GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
10 Ekim 2017 Salı

Susam yağsız boyoz olmaz…

Mardin’den güzel anılarla döndük… Bugün de geçen haftadan kalan sözümüzü tutalım ve coğrafi işaretlerle devam edelim. Yöresel ürünlerle çakma ürünleri ayırt etmek zor. Batı dünyasında uzun zaman tarım ürünlerinde büyük sermayeye prim verildikten sonra son birkaç yıldır hiç değilse AB ülkelerinde bir değişim seziliyor. Bu bağlamda beş yıl önce Slow Food örgütünün Balkan ülkeleri ve Türkiye’de yerel ürünlerin envanterini oluşturma ve onlardan bazılarını kendi coğrafi işaret sistemi Presidia’nın şemsiyesi altına almak üzere başlattığı bir AB projesine Brüksel’den onay çıkabilmişti.

Dünya çapında yerel ve bölgesel kültür mirasını koruyan BM örgütü de bir süreden beri geçmiş uygarlıkların gözle görülür, elle tutular kalıntılarının yanı sıra soyut olmayan kültürel mirası da koruma şemsiyesi altına aldı.

İşin geçmişini Mehmet Yalçın dostumuz şöyle anlatmıştı: 1930’lu yıllarda yöresel şaraplarının taklit edilmesinden bıkanBurgonyalı bir üreticinin parlamentoya seçilmesiyle başlattığı “apelasyon” mücadelesi, coğrafî işaretin resmiyet kazanmasının ilk adımı olmuş. Fransızca “adlandırma” anlamına gelen apelasyon kelimesi, 1936’da “Appelation d’Origine Contrôlée” (Kontrollü Köken Adlandırması) adıyla yasal düzenlemeye kavuşmuş ve şaraptan başlayıp peynire, zeytinyağına, hatta tavuk cinsine kadar adım adım uzanarak Fransa’nın yöresel lezzetlerini koruma şemsiyesi altına almış. Ama apelasyon, sadece rokfor peynirini ya da St. Emilion şarabını bu isimleri başkalarının taklitine karşı korumuyor. Bu ürünleri tüketenleri, üreticilerinin olası hile-hurdalarına karşı da koruyor. Ürünlerin coğrafî sınırlarını işaretlediği gibi, nasıl üretileceklerini ve niteliklerini de belirliyor. Medoc şarabı için, bağın dönümünde 480 kilodan fazla randıman almak yasak mesela. Margaux ise daha özel bir bölge, burada randıman sınırı 450 kiloya düşüyor. Burada şırasının litresinde 178 gram şeker vermeyen ham üzümü kesmek de yasak. Ve bu sınırlara uyup uymadığınız sıkı biçimde denetleniyor. İhlalin yaptırımları ağır, para cezasından apelasyondan çıkarılmaya kadar uzanıyor.

Apelasyon sistemindeki bölgelerde hangi üzümlerin dikileceği, dikim sıklıkları, hasat zamanları, asgarî alkol oranları bile belirleniyor. Etiketinizde “Appelation Bordeaux Contrôlée” yazıyorsa, Bordo şarapları için belirlenen tüm kurallara uymanız bekleniyor. En ufak bir falsoda şarabınızı “Vin de Table”, yani beş para etmeyen sofra şarabı etiketiyle satıyorsunuz… Camembert peynirinin süt kompozisyonu, maya cinsi ve sütteki yağ oranı, Bresse tavuğunun kaç günde ve kaç metrekare alanda eşelenerek büyüyeceği gibi detaylar, üreticiyi dar elbiseye sokuyor. Ama böylece de kalite korunuyor, ürünün yöreselliği kadar geleneksel lezzeti de garantiye alınıyor. Arz sınırlı ve kaliteli olunca, talep fiyatı yükseltiyor ve hem üretici, hem de tüketici kazanıyor.

