GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
30 Ekim 2017 Pazartesi

30 Ekim 2017 sabahı…

Cumhuriyetimizin 94 kuruluş yıldönümünü coşkuyla kutladık… Gerçekten de geçen Cumartesi ve Pazar gün ve geceleri İzmir bir başka güzeldi... Katıldığım bazı etkinliklerden aldığım notları burada paylaşmasam olmaz…

Önce İzmir Gazeteciler Cemiyeti’nin düzenlediği panele gelen Bilsay Kuruç ve Serdar Şahinkaya hocalarımın notları… Tabii ki İGC Başkanı Misket Dikmen’e özel teşekkürlerle…

1935 doğumlu Bilsay Hoca’nın dimdik ve pırıl pırıl zihniyle 1922 – 1923 dönemini “Mustafa Kemal yılı” olarak adlandırması müthişti. Kapitülasyonsuz yeni ülke ve yeni devlete giden mücadelenin Lozan’da kazanıldığı söyledi. Prof. Dr. Bilsay Kuruç, Türkiye’nin milli mücadele ile doğduğunu, yoksullarının zaferinin ardından Cumhuriyet taçlandığını söyledi.

Başta Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhuriyetçi kadroların savaşarak geldiğine dikkat çeken Prof. Dr. Kuruç, “Aydınlanma ve çağdaşlaşma inancını taşıyarak geliyorlar. Ama onun ötesinde ‘efendim ekonomiyi de işte o tarihte varsa tek tük yabancı diplomalı mezunlara veyahut da piyasanın serbestliğine bırakalım’ demiyorlar. Dünyada iddia sahibi olan büyük ülkelere karşı bu yeni inşa ile ‘siz ne kadar varsanız, ben de o kadar varım’ diyebilmek için, ileride, muasır medeniyet seviyesinin üzeri orasıdır, diyebilmek için, cesaretle yepyeni bir yapı kurmaya girişiyorlar. Yani ciddi bir özgün bir yapı” diye konuştu.
Dr. Serdar Şahinkaya da konferansta yaptığı sunumda, 20. yüzyılı anlamadan 21. yüzyılda bir şeyler yapabilmenin, ülke olarak ayakta durabilmenin imkansız olduğunu söyledi. Büyüme hızları açısından en iyi dönemlerin; yeniden inşa ve devletçilik diye adlandırdığı 1924- 1939 yılları ile karma, müdahaleci ekonomi yılları 1962 – 1978’in olduğunu kaydeden Şahinkaya, bu yılların ortak özelliğinin; kendi aklımıza ve ülkemize uygun stratejiler ve planlama uygulamaları olduğu gerçeğinin artık kabul edilmesi gerektiğini belirtti.

Bu panelden sonra Serdar Şahinkaya Hoca’yı alıp Rotary İzmir Kulüplerinin Cumhuriyet yemeğine götürdüm. Urla Rotary Kulübü’nün düzenlediği yemekte hayli önemli bir konuşma yaptı Şahinkaya Hoca…

Dr. Şahinkaya sunumunda şunları vurguladı:
“18 milyonu barındıran Anadolu, on yıl içinde 5 milyon nüfus yitirmiştir. Kurtuluş Savaşı, yurdun dinden de ırktan da daha önemli olduğunu öğretmiş ve ‘kurtuluş’, ‘kuruluşla’ tamamlanmıştır. Lozan’da, dünyanın bütün efendilerini eşitlik dansına kaldırmanın onuru yaşanmıştır. 1923 – 1938 döneminde Cumhuriyet, kendi köyünden öteyi vatan bilmeyen köylüler ülkesinde sanayi temelli ulusal bir ekonomiyi emperyalist çıkarların kesiştiği bölgede ve iki dünya savaşı yıllarının olağanüstü çalkantılı ortamında yaratmıştır. Bu yaratma, toplum yaşamından ekonomiye, hukuktan eğitime, siyasetten uluslararası ilişkilere, yarı sömürgeden bağımsız bir ulus devlete, bilinçli bir tercih, tutarlı bir stratejiyle köklü bir biçimde gerçekleştirilmiştir. Dünya tarihinde başka bir örneği yoktur. Unutulmamalıdır ki, tarihle oynayan hükmüne katlanacaktır.”

