GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
27 Ocak 2014 Pazartesi

‘Çok kolay’ kimi motive edecek; İzmirliyi mi, Binali Bey’i mi?

“Geçmişe özlem ancak yaşını başını almışlara mahsustur’ yargılamasına uğramamak, ‘ah, ah, nerdeee o eski seçimler azizim’ dememek için zor tutsam da kendimi…
Tutamayıp ‘nerde o eski seçimler, kampanyalar’ itirafını yapıyorum aziz okur.
Benim ağzımın tadı yok diye ‘herkesin ağzının tadının olmadığını varsaymak’ değil bu. Kısa yollu da olsa fikir verecek, bencileyin yaptığım ankette de durum bu: Kimse coşa coşa, koşa koşa, pür neşe, pür heyecan seçim sathında değil!
Zira memleket bir süredir parçalı bulutlu. Hava kapalı, ağır. 
Sanki ortada bir ‘cenaze’ var da içimizden ‘şenlik bizim neyimize’ der gibiyiz.
 
Her seçim öncesinde birbirinden farklı kampanyalara tanıklık etmenin doygunluğuna… Vaatler ile yerine getirilenler arasındaki makasın açıklığına yıllar boyunca şahitlik edip...
 1950 seçimlerinde Konya’da duvarlara asılı seçim afişlerini okuyan köylünün “Topraksıza toprak, toprağa tapu, ürüne fiyat diyorsunuz. Ne zaman olacak bunlar?” sorusuna adayın verdiği ‘Her seçimde azizim, her seçimde!” cevabının hınzırlığını her seçimde bizatihi görmüş ve yaşamış olmayı da göz ardı etmiyorum elbet.
 
Bu kadar heyecansız bir seçim yaşamamızın elbette pek çok nedeni var.
İzmir’in bazı ilçeleri için kullanılan ‘bıçak sırtı’ deyiminin, İzmir’in tamamında karşılık bulmaması… İzmir’deki seçim sonuçları için, bir Ankara, bir İstanbul kadar merak taşımamak mesela, bir sebep.
’17 Aralık’ ağırlığının daha siyasetin sırtına eklenmediği; adayların daha resmen ilan edilmediği günlerde dahi, İzmir’deki seçim sonuçlarını en az 10 puan farkla CHP’den yana koyan güvenilir anket şirketlerinin rakamlarıdır bir sebebi de.
Hayatımız ‘rüşvet/yolsuzluk/hırsızlık’ üçgeniyle çevrildikten, her ayakkabı kutusu bize kaynağı belirsiz paraları hatırlattıktan, bu seçimin yerelden çıktığını anladıktan sonra…
Önemi mi kalıyor projelerin, vaatlerin, sloganların, kampanyaların?
 
Muhtemelen bana itiraz edeceklerdir ama benzer heyecansızlığı, hem Aziz Kocaoğlu’nda, hem Binali Yıldırım’da da görüyorum ben.
Ya da daha yumuşak bir ifadeyle, öyle hissediyor, öyle algılıyorum.
Aziz Başkan’ın Binali Bey’den ziyade, 2009 seçimlerindeki ‘kendi oy oranıyla yarış halinde’ olduğunu,
Binali Yıldırım’ın ise 2009’daki AKP adayı ‘Taha Aksoy’un aldığı oy oranının altında kalmamak’ gibi bir hedefe kilitlendiğini düşünüyorum. Bazılarına çok iddialı gelecek bu cümleyi; zaten geride başladığı ve gönülsüz/isteksiz girdiği bir yarışta, sırtında bir de ‘bacanak’ ağırlığını bulan Binali Yıldırım’ın, neredeyse bütün fotoğraflarına/görüntülerine yansıyan ‘ben nereden düştüm buraya’ bakışına, ruhunu yansıtan ‘beden dili’ne bakarak kuruyorum. Yandaşları tarafından pek güzel/pek yaratıcı olarak ilan edilen ‘Çok kolay’ sloganının dahi, seçmenlerden ziyade Binali Yıldırım’ı motive etmek, ‘ha gayret’ çekmek için icat edilmiş olabileceğini dahi düşünüyorum!
 
Diğer kentler için iddialı bulurum, söylemem. Ama İzmir hakkında şunu rahatlıkla ifade edebilirim ki…
Yargıyı Türkiye’nin ‘en güvenilmez’i yapan,
her gün bıkmadan/usanmadan yaptığı konuşmalarda hiç sektirmeden bir kesimi, bir şahsı, bir kurumu ‘hain’ ilan eden,
kapıcının/odacının bile ‘araba alabildiğini’ yükseldiğimiz refah seviyesine örnek olarak verip insanlara ‘ben nerede yaşıyorum acaba’ sorusunu sordurtan,
adalet duygumuzu bugüne kadar (askeri cuntalar hariç) hiçbir siyasi iktidarın yapamadığı kadar inciten,
kendisini kutsayanlar dışındaki kesimlerden yükselen ses ve şikayetlere gözünü/gönlünü kapamış bir liderle, İzmir’de seçim kazanmak AKP için hayaldir.
Onlar duymuyor olabilirler ama…
Ekonomideki yangını gün be gün cebinde hissettikçe, parasının daha eline geçmeden eridiğini gördükçe daha da öfkelenen sokaklar, ‘hırsız vaaaarrrr’ diye ‘sessizce’ bağırıyor.
Bazıları bu sesi 30 Mart akşamı sandıklar açıldığında duyacak. En azından İzmir’de böyle olacak; seçmen, oyunu ağırlıklı olarak ‘cezalandırma’ amaçlı kullanacak.
Seçimlere iki ay kala, benim gördüğüm budur.