekten çöküyor olmasıdır.
İnsan hakları, demokrasi, sivil toplum, özelleştirme, serbest pazar, globalizasyon gibi yeni dünya düzeninin üzerinde yükseldiği kavramların getirdiği bir yenilik varsa o da yeryüzünde yoksulluğun trajik yükselişidir. Buna karşın, sosyal refah devleti zayıflatılmış ve bu işlev cemaatlere yüklenmiştir. Hibe ekonomisi, böyle bir zorlamanın sonucudur.
Yeni dünya düzeninde demokrasi ve insan hakları kavramları bulanıktır. Demokrasiyi mümkün kılan ilkeler işletilmezken ve insan hakları, temel kişi hakları üstüne değil de gurup hakları üstüne eğreti bir şekilde inşa edilmişken, bu kavramlardan medet ummak en hafif deyimiyle naiflik olur.
 
Bu ahvalde sosyal demokratlar ne yapmalı?
Kapitalist sistemin muhafazakar-liberal işbirliğine dayalı küresel politikaları sonucu sosyal refah devletini besleyen ekonomideki ‘fazla’ yok olunca, emekçilerin, yoksulların hayat standartlarını yükseltecek kaynak kalmadı.
Bu durum, liberallerin ve muhafazakarların umurunda olmadığı için; “sosyal refah kalmadı, sadaka verelim” dediler. Öyle de yapıyorlar.
Ancak, sosyal demokratların sol dünya görüşü; refahı tabana yaymak, yoksullukla mücadele etmek, işçi sınıfının hayat standartını yükseltmek, sosyal güvenlik politikalarını geliştirmek, bütün yurttaşları genel sağlık sigortası kapsamına almak için siyaseti öngörür.
Halbuki, bu hedefleri gerçekleştirecek kaynaklar artık sistemde mevcut değil. Daha doğrusu, kapitalistler bu fazlayı iç ettiler.
Bu koşullarda, sosyal demokratlara düşen, kaynak sorunu üzerine kafa yormak olmalı. Avrupa’dan Asya’ya sosyal demokrat partilerin bu kritik sorunu ortak platformlarda tartışması, ne yapmak gerektiğine dair yeni politikalar oluşturması, sosyalist enternasyonalin önünde duran acil görevdir.
 
Kapitalist sistemin gelişmeci politikaları sonucu çöken insan haklarına dayalı devlet anlayışı ve sosyal refahı önceleyen politikalar, sosyal demokrat programların yeniden yazılmasını zorunlu hale getirdi.
Kapitalistlerin doymak bilmeyen iştahları yüzünden, dünya nüfusunun yarısı, günde 2 dolardan az bir gelirle geçinmek zorunda; yaklaşık 1.2 milyar insan, günde 1 dolardan az bir gelirle yaşam savaşı veriyor.
Sosyal demokratlar iktidara gelmek için, dünyanın başını ağrıtan bu sorunların üstesinden gelecek politikaları hiç zaman yitirmeden oluşturmak zorunda.
 
Sosyalist Enternasyonal kuruluş yıllarından sonra ikinci kez tarihsel önem taşıyan bir dönemden geçiyor.
İnsanlığın gündeminde açlık var, yoksulluk var, işsizlik var, çevre sorunları var, insan hakları ihlalleri var, bölgesel savaşlar var.
Sosyal demokratlar, zor zamanların etkili siyasal gücüdür.