GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
19 Nisan 2012 Perşembe

Siyaset bu ise!..

Siyaset, yapılagelen haliyle bana her zaman itici gelmiştir.

Hal böyle iken, neden siyaset?
Çünkü, siyasete dışarıdan yaptığım eleştiriye eş dost karşı çıkıyor ve siyasete katılmadan eleştirinin çok anlamlı olmadığını söylüyordu.
Çünkü, Türkiye bir değişim yaşarken siyasete dışarıdan bakmanın sorumluluk duygusuyla bağdaşmayacağını düşünüyordum.
Çünkü, siyasetin insanlığa daha iyi bir hayat sunmak için hayalleri olanlarla güzelleşeceğini zannediyordum.
Çünkü, yönetenlerin her türlü zulmüne karşı durmak ve toplum yararını önceleyen siyaset anlayışını savunmak için halkın siyasete katılmasının bir zaruret olduğunu; bu nedenle evlerimizden çıkıp parti saflarında sıra neferi gibi yer almamız gerektiğini düşünüyordum.
Ve böyle düşündüğüm için aktif siyasette yer aldım.
Yer aldım da ne oldu!.. Koskocaman bir hiç. Gördüklerimden, yaşadıklarımdan bende kalan sadece ve sadece acı bir gülümsemedir.
Benimkine benzer kaygılarla siyasete katıldığını bildiğim az sayıda dostumla yerel ve genel siyasette olan biteni konuşurken, onların da aynı duygular içinde olduklarını görüyorum.

“Particilik” yapan çıkar gruplarının post kavgasını izlediğimiz siyaset arenasında öne çıkan siyasi figürlerin sol siyaset iddiası ve parti içi demokrasi talebi hiç inandırıcı değil.
Söyledikleriyle yaptıklarının katiyen birbirine benzemediği ayan beyan ortada, samimiyetsizlik paçalarından akan ‘önemli siyasi figürler’ küçük hesaplarla örgüt dizayn ediyorlar.
Bütün dertleri, kendilerini bir yerlere seçtirebilecekleri insanlardan örgüt oluşturmak. Bu yüzdendir ki, kişilikli insanlara siyasette hiç tahammülleri yok.

Ortaya çıkıp kendilerini anlatarak, bütün platformlarda siyasal mücadele vererek bir yerlere gelmek yerine, tepeden inme yöntemlerle sahte başarılar elde etmek kolaycılığını tenezzül ediyorlar.

Parti üyesi, bir parmak hareketiyle yönlendirilen kukla olduğu zaman itibar görüyor.
Siyasetten kişisel beklentisi olmayan insanlar, insanın değerinin nasıl büyük bir hoyratlıkla yok sayıldığını gördükçe siyasetten soğuyor.
Bir siyasal partide siyaset yapmak bu denli sorunlu hale geldiyse, üzerinde çok düşünmek lazım.

Acı ama gerçek; İzmir’de siyaset küçük düşünen insanların uğraşı alanı olmuş. Hayalleri yok, idealleri yok, vizyonu yok..
Türkiye’nin üçüncü büyük kenti İzmir’den yetişmiş, ülke ölçeğinde önemli siyasal başarılarıyla anılan kaç siyasetçi gösterebilirsiniz? Boşuna aramayın, yok.
Otuz yıldır, ucuzluğun ve bayağılığın hayatın her alanında olduğu gibi siyasette de belirleyici olduğu, “değerli”lerin yerini sadece görüntü veren “önemli”lerin aldığı zamanları yaşıyoruz.
Zaman, her şeyin ucuzuna teşne insanların zamanı. Doğaldır, siyaset de nasibini alıyor bu ucuzluktan.

Siyaset bu ise ne demokrasi ne adalet ne de sosyal refah gelir bu ülkeye.
Kendimizi kandırmayalım.