GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
2 Mayıs 2013 Perşembe

“Abdestli diktatör Tayyip Erdoğan”

2007’de, Baykal’lı CHP’nin bayatî makamdan konuştuğu, AKP’nin daha en başından şahsımca ne olup olmadığının anlaşıldığı günlerde, medyadaki adıyla ‘müslüman-sol’ perspektifli bir siyasi oluşumun ayak sesleriyle heyecanlanmıştım.
Hareketin başında iki isim vardı; biri vicdanıyla, insanlığıyla, demokrasiye bağlığıyla ve her daim gösterdiği tutarlılığıyla (bence) sağın en güvenilir ismi Mehmet Bekaroğlu’ydu.
Diğer lider isim ise 12 Eylül’de bedel ödemiş, CHP’yi sola çekme girişimleri Baykal’a çarpıp oyun dışı kalmış Ertuğrul Günay’dı.
 
Mehmet Bekaroğlu ile parti kurma girişiminden ‘AKP’den bakanlık teklifi aldığı için vazgeçtiği’ iddialarıyla o yıllarda hayli eleştirilen Ertuğrul Günay ile geçen hafta İzmir’de yaptığım röportaj, Egedesonsöz’de yayında; okumadıysanız bile görmüşsünüzdür.
50 dakikalık sürede daldan dala konuştuğumuz eski Kültür ve Turizm Bakanı, AKP İzmir Milletvekili Ertuğrul Günay’a sorduğum sorular arasındaydı ‘Müslüman-sol’ birlikteliği. Siyasette hala o boşluğun olup olmadığını sorduğum Sayın Günay’ın uzun cevabını burada tekrarlayacak değilim, meraklısı bulup okur. Ancak o cevaptan ‘günün önlem ve anlamına’ binaen bir kuple alıyorum.
Yeni siyasi partileri toplumun ihtiyaçlarının doğurduğuna, ‘haydi parti kuralım’ denilip kurulan partilerin ömrünün olmayacağına değinen sayın Günay, diyordu ki:
“Eğer toplum yeni bir siyasi arayışı aramaya başlarsa birileri onu temsil eder. Aramaya başladı mı şu anda onu ben söyleyemem. Eğer başlamış olsa o kendini bir yerde filizlendirir. Var bazı ipuçları. Mesela ben dikkatle takip ediyorum İstanbul’da anti-kapitalist Müslümanlar diye bir hareket var. Eşitlikçi Müslümanlar. Ki aslında bence Müslümanlık zaten eşitlikçiliği emreden bir anlayıştır. Yani mal biriktirmeyi servet hırsızlığını, tamahı, kitaplar reddediyor. Fakat tabii bütün dinler zamanla yöneticilerin elinde dinin özünden koparılarak yönetimin kılığına sokulmuşlardır. Hıristiyanlık da, Müslümanlık da zamanla bu tahribata uğradı. Şimdi bir genç grup İstanbul’da mesela bunu dillendiriyor. Buradan bir siyasi hareket çıkar mı? Bakalım… Bunu toplumun ihtiyaçları gösterecek. Ama mesela önümüzde 1 Mayıs var. 1 Mayıs’ta ben dikkatle takip ediyorum sosyal medyayı. 1 Mayıs’ta bu anti-kapitalist Müslümanlar Fatih’ten çıkıp Taksim’e yürüyecekler. Geçen 1 Mayıs’ın önemli bir olayıydı. Bunu medya görmezden geldi. Çünkü medya anti-kapitalizm sözünden hoşlanmıyor.”
 
