GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
6 Kasım 2013 Çarşamba

Bir face, bir yorum, bir köşe, bir tweet…

‘Gezi’ sürecinde ‘gündem belirleme’ oyuncağı fena halde elinden alınan Başbakanımız, ufak ufak derken, bütün haşmetiyle sahalarımıza geri döndü.
Bi yanda köşe yazıları, bi yanda sosyal medya, dünden bu yana ‘kız erkek evleri’yle yıkılıyor. ‘Geziyi nihayet alt ettim’ hissiyatıyla muhtemelen ağzı kulağındadır ve muhtemelen, muhterem zevcesi de ‘Her türlü yaşam tarzının güvencesi olan’ eşiyle, daha bir gurur duyuyordur.
Varsın Nazlı Ilıcak ‘oy verdim ama utanıyorum’ desin,
Varsın ‘Başbakan yanağı okşamış’ etiketli Mehmet Barlas, ‘bu zırvalığı ben bile kurtaramam’ diye konuşsun.
Ne gam!
Memleket baştan aşağı dünden beri bunu konuşuyor, bunu yazıyor, bunu tartışıyor.
Coş’an valilere bendine sığmaz milletvekilleri eşlik ediyor.
Ez cümle… memleket sanki güllük gülistanlıkmış da bi bu derdimiz kalmışmış gibi, elimize/dilimize mukayyet olamıyoruz.
 
Dün akşam Ege TV’de ‘Söz Meclisten İçeri’ ekibi olarak Allah ne verdiyse konuştuk mesela biz de.
Sabah beridir de deli gibi okuyorum.
İnternet sitelerini, köşeleri, blogları, twet’leri, face’leri, yorumları…
Ciddileri, geyikleri, hepsini…
Bu kadar okuma boşa gitmesin dedim, çok okunanlardansa, ‘farklı’ olanlardan ‘bir face, bir yorum, bir twet, bir de köşe yazarı’ seçip paçal yaptım.
Hala okumalara doyamayanlardansanız, buyurun…
 
“Bütün yazılı ve görsel basında Başbakan ve Bülent Arınç arasında seyreden kız-erkek evleri tartışması var. Bu tartışma üzerinden tutum alışlarda dikkatimi çeken bir yan var. Konuya dair her düşünce, ya kişinin geçmişte nasıl oy verdiğine ya da benzer gelişmelerde türban vs. nasıl tutum aldığına bağlanıyor. Oysa sorun basit değil mi? Artık gemi su alıyor, sürekli hata yapan bir başbakan, onu "tevil yollu ikrar" etmeye çalışan yardımcıları meydanda. Memleketteki hegemonya Başbakan tarafından ideoloji alanına kaydırılıyor ustaca ve sol-sosyalistler en iddialı oldukları konularda yine birbirleriyle uğraşma eğilimindeler. Başbakan toplumun en tutucu ve muhafazakar kesimlerinin talepleri üzerinden bir çıkış arıyor, dinci (dindar değil) ve ahlakçı zihniyetin teşhiri üzerinden yanıt verilmesi daha uygun değil midir?
Ek olarak; birileri durumdan vazife çıkarıp, gençleri ihbar ediyorsa, başka birilerinin de bu gençlere sahip çıkması gerekmez mi? Binlerce öğrenci çocuğumuzun bu açıklamalardan tedirgin olmaması mümkün mü? Eğer bulunduğumuz yerde varsa öğrenciler, şimdi onlara daha hoşgörülü olma, ihtiyaçlarında destek verme zamanı değil midir? Apartman dediğimiz yerlerde sadece ihbarcılar oturmuyor. Artık yaşamın her alanında özgürlüklerimize sahip çıkıp, bu hegemonya çabasını etkisiz kılmak her zamankinden daha fazla mümkündür, hele N.Ilıcak da buna itiraz edecek duruma geldiyse…” diye yazmış Facebook’ta Haluk Tekeli mesela..
Onun yazısına yurt dışından, sevgili Halim Bahadır “Bu sol-sosyalist tanımı ile nitelendirilenlerin son yıllardaki temel meşguliyetleri teorik, siyasi, entelektüel, vb. dağarcıklarında ne biriktirmişlerse; onları, AKP politikalarını desteklemek için kullanmaları olmuştur.Hem yoldaşları içindeki itibar basamakları ve hem istikballeri, bu 'onurlu' görevi hangi ustalık ve kıvraklıkla yaptıklarının ‘beyefendi’ tarafından taktirine bağlıdır. Gerici-faşist hegemonyanın hedef tahtasına koyduğu gençlerimize karşı sorumluluklarımız konusunda Haluk Bey'e tümüyle katılıyorum” yorumuyla katkıda bulunmuş.
 
Köşe yazılarından seçimi ise Engin Aydın’dan yana kullanıyorum.
T24’te, üniversiteli kızlarla erkekler için faydalı öğütler veren Aydın’ın Muta nikahının başı çektiği önerilerini merak eden ayrıntılarıyla okusun, ben yazının sonunu paylaşıyorum:
(…)Yazıyı yazdım, T24’e yolladım. Nezle destekli griple birkaç gündür süren dostluğuma döndüm. Yani tumba yatak.
Rahat bırakmıyor ki…
Finlandiya yollarına çıkmadan önce havalimanında yine konuştu ve buyurdu:
- Bir kız ve erkeğin aynı evde kalması ne denli uygun?
Yataktan çıktım. Yazıya ek yapacağım. Çünkü bu bilgece(!) soru cevapsız kalmamalı.
Soruya bir sürü cevap verilebilir. Ben cevabı bizzat Başbakanın vermesi önkoşuluyla soruyu soruyla cevaplamayı tercih ediyorum:
- Sizin Türkiye Cumhuriyetine başbakan olmanız ne kadar uygunsa o kadar uygun…
Haydi bakalım, cevaplayın…
Bu arada…
Finlandiya’ya gidiyorsunuz. Ben daha önce oralarda bulundum. Bu Finliler sauna denen Fin hamamına kadınlı erkekli giriyorlar. Hem de anadan doğma…
Hazır oralara gitmişken gereken uyarıyı yapmayı unutmayın e mi ? Ne de olsa dünya liderisiniz. Herhalde Finliler bir dünya liderini ciddiye alırlar…”
 
Son nokta da Çiğdem Mater’in twet’inden:
‘Ama özel hayat, özel ev’ düzeyinde argümanlarla sıkışmaya gerek yok. Özel hayata müdahale edilmemesi söylemi yetmez; gezmek, tozmak, içmek, sevişmek haktır ve dahası iyidir.
(Mücadele edilir de) “İsteyen gezsin, tozsun, eğlensin; isteyen de erkenden yatıp uyusun şeklinde bir hayat tarzı seçimine indirgeyen sünepe liberalizmle değil…”
 
Şimdi izninizle huzurlarınızdan ayrılıyorum.
Malum, bugün ‘Muhteşem Yüzyıl’ günü.
Başımızdaki padişahtan, ekrandaki Kanuni’ye geçiş yapabilecek miyim, Halit Ergenç’in ‘kullarına buyurduklarına’ film icabı da olsa tahammül gösterebilecek miyim… Bilmiyorum.