GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
28 Mart 2012 Çarşamba

Bu kongre bir kongreden ibaret değildi

CHP Konak ilçe kongresi bitti ama tartışmalar bitecek gibi değil.

Kongre sonuçları analiz edilirken ortaya çıkan gerçekler insanın midesini kaldırıyor.
Yapılan pazarlıklar, ilişkiler, listelerde yer alanların nitelikleri ve kullanılan yöntemler insanı umutsuzluğa düşürüyor.
Adını korkmadan koyalım; bu yaşanan, uzun yıllar Parti’nin çiftlik gibi yönetilmesi sonucu meydana gelen büyük ahlaki çöküntünün doruğudur.
Bütün değerlerin yok olduğu, yalanın, sığlığın ve ikiyüzlülüğün siyasetin düsturu haline geldiği gerçeğiyle yüzleşmek gerek.
 
CHP’de değişen bir şey yok. Yine kendisini önemli sayan görünmez adamlar var. Ve onların görünmez ilişkileri.
Korkak ve sinsiler. Karanlıkta kalmayı seviyorlar. Siyaset ile entrika kol kola. Sol siyaset adına söyleyecek hiçbir şeyleri yok, yalandan gayrı. Kapalı kapılar ardında delege ticareti yapıyorlar. Geçim yolları bu.
Ve bu satıh insanlar solcu olduklarını söylüyorlar. İşte, her şeyin çöktüğü an budur.
Bayağılığın ve ucuzluğun sol siyaset diye yutturulması insanı isyan ettiriyor.
Oysa biliyoruz ki, düşük ahlaklı insanlar solcu olmazlar, olamazlar.
 
Solcu insanda şövalye ruhu vardır. Kaybedilecekler hanesi boştur. İnsanın değerini bilir ve bu değere saygı gösterir. İnsanı meta gibi kullanmaz. Bir yerlere gelmek için kimsenin önünde takla atmaz; kişiliği, ahlakı ve bilgisiyle zaten bir yerdedir.
 
Bana, il delegesi yazılsaydın yine aynı şeyleri yazar mıydın, diye soranların anlamadığı şu; değil bir kere, yüz kere de il delegesi yazılsam, o kirli ilişkiler içinde bir yerlere gelmeye “hayır!” diyorum.
O listelerde kimlerin yan yana geldiğini gördükten sonra, siyaset adına hangi fırıldakların döndüğünü anlamamak için insanın ya budala ya da kişiliksiz olması gerekir. Ben ikisi de değilim.
Kaldı ki, sözümü sakınmadan söylemek adına hiçbir yere aday olmadığımı değişik ortamlarda defalarca açıkladım. Çünkü, siyasette vesayet ilişkilerinin farkındayım, kendimi ancak o dolaşımın dışında tutarak bağımsızlığımı ve inandırıcılığımı koruyabileceğimi biliyorum. Siyasetin temiz yapıldığına ikna olmadığım sürece, delegelerden oy istememi gerektiren bir yerlere aday olmaya da hiç niyetim yok.
 
CHP’ye oy veren seçmenin zekasıyla alay edenlere bir çift sözüm var: Bu parti babanızın çiftliği değil ama, halkın umut bağladığı son kale. Ben ve benim gibi insanlar bu nedenle CHP’de siyaset yapmaya başladık.
Dipten gelen büyük bir dönüşümü gerçekleştirmek için CHP’de görev yapıyoruz. Siyaset bizim için geçim kapısı değil, halkın siyasete katılmasını mümkün kılan araçtır.
 
Kapalı kapıların ardında iş görenler ve onların kuklaları, her türlü ahlaki kaygıdan uzak, siyasal etikten yoksun siyaset yaptıklarından, onlarla baş etmenin zorluğunun farkındayım. Ama onlarla baş etmek zorunda olduğumuzun da farkındayım.
Zaman daralıyor ve başka Türkiye yok; CHP’ye oy veren sosyal demokratların Parti saflarında mücadeleye katılmaları artık bir zarurettir. Eğer ki, CHP’de başlayan halkla bütünleşme sürecini başarılı kılmak istiyorsak.
 
Devletin başındakiler parmağını üstümüze doğru sallayarak, tehdit dolu bakışlarla “isyan mı?” diye sorduğunda; hiç tereddüt etmeden; “Evet, isyan!” demiştik.
İsyan yıllarında, almadan vermeyi öğrendim, devrimcinin diyet istemediğini öğrendim.
Bu yüzden, siyasette solculuk adına kurulan netameli ilişkileri anlamakta zorlanıyorum.
Birbirini o loş odalarda ağırlayanlara tiksinerek bakıyorum.
Evet, seçimleri bir şekilde kazanıyorlar, bir şekilde bir yerlere geliyorlar; ne ki, onlar kazandıkça ülke kaybediyor.
Bu rezillik elli yıl sürebilir ama yüz yıl sürmez. İşte, Cumhuriyet 100. yılını göremeden sallanmaya başladı. Bu kadar ahlaksızlığı hiçbir bünye sürgit kaldıramaz.
Bu halkın %60’ı Cumhuriyet’ten vazgeçtiyse, bunun sebebi, o kapalı kapıların ardında siyaset dizayn eden, suratı olmayan o karanlık adamlardır.
O adamlarla hesaplaşmak, her namuslu insanın boynunun borcu olmalı.
Siyasal mücadelemizin esin kaynağı, açlıkla terbiye edilen insanlığın trajedisidir.
Yurt edindiğimiz bu topraklara verilmiş sözümüz var.