GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
13 Şubat 2012 Pazartesi

Cambaza bakarken

Başbakan, memleketin İttihatçılardan çok çektiğini, 150 yıldır süren bu zulmü bitireceklerini, söylüyor. Şapkadan çıkan son tavşan bu…
Hemen öncesinde, Gençliğe Hitabe’nin okullardaki yeri tartışmaya açılmıştı.
Ardından, dindar nesiller yetiştirmekten dem vuruldu. Tiner koklamayan gençler…
İlker Başbuğ’u asmak mı lazım, yoksa beslemek mi!.. Kararsızlık sürüyor…
1950 öncesi tek parti döneminde, CHP memlekete meğer ne kötülükler yapmış…
Askeri vesayete ve askeri darbelere savaş açan AKP iktidarı on yılda, darbeci diye, bula bula İlker Başbuğ’u buldu.
Ergenekon’a bak!.. Bakıyoruz… Yıllardır hazırlanamayan iddianameyi görüyoruz.
Darbecilere bak!.. Bakıyoruz… Darbe yok, darbe girişimi yok, darbeci var…
Emeklilerin gözü aydın, intibak yasası çıkıyor… Uygulama 2013 yılında…
Kadınlar başını özgürce örtemiyor, böyle Cumhuriyet olmaz!..
Sahiciliğini yitirmiş iktidar gurubunun hezeyanları ve boş vaatleri artık sıkıntı veriyor.
 
Öte yanda;
İktidar gurupları arasında süren ve “bağımsız yargı”ya, Emniyet teşkilatına, MİT bürokrasinin üst kademelerine kadar uzanan iktidar mücadelesi.
Uluslararası sistemin bölgemizdeki çıkarlarını korumak için ülke yararını geri plana iterek alınan riskler.
Bölgede ısınan uluslararası ilişkiler ve esen savaş rüzgarları.
Giderek kırılganlaşan ekonomi.
Bağımsızlık talep eden Kürt milliyetçiliği.
Din gruplarının talep ettiği islam devleti.
Tarikatların, cemaatlerin işgal ettiği devlet kurumları.
Büyük kapitalistlerin gelmiş geçmiş en sıkı işbirlikçisi AKP iktidarı.
 
Nereye bakacağımızı şaşırmış durumdayız. Ne tarafa dönsek, gördüklerimiz aynı filmin değişik sekansları. Her koşulda, onların iktidar oyununun parçasıyız.
 
Muhafazakar ve liberal cenahın sadık bendeleri bu gidişten memnun.
İktidar nimetlerinden yararlananlar memnun.
İktidar zümresinden beslenen yazar çizer takımı memnun.
İaneyle, sadakayla geçinmeyi içine sindiren miskinler memnun.
Ne ki, o memnunlar da bu oyunda birer figüran.
 
Sağcısı, solcusu, liberali, İslamcısı, Atatürkçüsü, Kemalisti, muhafazakarı, dindarı, milliyetçisi; hepimiz cambaza bakıyoruz. Bize gösterilene bakıyoruz. Gösterene bakmak istemiyoruz; ona baktığımızda göreceklerimizden korkuyoruz.
Biz gösterileniz, gösterenin bize gösterdiğini görür ve oradan konuşuruz. Gösterileni görmek kolaydır. Gösterilen üzerinden konuşmak, tartışmak kolaydır.
Oysa, asıl mesele, bize gösterilmeyeni görmek ve oradan konuşmaktır.
Zaten bize gösterilenlere dair neler düşünmemiz ve neler söylememiz gerekiyorsa, hepsini bir bir, günü gününe medya hepimize belletiyor. Her gün havada uçuşan sözcükler, sistemin zihnimize kazıdığı sözcüklerdir. Dünyaya hükmedenler, bu sözcükleri kullanarak neler söyleyebileceğimizi zaten biliyorlar.
Onları yerinden zıplatacak sözün henüz oluşmadığını da biliyorlar.
 
Hepimiz cambaza bakıyoruz. Gerçek, ulaşamadığımız bir yerde. Gerçeklik ise, bize gösterilendir. Hazin ama bu oyunu bozacak gücümüz henüz yok.
 
Biz halkız, kim iktidara gelirse gelsin, kiramız, veresiye hesabımız, kredi kartı borcumuz, taksitlerimiz, faturalarımız, çocuklarımızın eğitim giderleri, mutfak harcamalarımız ve bilumum giderlerimiz bizim yolumuzu bekler. Cebimize girecek her kuruş çok önceden cebimizden alınmıştır. Yaşadığımız gerçeklik budur.
 
Bize cambazı gösteriyorlar. Bizler o cambaza bakarken kimimize peygamberi, kimimize Atatürk’ü işaret ediyorlar. Sonra da kollarını kavuşturup bizi izliyorlar.
Biz halkız, birbirimizle alıp veremediğimiz ne olabilir ki!..