GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
4 Kasım 2013 Pazartesi

Hüseyin Aslan’ın hasadı…

İzmirlinin hayatına, zamanla büyük bir sivil toplum örgütüne dönüşecek Ege Koop’la giren Hüseyin Aslan’ın, siyaset arenasında var olma hedefi kimselere yabancı değildi zaten ama bu çabaların ‘aday adaylığı’ olarak resmi ilanı, cumartesi günü Balçova Termal Tesisleri’nde gerçekleşti.
Aday adaylığı açıklamasından çok, adeta ‘CHP’nin İzmir Büyükşehir adayı’ açıklanıyormuş izleri taşıyan, bana yıllar önce seçim kampanyalarında dudağımın kenarına gülümseme yerleştiren manzaraları anımsatan, çok çaba harcanmış, hiçbir masraftan kaçınılmamış, olağanüstü ihtimamı ve ihtişamıyla ‘vay canına’ dedirten bir halkla ilişkiler emeğiydi sahiden.
 
Misafirlerin/katılımcıların/destekleyenlerin salona sığmayacağından hareketle girişe kurulan barkovizyondan dağıtılacak broşür, bayrak, şapka gibi ‘seçim aksesuarlarına’, yaka kartlı görevlilere/hosteslere kadar ciddiye alınmış giriş bölümü; aslında, içeride yaşanacakların da habercisi, öncüsü gibiydi.
Yüzlerce otobüs/minibüs/özel araçlarla Balçova Termal’e saatler öncesinden gelip bin kişilik Kardelen salonunu hıncahınç dolduran kalabalığın, neredeyse iki saate yakın boş oturtulmayıp coşkunun hep uygun minvalde tutulması…
Taşıma bir kalabalıktan ziyade gönüllü olarak orada olmayı seçmiş görüntüsü çizen insanların, “10. Yıl Marşı, Neredesin mavi gözlüm ve İzmir’in dağlarında çiçekler açar” marşları, Hüseyin Aslan adına bestelenen kıvrak parçanın katkılarıyla, gevşemelerine/sıkılmalarına bir an bile izin verilmemesi…
Marşlarla coşturulan, aday adayını görmek için sabırsızlanan, nasıl ve nereden geleceği merakıyla ara ara kıpırdanan kalabalığa tam zamanında gereken zerklerin yapılması… 
Bir siyaset cazgırı Erkal Zenger olmasa da, sunucunun ortamı diri tutmadaki başarısı… Doğrusu takdire şayandı.  
Öyle bir ortam/beklenti yaratılmıştı ki, tepelerden bir yerden ‘Deniz Baykal gibi Ricky Martin inişi yapar’ diye korkarken, bir izdiham dalgasıyla salona girdi Hüseyin Aslan. (Işıklı/konfetili olmasa da sonrasında salonun dışında kalanlardan, sevgili Aslan’ın Harley Davidsonlu eskort eşliğinde Termal’e giriş yaptığını, çevresine örülen etten duvarın arasından davul zurnalar/halaylar eşliğinde salona alındığını masal tadında dinledim…)
‘Nereden nereye’ içerikli, aday adayının başarılarıyla örülü hayat öyküsünden sonra Aslan konuşmasını yapmak üzere kürsüye geldiğinde, olası bir izdihamdan kaçınmak için bahçeye indim; bir süre de burada, konuşmayı dev ekrandan izleyen ve salondaki izdihamı aratmayan kalabalığı gözledim.
 
‘Beklenen/özlenen lider’ algısının kongrelere/kurultaylara has argümanlarla köpürtülmesinden, parti kongreleri ve kurultaylarda dahi pek hoşlanmamış biri olarak, aday adaylığının bu minvalde açıklanmasını abartılı bulsam da…
2 Kasım’da orada toplanan kalabalığı… Çok uzun süredir bir sivil toplum örgütü gibi toplumun hemen her kesimine ulaşan, yaptığı yardım ve desteklerle hemen her kesimden insana dokunan,
Ne muhtarları, ne engellileri, ne yardım derneklerini, ne öğrencileri, ne Romanları, ne gazileri, ne hemşeri örgütlerini atlamadan, toplumun dinamikleriyle bağlarını yıllardır sıcak ve diri tutan, meslektaş olmanın rahatlığı aynı zamanda bir ilanveren olarak medyayla ilişkisini de hep iyi ve akıllı düzeyde götüren Hüseyin Aslan’a gösterilen bu ilgiyi… Ektiklerini biçtiği ‘bir hasat’ olarak değerlendiriyorum.
Bu demokratik yarışta, diline hakim olan saygıyı, ‘başkan adayı’ olur da seçilirse kente yapmayı düşündüğü projeleri, bu yönde harcadığı efor ve çabayı da takdirle karşılıyorum.
Hedefinin ilçe belediyeler değil de (siyaseten daha doğru olacağına inandığım için) ‘Büyükşehir’ olmasına baştan beri itiraz etsem de…
Büyükşehir’de adaylık düğümünü çözecek ismin (pek çok açıdan) Aziz Kocaoğlu olduğunu düşünsem de…
Bazıları gibi ‘gaz vermek’ yerine, yüzüne karşı hissettiğim ve bildiğim doğruları başından itibaren birebir paylaşsam da…
Arkadaşı olmam sebebiyle, moralini bozacak, azmine sekte vuracak her türlü yorum ve tahminden de özenle kaçınıyorum.
Ama her halükarda… Cesaretini, kendi kaderini oluşturmak için çocukluğundan itibaren verdiği olağanüstü mücadeleyi, kafasına koyduğunu yapma azmini her zaman takdir ettiğimi söylemeden geçemiyorum. Bugün olmazsa yarınlarda onu siyasetin ‘seçilmiş’ bir ferdi olarak başka meclislerde göreceğimizi düşündüğümü de…