GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
7 Şubat 2012 Salı

Dindar kuşaklar

Siyasal islam fikrinin takipçilerinin nasıl bir Türkiye özlemi içinde olduklarını iyi kötü biliyorduk. Zaten niyetlerini çok fazla saklamıyorlardı.
Fakat ne zaman dindar, muhafazakar, demokrat nesiller yetiştireceklerini söylediler, hayatın bütün alanlarını islamlaştırma hedeflerini bildiğim halde, tedirgin oldum.
 
“Dindar, muhafazakar, demokrat ne demek?”
Söz konusu kavramlara daha yakından bakıldığında görülecektir ki, bu kavramlar, tek kutuplu dünya düzeninde kapitalistleri tanımlamaktadır.
Büyük kapitalistler, muhafazakar ve dindardırlar veya dindarları severler. Demokratlıkları ise salt kendi sınıf çıkarları ile sınırlıdır. Kapitalistler, bir yönetim biçimi olarak en geniş toplum kesimlerini kontrol altında tutma imkanı sunan sınırlı demokrasiyi severler.
Başbakan da kapitalistler gibi düşünüyor olmalı ki, tam da kapitalist sistemin talep ettiği kuşakları yetiştirmeyi vaat ediyor. Muhtemelen, uluslararası sisteme göz kırparak güven tazelemek istiyor.
 
Kapitalist sistemin yarattığı yoksulluk, adaletsizlik ve baskı karşısında sessiz, kaderine razı, soru sormak yerine verilmiş yanıtların peşinden giden, dogmalarla beyni yıkanmış nesiller kimin işine geliyor?
Sadakayla geçinmeyi içine sindirmek için insanın nasıl bir eğitim almış olması gerekiyor?
Tektipleştirilmiş kuşaklar yetiştirmek fikri, hangi demokrasi anlayışının, hangi özgürlük anlayışının eseridir?
 
AKP iktidarı, dini inançlarıyla barışık yaşayan insanların toplumunu yaratmak istemiyor. Dini inançlara saygılı falan da değil.
Tam olarak yapılmak istenen, din dogmalarıyla korkutulmuş, aklı karışık, kolay yönetilebilir kuşaklar yetiştirmek.
Siyasal islam rejiminin baskısı altında yönetilmeye ve uluslararası sistem tarafından yönlendirilmeye yatkın, başına gelecek her şeye razı kuşaklar sayesinde, ülke, kapitalistlere altın tepside sunulacak.
 
Mütedeyyinler ibadetlerinde hiçbir sorun yaşamadıkları halde, onların ibadeti bahane edilerek yaratılmak istenen islam toplumu, kapitalist sistemin ve kapitalistlerin desteğiyle iktidara gelen AKP’nin ortak talebidir. Müslümanlar bu oyuna alet ediliyor.
Bir yandan kapitalizmin arzu ettiği tüketim toplumu yaratılırken, -ki Müslümanlar büyük bir iştahla tüketim toplumunun parçası olmayı benimsediler,- bir yandan da mezhep ve etnisite kavgalarıyla ayrışmış kolay yönetilebilir bir ülke, kapitalist sistemin emrine sunuluyor.
 
Dindar nesiller yetiştirmek fikrinin arka planına dikkatle bakmak gerekir. Dindarlıkla ambalajlanıp topluma sunulmakta olan fikir, inançları yaşamak adına hiçbir şey getirmiyor fakat insanı inançlarından teslim almak ve sistem karşısında dizleri üstüne çökertmek için her şeyi getiriyor.
 
Sorun şu ki, AKP, bugüne kadar gelmiş geçmiş iktidarlar içinde, kapitalizmle en fazla iç içe geçmiş ve en teslimiyetçi iktidardır.
Bu abdestli kapitalistler, halkın inançlarıyla acımasızca oynuyorlar. Halkın çaresizliği üstünde tepiniyorlar.
Bütün dertleri, halkın çaresizliği ve korkuları üstüne kurulu iktidarlarını sürdürmek.
 
AKP iktidarı, ‘dindar, muhafazakar, demokrat nesiller’ yetiştirmekten söz ederken halka hiçbir şey vaat etmiyor; sadece kapitalist sisteme, büyük efendilere sadakat bildiriyor. Sıra dışı bir durum yok.