GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
17 Şubat 2011 Perşembe

AKP'lilerin 'gelişme' dedikleri...

AKP iktidar zümresi ve yandaşlarının, İzmir halkının yaptığı toplumsal muhalefeti yıpratmak için kullandığı en önemli argümandır, ’“İzmir gelişmiyor.’”
Gelişme. AKP’’liler bu kavramı çok sık kullanıyorlar. Ancak, üzerinde pek kafa yorduklarını zannetmiyorum. Kendilerine sormak isterdim; ’“Gelişme nedir?’”
 
AKP’’lilerin yaptıklarına ve söylediklerine baktığımda, ’‘gelişme’’den ne anladıklarını hemen görebiliyorum.
Onların gelişme dedikleri, şehri kasabadan hallice kaba saba bir estetik anlayışıyla yozlaştırmaktır. Öve öve bitiremedikleri Ankara’’da Cumhuriyet’’in bütün simgeleri sanki silinmiş. Şehrin aydınlığı ve dinamizmi yok olmuş.
Sahip oldukları sığ dünya görüşü, yönettikleri şehirlerin üstüne çökmüş. Sanki yaşam o kentlerden elini ayağını çekmekte. Uygarlığın kozmopolit yapısı, yerini cemaat kültürüne terk ediyor.
Cemaat kültüründen de olsa olsa kasaba olur. Şehir ve uygarlık cemaatleri bozar.
Korkarım, şehirlerin yok edilmekte olan ruhuna ’‘Fatiha’’ okumaktır onların ’“gelişme’” dedikleri.
Ülkede teknoloji üretimi yok. Tarım  gerilemiş. Endüstri, büyük sermaye guruplarını saymazsak, can çekişiyor. Devlet gırtlağına kadar borç içinde. İstihdam sorunu giderek büyüyor. Dış ticaret açığı tehlikeli boyutlarda. İnsan hakları ayaklar altında:
İktidar partisi mensuplarına soracak olursanız, ülke gelişiyor...
 
İzmir halkının gelişmiş olmaktan anladığı ise; şehir halkını tehdit eden siyasal iktidarın baskılarına, her türlü bedeli ödeyerek direnmektir. Gelişmekten gelişmeye fark var.
 
’“Ey müminler, AKP’’nin ’‘gelişmeci’’ politikalarından uzak durun!’” diye haykırmak geçiyor içimden. Sadece dindar yurttaşlarımızı uyarmak için. Başkaca niyetim yok’…
’“Bunun tasası sana mı düştü!’” diye sormayın. Düşmüş ki, bunları yazıyorum.
 
Her şeyden evvel kapitalizmin öngördüğü ’‘gelişme’’, kapitalistlerin insanlığa kurduğu büyük bir tuzaktır. Gelişme, tüketim toplumunun dinamosudur. ’“Geliş ve tüket!’” diye buyurur insana, tüketim toplumunun zebanileri. Bu anlamda gelişmek, yeryüzünde yaşamı tüketmekle aynı şeydir.
Oysa, benim sevip saydığım dindar aile büyüklerim; ’“israf haramdır’” diye öğretmişlerdi bana. İhtiyaçları zaruretin ötesine geçmezdi. Sırf tüketim olsun diye tüketmek, onlara göre, neredeyse insanlık suçuydu.
Eskinin dindarları, yeni yetme dindarları şık ve modern giysilerle lüks ciplerin içinde gördüklerinde, kim bilir neler düşünüyorlardır!
 
İktidar zümresinin yeni yetmeleri burjuvalaşmak için büyük çaba harcıyorlar. Üst sınıf trendlerini dikkatle izliyorlar. O trendleri izleyecek ve gereklerini  yerine getirecekler; ne var ki, hep  izleyecekler, asla o hedefe ulaşamayacaklar. Sınıf atlamak kolay değil.
 
Eleştirildiklerinde yeni tüketim ikonlarının yanıtı, ’“hep siz laikler mi yapacaksınız, şimdi sıra bizde!..’” şeklinde oluyor. Halbuki ben, gereksiz tüketimin ne kadar kötü bir şey olduğunu söylemelerin beklerdim.
 
Eskiden, dindar kişinin yaşadığı hayatın bir ağırlığı vardı; yalın, tertemiz hayatı bende saygı uyandırırdı.
 
Ne oldu da, müminler böyle lükse düştüler? ’“Bir lokma, bir hırka’” yaşam kültürünün temsilcilerine ne oldu? O tekkelerde her biri filozof gibi yetişen o bilge insanlara ne oldu? Bu toprakların tasavvuf kültürünün, sufi geleneğinin temsilcileri, nerelerdesiniz?
AKP iktidarı hepinizi sildi süpürdü, değil mi? Önce sizleri yok ettiler, şimdi, sıra bizlerde’… Sizler gelişmeci anlayışın kurbanlarısınız. Bizler ise, kurulmak istenen diktatörlüğe direnmenin bedelini ödemeye hazırlanıyoruz.
 
Nasıl bir yorgunluktur durmadan gelişmek, durmadan yenilik peşinde koşmak! Üretim ile tüketim arasında gerilip kalmak!.. Kapitalist sistemin acelesi olabilir, ama bizim yok.
 
Bir de İzmir’’e ’“hiç gelişmemiş’” diyorlar. Hadi canım sen de!..  Gelişmek bu ise, biz gelişmesek de olur’… İzmir, acelesi olmayanların şehridir.