1 Mayıs’ta 40 bin polis gücüyle koca İstanbul’u gaza boğan iktidarın gadrinden, ‘Antikapitalist Müslümanlar’ da payını aldı biliyorsunuz. Grubun lideri İhsan Eliaçık, dün akşam CNN Türk’te Tarafsız Bölge’deydi. 1 Mayıs kutlamaları sırasında Taksim'e çıkartılmayan Antikapitalist Müslümanlar kortejinde yer alan İhsan Eliaçık, programda; ‘olayların tek sorumlusunun Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olduğunu’ savundu.
"40 bin polisle tüm İstanbul'da devlet terörü estirileceğine, 2 bin polisle Taksim Meydanı'nda önlem alınsa o çukurlara bir kişi bile düşmezdi. 40 bin kişiyle İstanbul'u terörize etmek mi daha riskli, yoksa Taksim Meydanı'nda miting yapmak mı?" diye soran Eliaçık’ın; sendikalara yönelik Taksim meydanı ısrarı konusundaki eleştirilere karşı sorduğu soru, muhteşemdi.
"Bunu diyenlere soruyorum? Siz neden yıllardır 'Ayasofya ibadete açılsın' diye direniyorsunuz? Çünkü oranın sembolik bir anlamı var. Taksim Meydanı'nın da sembolik bir anlamı var. Bunu neden anlamıyorsunuz?" diyen İhsan Eliaçık’ın aslında Tarafsız Bölge’de sorduğu her soru, iktidara saplanan bıçak gibiydi.
 Taksim Meydanı konusunda iktidar, vali ve iktidar çevresinin iyi niyetli olmadığını savunan "Bir zamanların ezileni sizdiniz? Neden şimdi anlayışsız davranıyorsunuz? Neden Çamlıca Tepesi'ne cami diye tutturuyorsunuz? Çünkü bunun bir anlamı var. Orası tepe" diyen Eliaçık’ın, bıçağı kanırtan cümlesi de şuydu:
“Bugünkü tavrı nedeniyle, Taksim Meydanı konusunda kimseye sormadan istediği gibi Taksim'i dizayn etmeye çalışan Tayyip Erdoğan, abdestli diktatör görüntüsü veriyor. Böyle olmaz. Şüphe halkın lehine kullanılır. İktidar bugün geri adım atmalıydı. Kamu idaresi bugün Taksim'e izin vermeli ve burada her türlü tedbiri almalıydı. Devletin "Suç işleyebilir" şüphesi ile vatandaşa müdahale hakkı olamaz. Böyle yaparsanız İsrail gibi davranmış olursunuz. Bu İsrail politikasıdır. Bu iktidarı işte bugün İstanbul'da vapura, metrobüse binemeyen, işine hastaneye gidemeyen mazlumların ahı yıkacak. Bugünkü olayları ben hükümetin kışkırttığını düşünüyorum."
Eliaçık’ın, Taksim Meydanı'nda 1 Mayıs kutlanması için fiziki şartların uygun olmadığını savunan Polis Akademisi öğretim üyesi Tuğrul Özşengül'e "Eğer Başbakan bugün Taksim Meydanı'na izin verseydi böyle konuşur muydunuz?" diye sorması, Tuğrul Özşengül'ün "Kimi zamanlar güvenlik nedeniyle demokratik haklar kısıtlanabilir" cevabı üzerine ise "Anlıyorum. Zaten bütün diktatörler, yaptıkları için bu tür gerekçeler bulur" demesi üzerine de söylenecek söz yok bence.
 
Yazının başına, “İktidara karşı siyasi hareketin filizlendiğine dair bazı ipuçları olduğunu” gözlemleyen sayın Ertuğrul Günay’ın tespitlerine dönersek eğer…
AKP iktidarına karşı İzmir’de zaten sürekli bir diş gıcırdatma hali olduğundan, memleketin tamamıyla ilgili net yorum yapamayan biri olarak, ancak ‘umarım o filiz tüm yurda sarmaşık gibi sarılır, kökleşir, gelişir’ diyebiliyorum. 
Ve Eliaçık’ın ‘bu iktidarı mazlumların ahı yıkacak’ öngörüsüne tüm kalbimle ‘amin’ diyorum. Tez zamanda, amin.