GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
10 Mart 2012 Cumartesi

Kimin devleti!..

AKP iktidara geldikten sonra devletin kurumlarıyla başlatılan hesaplaşma ve İslamcı kadrolaşma ivmelenerek sürüyor.
Hesaplaşmanın ve değişimin yarattığı sarsıntılar dalga dalga toplumsal yaşamı kuşatıyor.
Ezber bozmak adına gün geçmiyor ki yeni bir şeyler ortaya atılmasın.
 
Cumhuriyet devrimine ve kuruluş felsefesine adeta savaş açan AKP iktidarı, kamusal yaşamı ve devletin kurumlarını din normlarına göre yeniden düzenlemek konusunda sabırlı bir kararlılık içinde.
Seçmenlerin yarısının desteğini arkasına alan AKP, bu güce dayanarak İslamcı düşünce temelinde yeni bir Cumhuriyet inşa etmeyi arzu ediyor ve bu arzusu alenidir.
Dindarların hakkını hukukunu önceleyen devlet anlayışı devlete egemen olurken, toplumun diğer kesimleri de bu tercihe göre hizalanmaktadır.
 
Yeni dünya düzeninde ulus devletlerin varlığı tartışmalı hale geldikten sonra, uluslararası sistem, çıkarlarına ters düşen periferideki ulus devletleri ayak bağı olarak görmeye başladı. Bu yeni bakış, din ve etnisite gruplarının kamusal alanda yeni parametreleri oluşturmasına imkan tanıdı.
Uluslararası sistem açısından bugün ülkemizde yaşananlar, Türkiye’nin AKP vasıtasıyla yeni dünya düzenine uyum sağlamasından öte fazla bir anlam taşımaz. İslamlaştırma çabaları, kapitalist sistemin izin verdiği kadardır. Asıl olan, devletin kapitalizmin evrensel çıkarlarına göre yeniden dizayn edilmesidir.
Kamusal alanda yaşanmakta olan tartışmalı değişimin yanı sıra devlette olan biten işler kapitalistlerin arzuladığı gibidir. Devlet nasıl yapılanırsa yapılansın bu gerçek hiç değişmedi; her zaman kapitalistlere hizmet etti. Halkın devleti bir ütopya olarak kaldı.
 
Din normlarına göre yapılandırılan devlet kapitalistleri endişelendirmiyor fakat Cumhuriyet’e yurttaşlık bağlarıyla bağlı olan herkesi endişelendiriyor. Çünkü, kapitalist sisteme başkaldırma iradesine sahip Cumhuriyet yurttaşının yerini almakta olan islam devleti fikrinin takipçileri, uluslararası sisteme sonuna kadar bağlı.
Devlet, her zaman olduğu gibi kapitalistlerin arzuladığı devlet; fakat bu defa, devlet ile yurttaş arasında olduğu varsayılan sosyal sözleşme bozulmuş gibi.
Bozulan toplumsal mutabakatın yol açacağı gelişmeler, bu ülkede barış içinde yaşamak isteyen herkesin sorunu olmalı.
 
Kapitalist sistem içinde daha dik durmayı, ulusal yararı öne çıkarmayı savunan Atatürkçü düşüncenin ve bağımsız Cumhuriyet olgusunun kapitalizm için örtülü tehdit oluşturduğu bir vakıa.
Bağımsızlık fikrine bağlı yurttaşın yerini islam ideolojisine bağlı ümmet aldığında, bu tehdit ortadan kalkacak.
Çünkü, kapitalist sitemin sunduğu nimetleri seven İslamcı çevreler ideallerinden çabuk vazgeçtiler ve antikapitalist konumlarını terk ettiler.
İslamlaştırma çabaları sonucu oluşacak yeni toplum, din adına kendilerine hükmedenler karşısında munis, itaatkar olmayı benimsemiş insanların toplumu olacak.
Allah adına alanlar ile Allah adına verenlerin aralarındaki akit, yurttaş-devlet sözleşmesinin yerini alacak. Bu dikensiz gül bahçesinde, teslimiyetçi politikaların önü hiç olmadığı kadar açılacak.
Ve devlet yine bir avuç muktedirin devleti olacak.
Ama bu defa, antikapitalist hareket büyük ölçüde güç kaybedecek. Çünkü, AKP’nin peşine takılan sosyalistler, sol liberaller ve Müslümanlar artık kapitalist sistemi savunuyorlar.