MUSTAFA KEMAL’İN ATLILARI
Dünyanın en seçkin sporlarından biri olan binicilikte en önemli yarışma her yıl İzmir’de yapılıyor. Adı Cumhuriyet Kupası. Pazar günü Atlıspor kulübünde gerçekleşti yarışmalar… Bu yarışmalar öncesinde Göztepe Rotary Kulübü’nün yarışması vardı. Kulübümüz bu yarışmayı gelenekselleştirecek. Cumhuriyet Kupası da başarıyla gerçekleştirildi ve Hakan Aysev konseri ile program tamamlandı.

Şimdi bu binicilik ve cumhuriyet arasındaki ilişki nedir, ona bakalım. Fi tarihinde artık sahaflarda bile bulunmayan bir spor dergisine yazmıştım *“Atatürk’ün Atlıları”* başlıklı yazımı. Daha sonra bir atlıspor medyası izin alıp kullandı… Şimdi de sizlerle paylaşıyorum.

13ncü Roma uluslararası engel atlama yarışmalarının en önemlisi olan Mussolini Uluslar Altın Kupası yarışması Türk binicilik tarihinde özel bir yere sahiptir.

Yzb.Cevat KULA, Yzb.Cevat GÜRKAN, Yzb.Eyüp ÖNCÜ ve Ütğm.Saim POLATKAN’dan oluşan Türk ekibi, ulu önder Atatürk’ün direktifleri ile başlamış oldukları uluslararası binicilik yarışmaları serisini bu yarışmada elde ettikleri başarı ile taçlandırmışlar ve Atatürk’ün süvarileri olarak anılmaya başlamışlardır.

Dünya biniciliğinde söz sahibi rakipleri Almanya, İtalya, İrlanda ve Romanya arasında birincilik için pek şans tanınmayan Türk Ekibi, 2 Mayıs 1938 günü on binlerce seyirci önünde mükemmel bir yarışma çıkararak, II.Dünya Savaşı öncesinin güç gösterisine dönüşen ortamında, uluslar arası Mussolini Uluslar Altın Kupası’nı kazanma başarısını göstermiş ve bu büyük başarı ile ulu önder Atatürk’ün “Beni bahtiyar ettiniz. Hepinizin gözlerinden öperim” sözünü duyma onuruna erişmişlerdir.

Ata sporundaki uluslararası başarıları duyan Türk halkı, Atatürk’ün Süvarilerini karşılamak için Sirkeci’den Karaköy’e,Tophane’den Beşiktaş’a kadar mahşeri kalabalıklar oluşturmuşlardır.

Bu muhteşem başarı ülkemizde inanılmaz bir sevinç yaratırken, o dönemin yerli ve yabancı basında oldukça geniş yer almıştı…

***

Ve üçüncü not… Sevgili dostum Gökhan Sezer’in Bayram günü tanık olduğu…

Gökhan’ın anlatımıyla aktarıyorum:

Hava alanından taksiye bindim. Her taksicide olduğu gibi memleket muhabbeti açıldı… “Ben Keler Köyündenim” dedi taksici…  Menderes in köyü… “Köyümüz baraj altında kaldı” dedi. Neyse havadan sudan konuşurken Cumhuriyet bayramına geldi laf... Ve adamcağız gözleri dolu dolu başladı anlatmaya:

Bizim köyde toplanırdı etraftaki dört köyün insanları Cumhuriyet Bayramı’nda… Bizim köy büyüktü. Köyün meydanına Cumhuriyet Bayramında masalar kurulurdu. Her ev kendince yemekler yapar getirirdi. Tam bir ziyafet ortamı olurdu. Akşama kadar eğlenceler sürerdi. Çekilişler olurdu. Silahlar atılırdı. Zeybekler oynanırdı. Her delikanlı diğer köyden gelen bir delikanlıyı evinde misafir ederdi. E içmiş herkes çakırkeyf. Nasıl gidecek köyüne… Tabii misafir ederdik. Düşün sen şimdi böyle bir şeyi… Mümkün değil…  Kim tanımadığı serhoş birini evinde misafir edecek. Kadınlarımız o zaman tek başına ovada hayvan güderdi. Şimdi düşünsene mümkün mü?  Ama olsun güzel günler gelecek. Bizim köy yazık baraj gölünün altında kaldı”.

Sonra sustu sustu ve, “Yaşasın Cumhuriyet. Bize bu imkanları sundu Atatürk” dedi nerede ise ağlayacak…

***

Ben de Cumhuriyetimizin ilan edilişinin 94. Yıldönümünü böyle yaşadım işte. Yaşadıklarımız unutulmasın diye de not ettim…