GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
4 Şubat 2011 Cuma

Halkı anlamak gerek...

Başbakan, Mısır’’da Hüsnü Mübarek yönetimini alanlarda protesto eden milyonlar için, ’“halkı anlamak lazım’” dedi.
Başbakan, Tunus’’tan Mısır’’a halk ayaklanmalarını adeta destekleyen ordulardan bahsetmiyor; ama, demokrasinin faziletinden, insan haklarının öneminden dem vuruyor. Başbakan, alanları dolduran Afrika, Ortadoğu halklarını anlıyor. Sokak sokak isyan eden kalabalıkları taktirle izliyor.
14/Nisan/2007, Ankara Tandoğan meydanında 600 bin  insan toplanıyor. İktidarı protesto ediyor. Cumhuriyet mitinginde halk, laik Cumhuriyet’’e ve onun değerlerine bağlılığını bildiriyor.
29/Nisan/2007, İstanbul Çağlayan’’da bir milyon kadar insan toplanıyor Hükümeti protesto ediyor ve laik Cumhuriyet’’e bağlılığını bildiriyor.
13/Mayıs/2007, İzmir Gündoğdu meydanı; bir milyondan fazla insan meydanda toplanıyor ve  laik Cumhuriyet’’e bağlılığını alanlarda haykırıyor.
Başbakan demeç veriyor: ’“Bunlar bindirilmiş kıta...’”
 
Bu ülkenin Cumhuriyet devrimine gönül vermiş yurttaşlarına duyulan nefret çok düşündürücü.
Gözümüze sokulan çifte standardı içine sindirebilenlere, gerçekten, söyleyecek söz yok.
Kendi emekçisine ölmeyecek kadar geliri yeterli görenler, emeklisini süründürenler, yoksuluna, sosyal güvenlik yerine sadaka verenler, nasıl oluyor da Arap halklarının yoksulluk yüzünden ayaklanmasına destek veriyor, anlayan beri gelsin.
Kendi halkı hak aramak için meydanlara çıktığında dayak yerken,  protesto eylemleri panzerler ve biber gazıyla sindirilirken; ’‘Müslüman Kardeşler’’in demokrasi ve özgürlük mücadelesine (?) verilen destek, iktidardakilerin insan hakları normlarından ne anladığını bütün çıplaklığıyla gözler önüne seriyor.
 
Görünen o ki, Mısır’’da, Tunus’’ta, Suriye’’de, Ürdün’’de, Lübnan’’da destabilizasyon başladı. Neden destabilizasyon? Çünkü, meydana gelen şiddetli protesto eylemleri, güvenlik güçleri ve askerler tarafından engellenmiyor. Devletin böyle bir zafiyete düşmesi için dış dinamiklerin devrede olması gerekir. Muhtemelen yıpranmış iktidarlar yenileniyor.
Arap coğrafyasında yaşanan toplumsal olayların sadece halk hareketleri olarak değerlendirilmesi için henüz çok erken. Ayaklanmalarla ortaya çıkan krizi kimin nasıl yönettiğine bağlı olarak bu sorunun yanıtını alacağız.
 
Müslüman Arap dünyasında yaşanan hareketlenme muhtemelen halkların arzu ve taleplerini dile getiriyor. Asıl sorun, yönetime gelenlerin halkın isteklerine ne ölçüde uyacağıdır. Özgürlük ve demokrasi mi! Yoksulluk ve açlıkla mücadele mi! Yoksa,  islami normlara dayalı radikal yönetimler mi! Göreceğiz, halkın kısmetinde ne var.
 
Arap coğrafyasında yaşananlar, İslamcı kesimi ve bu kesimin destekçisi kimi liberalleri ve solcuları oldukça heyecanlandırmışa benziyor. Bence, yaşananlardan tedirgin olmalılar. Uluslararası sistem, Arap dünyasını dizayn ederken ’‘kendilerini’’ saf dışı bırakabilir. Uluslararası ilişkiler açısından bölgede yaşanan gelişmelerin, Arap halklarına ifade ettiklerinin çok ötesinde ve karmaşık açıklamaları olsa gerek.
 
Arap halklarının demokrasi ve özgürlük mücadelesini yürekten destekliyorum. Ne var ki, bu mücadelenin kendilerine ne şekilde geri döneceği konusunda kuşkularım var.
Benim kişisel görüşüm, belirtmek için henüz erken olmakla birlikte, fazla bir şey değişmeyeceği yönünde. Olan biten, iktidar zümresinin iç sorunu gibi görünüyor. Dilerim fazla kan dökülmez.
Eski efendiler yerlerini yeni efendilere bırakıyor’…