GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
15 Kasım 2017 Çarşamba

Değişim… Gerekli hale gelmeden…

Bu yazıyı tüm partiler, özellikle de “sosyal-katılımcı yerinden yönetim ilkesine uygun belediyecilik” yapmak isteyen partiler belediye başkan adaylarını Eskişehir’e göndersinler diye bitirecektim. “Eski-Şehir, Yeni-Hayat” başlıklı yazımın altında yapılan kritiklerden birinde bir okurumuz dile getirmiş…

Tekrarlayalım. Her uygar yurttaş gibi biz de daha yaşanılır kentler istiyoruz. Kentlerde değişim istiyoruz.  “Değişim ne zaman gereklidir sorusuna verilecek en iyi yanıt; gerekli hale gelmedendir”, demiş Claus Moller. Eskişehir tam da bunu yapmış. Hafta sonları otellerde kalacak yer bulmak imkansız hale gelmiş, Türkiye’nin her yerinden gelmiş kalabalık gruplar geziyor kenti. Müzelerin önünde kuyruklar oluşuyor. “Çok şükür bu ülkede ben de bir Müze kuyruğu gördüm” diye sevincimi paylaştım dostlarımla… Kentin tam bir kültür kenti olduğunu sokaklarda dolaşırken hissediyorsunuz.

Friglere dayanan tarihinde pek çok uygarlığa ev sahipliği yapmış Eskişehir gelişen şehircilik anlayışı ve uygulamalarının yanı sıra iki üniversitesi, kültürel alt yapısı ile sanat yapıları, havacılık merkezi, planlı sanayisi, yer altı zenginlikleri ve sosyal yaşam seçenekleriyle başka bir yer olmuş.

Eskişehir’in bu hale gelmesinde eğitim ve bilim kenti olmasının etkisi büyük. Anadolu Üniversitesi 12 fakülte, 6 yüksek okul, 3 Meslek Yüksek Okulu, 1 devlet konservatuvarı ve 7 enstitü ve Açık Öğretim Merkezi ile ülkenin lider eğitim kurumu. 9 fakülte, 6 yüksekokul, 5 enstitü ve 1 devlet konservatuvarı ile Osmangazi Üniversitesi’nin eklenmesi ile tam bir öğrenci kenti olmuş. Hiç özel üniversite olmaması da enteresan

Anadolu Üniversitesi açık öğretim, sivil havacılık, engellilerin eğitimi gibi değişik alanlarda ilkleri gerçekleştirmiş ve öncü olmuş. Günümüzde ülkelerin gelişmişlik düzeyleri, yalnızca ekonomik gelişmişlikleri ile değil, o ülkede engellilere yönelik hizmetlerin geliştirilmesi ve genişletilmesi ile de ölçülüyor. Eskişehir öncü olmuş,  özellikle engellilerin eğitimi konusunda Türkiye’nin merkezi haline gelmiş.

Yılmaz Büyükerşen ile yaptığımız sohbetten edindiğim en temel izlenim kentte yaşayanların düşünceleri sorulmadan hiçbir şey yapılmaması.

Bol yaya yolu, sevgi yolu inşası modern kentleşmenin temel aktörü. Geniş trafiğe kapalı alanlar var.

Sonra parklar… Sazoba’da Bilim Kültür ve Sanat Parkı’nı ya da içinde plajı bile bulunan Kent Parkı gezerken aklımda Kültürparkımızın geleceği vardı. Eskişehirlilerin deniz keyfini yaşadıkları Akdeniz sahillerini anımsatan plajı ile meşhur Kentpark’ta dolaşırken park içerisinde yer alan Manej’de ata binme eğitimi aldıklarını gördük.

Çocukların hayal dünyası ve ufuklarını genişleten Eskişehir’in en büyük parkını trenle turladıktan sonra denizcilik tarihinde çok önemli bir yeri olan Amerika’nın keşfedildiği Santa Maria’yı gördük… Türkiye’deki önemli kulelerin benzerleri ile yapılan Masal Şatosu görüntüsü altında gerçek bir bilim parkının tanığı olduk.

En sevdiğim hizmet ise, “Şehir Çocuktur” kampanyası oldu. Belediye bir ilke daha imza atmış. ‘Şehir Çocuktur’ ilkesiyle, okul öncesi eğitim alan çocukların, içinde serbestçe oynayabilecekleri bir atölye oluşturmuştu…

Romalı şair Lucretius, 2000 yıl önce, Roma halkını; “Semper Aliquaid Novi / Her zaman yeni bir şey istedikleri” için değersiz buluyordu.

Değişim isteyenleri değersiz bulan yerel yöneticilerin farkındayız. Onları umursamıyoruz tabii ki… Çünkü önümüzde Eskişehir örneği var.

Tüm siyasi partilere çağrımı yenileyeyim: 2019 için düşündüğünüz Belediye Başkan adaylarını Eskişehir’e gönderin.