GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
19 Aralık 2013 Perşembe

‘Çalıyor çırpıyor ama çalışıyor kardeş…’

İki gündür Mavi Jeans tonunda, ‘Vaaaay vaaaay vaaaay’ demekten helak olduk cümleten; para destelerine bakmaktan/çenemizi yormaktan, yazma eylemine geçemedik.
Hoş, bu koku, bu dumanaltı’nda neyi net görüp de çiziktireceksin; o da ayrı tabii…
Yine de ucundan/kıyısından başlayalım bakalım.
 
Balyoz’dan Ergenekon’dan girip ağzımızı açık bırakan ‘Büyük Rüşvet’ operasyonundan çıkarsak eğer…
Balyoz ve Ergenekon’da akıllarda kalan ‘obje’ler… “CD’lerden çıkan dehşet verici planlar, camilerin Cuma namazı sonrası bombalanmasına dair harekat emirleri, elinle koymuş gibi bulunan silahlar, kozmik odalar” falansa mesela…
3 bakan oğlunun ve Halk Bankası Genel Müdürü’nün de içinde bulunduğu, 52 kişinin gözaltına alındığı… Anında karşı hamleyle polislerin topaçlandığı…Bülent Arınç’ın basın toplantısında verdiği cevapla, sosyal medyada adı fikren ‘Ayten’ e dönüşen operasyondan aklımızda kalacak görüntülerin, deste deste dolar/euro/lira dolu ‘ayakkabı kutusu’ ile ‘para sayma makinesi’ olacağı kesindir sanırım.
 
Operasyonun ardında hangi derinlik vardır, bu derinlik kimleri delip geçmeyi hedeflemiştir, günlerdir tartışılıyor/daha da tartışılacaktır zaten ama bakan oğlu ile banka genel müdürünün evlerinde bulunan para sayma makinesi ve ayakkabı kutusundaki milyon dolarlar…
İster gerçekten orada bulunmuş olsunlar, isterse operasyonu yapanlar tarafından (daha önceki pek çok operasyondaki gibi) itinayla yerleştirilmiş olsunlar… Akıllarda ‘hırsızlığın fotoğrafı’ olarak asılı kalacaktır.  
Kamuoyu, ilerleyen günlerde/yıllarda ayrıntıları, kimi detayları unutsa…
52 ismi hatırlamasa bile…Üç bakan oğlu ile ‘para sayma makinesi’ ve ‘dolarlı ayakkabı kutusunu’ her daim hatırlayacaktır.
 
Eğer ‘bir yolsuzluğu/rüşveti anlatacak en çarpıcı obje ne olurdu’ diye sorsalar bu cevabı bulamazdım ama milletin gülmekten yarılarak birbiriyle espri yarışına girişini;
Kimin ne çalıp çırptığından, yapıp yapmadığından çok ‘paraların nasıl sayıldığı ve bir kutuya nasıl sığdırıldığı’ muhabbetlerini izledikten sonra, ‘budur’ diyorum.
Değil mi ki paralar sayılmış, değil mi ki, ayakkabı kutusunda istiflenmiş; isterse bir kuruş bile yememiş olsalar da vicdanlardaki yargı kararını vermiştir.
Kamuoyunun algısı/kanaati, ‘hırsızlık vardır’ olmuştur…
 Kaldı ki bu tespit… ‘Bal tutan parmağını yalar’, ‘Komşuda pişer, bize de düşer’ atasözleriyle büyümüş,
Durumu kabullenişini ‘çalıyor çırpıyor ama çalışıyor’ anlayışıyla içselleştirmiş yurdum insanı için, şaşırtıcı da değildir.
Sadece ve sadece taşların,
‘Acaba bunlar da mı hamuduyla götürüyorlar’ fısıltılarının, ilk kez bu denli aleni olarak yerine oturduğunun, fotoğraflı ilanıdır…
İstenildiği kadar “yetim malı yedirtmeyiz, babamın oğlu olsa nafile, zart zurt’ açıklamaları yapılsa da, ‘yemedik, yedirtmeyiz’ diye yemin billah edilse de… Üç gündür yaşanılan bulanıklığın zihinlerdeki karşılığı, ‘yenmiş balığın kılçıkları/pirzolaların dişlenmiş kemikleridir’ artık. Nokta.
 
Taşlar, kamuoyu algısındaki ‘çalıp çırpmada’ yerine otursa da…
Şu an zeminin, iktidarın altından kaymakta olduğunu, ilk kırılma noktasını ‘Gezi’de yaşayan AKP için, inişe doğru ‘sayılı günler’in başladığını düşünenler hiç de azımsanmayacak sayıda…
Demokrasi ve hukuk sularından çoktan kopmuş bir liderin, sadece seçim sandığından aldığı güçle yola devam edebileceği varsayımında bulunanların dahi, bugün gelinen noktada bu gerçeği, ‘yokuş aşağı inişe geçmiş iktidarı’ görebildiklerini görüyorum.
Aynı zamanda; ‘siyasi istikrarsızlığın artacağı’, kutuplaşmanın gemi azıya alacak boyutlarda büyüyeceği endişelerini taşıdıklarını da…
 
İlki Gezi’de, ikinci tekeri ‘yolsuzluk/rüşvet operasyonunda’ patlamış bir araçla kaç kilometre daha gidilebileceği, hangi savrulmaların yaşanacağı, siyasi istikrarsızlığın ekonomiye hangi çarpan etkileri olacağı, bu kaosu ‘erken genel seçimin’ temizleyip temizleyemeyeceği, yerel seçimle genel seçimlerin birleştirilip birleştirilmeyeceği, patlayan kaosun yerel seçimlere nasıl yansıyacağı gibi onlarca soru sormak mümkün… Onlarca tahmin yürütmek de.
 
‘Hem çalmayacak/çaldırmayacak, hem çalışacak’ ve ‘yarin yanağından gayrı her şey ortak’ diyecek bir iktidar hayalimi korumaya çalışarak…
 ‘Enseyi karartmadan’ düşünmeye, izlemeye, konuşmaları dinlemeye, yazılanları okumaya devam ediyorum.
Bir taraftan da…
Sosyal medyadaki çılgın esprileri gülerek izlesem, zaman zaman kimilerine katılıp paylaşsam da, bu halimizi karanlıkta mezarlık çevresinden geçerken ‘ıslık çalmaya’ benzetiyorum.
Umutsuzluk olarak anlaşılmasın ama… Bizleri bekleyenin yine ‘zor günler’ olduğunu hissediyorum.