GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
13 Mart 2012 Salı

CHP Konak İlçe kongreye giderken...

Kongreye iki hafta kaldı; CHP Konak İlçe Örgütü, başkanını ve yönetimini seçmek için son hazırlıklarını yapıyor.
 
Delegeler mahallelerde toplanıyor, ‘seçilecek yönetim nasıl olmalı’yı konuşuyor. Kişiler değil, yönetimin misyonu konuşuluyor. Zorlu geçecek iki yılın ardından ülkenin, İzmir’in ve CHP’nin geleceğini etkileyecek seçimlere nasıl hazırlanmak gerektiği konusunda zihin açıcı konuşmalar yapılıyor.
Bu defa, “büyüklerimiz bilir, onlar buyurur, biz yaparız” diye düşünen delegelerin sayısında gözle görülür azalma var. Kapalı kapıların ardında pazarlıklarla oluşturulan listelere eskisi kadar ilgi yok.
 
CHP Konak İlçe yönetiminin delege seçimlerinde geçmiş dönmelerde başvurulan yöntemlerden uzak durmaya özen gösterdiğini biliyorum. Bu tutumun olumlu sonuçları toplantılara yansıyor. Üzerindeki baskı kalkan delege düşüncelerini özgürce ifade ediyor. Hamaset yüklü nutuk atmaya meraklı klasik partilileri saymazsak, genel olarak yönetimin niteliği ve etkili sol politikalara duyulan özlem konuşuluyor.
Hiyerarşi oluşturmadan ortak inisiyatifle hareket eden ve eşitler arası toplantılar düzenleyen delegelerin yayınladığı deklarasyonda, delegelerin ortak iradesi ve talepleri çok net yansıtılmış. Hayatın her alanında etkili olacak, ses getirecek bir yönetim özlemi dile gelmiş. Adayların bu konuda gerçekten ikna edici olmaları lazım.
 
Delegelerin önemli bir bölümünün, Kılıçdaroğlu yandaşları, Baykal yandaşları, Sav yandaşları olarak kategorize edilmekten hoşnut olmadıklarını söylemek mümkün.
Delege toplantılarında sol kimliğin, sosyal demokrat düşüncenin etkisi çok fazla hissediliyor.
CHP’de Kılıçdaroğlu farkı, örgütte esen özgürlük rüzgarıyla elle tutulur hale gelmiş; kişiler yerine fikirlerin öne çıkmaya başladığı hemen göze çarpıyor. Parti içi demokrasinin çarkları yavaş da olsa dönüyor. Sosyal demokrat düşünce yol alıyor.
 
CHP Konak İlçe kongresinde iki eğilimin yarışacağını düşünüyorum.
Birinci eğilim; eski alışkanlıkları sürdürerek kapalı kapıların ardında iş gören, örgütün gücünden ziyade önemli sayılan kişilerin gücüne itaati esas alan mutat eğilim.
Parti üyelerinin ve delegelerin iradesine asla güvenmeyen bu eğilim, demokrasi özürlü olduğundan olsa gerek, ortalarda görünmeden iş görmeyi tercih ediyor. Parti içi demokrasiye inanmadığını alenen söyleyemediği için de her türlü ayak oyununa, gizli kapaklı pazarlıklara açıktır bu eğilimin insanları. Yeter ki, kazanan kendileri olsun.
İkinci eğilim; her parti üyesinin değerini ve demokratik haklarını öncelikle kabul ediyor, üyeler arasında eşitliği bozan kriterleri kullanmıyor. Demokrasiden korkmuyor.
İkinci eğilim, doğrultu tutarlılığı olmak koşuluyla, farklı yaklaşımları siyasal zenginlik olarak görüyor; Parti’de sol kanat, merkez, sağ kanat gibi siyasal guruplaşmalardan korkmamak gerektiğini söylüyor; böyle bir yapının CHP’yi zenginleştireceğini ve güçlendireceğini öngörüyor.
İkinci gurupta yer alan delegeler, CHP içinde yıllardan beri bastırılan sol siyaset anlayışının önünü açmak konusunda oldukça istekli görünüyor.
 
CHP Konak İlçe 25 Mart’ta kongresini yapacak; başkanını ve 16 yöneticisini seçecek. Kongrede, sözünü ettiğim iki eğilimin mücadele edeceğini düşünüyorum.
Aslında tam olarak gönlümden geçen; sağ sosyal demokrat, sol sosyal demokrat, Kemalist kanatlar oluşsun, kıyasıya ama centilmence mücadele etsinler ve hangi kanat yönetime gelirse gelsin, kazanan CHP olsun.