****

Coğrafi işaretin savunmasında ön sırada yüreklerinde vatan sevgisi ceplerinde ise para olmayan YÜciTA var… “Yöresel Ürünler ve Coğrafi İşaretler Türkiye Araştırma Ağı” (YÜciTA)  3. Uluslararası Antalya Coğrafi İşaretler Semineri bitiminde, 15 Ekim 2012 tarihinde Prof. Dr. Yavuz Tekelioğlu ve Prof. Dr. Selim Çağatay tarafından kuruldu. YÜciTA gönüllülük esasına dayanan ve Türkiye’nin bir çok bölgesinden, farklı kurum ve kuruluşlardan değişik  kesim ve profillerde üyelerden oluşan bir araştırma ağı…

YÜciTA kökenleri itibariyle 1995 Barcelona zirvesi sonrası Akdeniz Üniversitesi bünyesinde faaliyete geçen “Akdeniz Ülkeleri Ekonomik Araştırmalar Merkezi”ne dayanıyor. Türkiye ve Antalya’nın Akdeniz  kimliği gözetilerek 23 Ekim 1997 tarihinde Prof. Dr. Yavuz Tekelioğlu ve ekibi tarafından kurulan bu Merkez, Yöresel Ürünler ve Coğrafi İşaretlerle ilgili araştırmalarını Akdeniz ülkeleri ve Fransa Montpellier Akdeniz Tarım Enstitüsü ile birlikte yürüttüğü projeler çerçevesinde gerçekleştirdi.

Küreselleşmenin dayatmış olduğu tek yönlü, sağlıksız ve küçük üreticileri yok eden agro-endüstriyel beslenme kalıbının, başta deli dana krizi olmak üzere, dioksinli tavuklar ve transgenik ürünler krizleriyle kırılması sonucu tüketicilerin yöresel ürünler talebi önemli ölçüde artmış durumda… . Günümüz tüketicileri tükettikleri ürünlerin köken ve kaliteleri konusunda giderek daha duyarlı ve seçici olmakta, bu bağlamda yöresel ürünler piyasaları, fonksiyonel piyasalardan sonra en çok gelişme eğilimi gösteren piyasalar içinde yer alıyorlar.

Bütün bu süreçler içerisinde YÜciTA’nın amacı Türkiye’de yöresel ürünlerimizi koruyabilmek için ideal bir Coğrafi İşaretler sisteminin kurulabilmesi, yöresel ürünlere değer kazandırılarak sürdürülebilir kırsal kalkınmanın desteklenmesi ve kültürel ve biyolojik çeşitliliğin korunması konusunda çaba harcıyor.

Ülkemizin gururu, o yöreye özgü ürünlerin aynı adla satılan kopyalarından korunmak için coğrafi işaret çok önemli. Hakiki Van otlu peynirini bilen var mı? Marketler başka yerlerde üretilmiş aynı adı taşıyan peynirlerle dolu.

Bugün coğrafi işaret almış ürünlerimizin sayısı 212’ye ulaşmış durumda. 200’den fazla başvuru ise inceleme aşamasında. Sadece yörelere özgü tarım ürünleri değil, geleneksel el işleri ya da yiyecekler de coğrafi işaret alabiliyor. Ancak çoğu kez tüketicinin bundan haberi olmuyor. Bu bilgisizlikten o adı kullanan rakipler yararlanıyor. Çakma ürünler piyasayı doldurunca, hakikisini ayırt etmek mümkün olmuyor. Bu gidişi değiştirecek bir gelişme yaşanıyor bugünlerde. Büyük alışveriş zincirlerinden Metro Grosmarket’ten sonra Carrefoursa da, ülkemizin coğrafi işaret almış yiyecek ürünlerini, listesine kattı.

Şu ana kadar Türkiye’den üç ürün AB standarlarında Coğrafi İşaret aldı. Bunlar arasınbda Aydın İnciri olması ne güzel…

Sorunlar da çok tabii

Egeden çok sayıda ürün işaret aldı ama başka bir gerçek de bu ürünlerin gerçekten koruma altına alınıp alınamadığı…

Mehmet Yalçın’a söylediğimi burada tekrarlayayım: “Belediyeler ve ticaret odaları hemşehrilerini tavlamak için coğrafî işaret kuyruğuna girdiler. Ama manâsız bir sürü şey de oluyor. Mesela İzmir Ticaret Odası şehrin ünlü hamurişi boyoz’un işaretini alıyor ama boyozun susam yağıyla yapılması gerektiği kayda geçmiyor. Siirtliler de perde pilavının coğrafî işaretini almış. İşaret almadan önce perde pilavı yapan yerlerin sayısını arttırsınlar. Kimsenin bulup yiyemediği bir şey işaretli olsa ne fark eder?..Coğrafî işaret konusunda en iyi çalışan Ayvalık oldu, yağ kıymetli olduğu için çok mücadele verildi, bazı firmalara ceza bile kesildi. Hologramlı Ayvalık zeytinyağı bandrolü işe yaradı.”