GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
9 Kasım 2017 Perşembe

Güzel ülkemin tohumları…

Biz çok güzel, güzel olduğu kadar da zengin bir ülkede yaşıyoruz… Türkiye, dünya üstündeki sekiz gen merkezinden üçünün kesişim noktasında bulunan, çok sayıda tarımsal ürünün (soğan, yulaf, pancar, nohut, mercimek, keten, yonca, bezelye, çavdar, buğday, badem, salatalık, elma, fıstık, erik, armut ve asma) orijini; fasulye, bal kabağı, bakla, kavun, mısır gibi türlerin mikro gen merkezi… Vallahi salatalığı gerçek anlamında yazdım…

Şimdi durumu özetleyeyim… Geleneksel tarımın en önemli kaynaklarından biri olan yerel tohumlar ve bu tohumların takas mekanizması, dünyanın birçok yerinde yüzyıllardır çiftçiler arasında, sosyal ve çevresel önemli ekonomik değerler arasında yer alıyor. Yerel tohumun korunması, sağlıklı ve verimli tohumların seçilerek ürüne dönüşümü ve daha iyi şartlarda gelecek nesillere aktarılması, biyo-çeşitlilik kadar sağlığın ve yerel kültürlerin korunması açısından da büyük önem taşıyor.

Tarihte tarımın ilk olarak yapılmaya başlandığı, buğdayın insan eliyle ilk kez üretildiği Anadolu toprakları ise bu anlamda tam bir tohum cenneti. Fakat Avrupa Birliği’ne uyum yasaları çerçevesinde 2006’da çıkarılan ‘Tohumculuk Kanunu’ ile yerel tohumların köylülerce satışı yasaklandı. Ülkemizde tohum satışı sadece özel şirketlerin elinde bulunuyor. Bu durum hem yerli tohumların yok olmasına hem de genetiği ile oynanmış ithal tohumlar ile sağlıksız beslenmeye yol açıyor. Çeşitlilik azalırken, doğal ürünler de yok oluyor ve tohumlarımızla birlikte kültürümüz ve geleneklerimiz de kayboluyor.

***

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü’nün, Türkiye’de tohumculuğun sorunları konusunda 17-18 Ekim tarihlerinde, Afyon’da bir çalıştay düzenledi.

Toplantıyı Buğday Derneği’nin kanallarından izledim. (Aynı tarihlerde bir şarap tadımı için çok özel bir noktada olmam gerekiyordu çünkü). Uluslararası ticaret ve ülke ekonomisi açısından bakıldığında organik tohumculuk sektörünün özellikle de tarla bitkilerinde önünün açılması son derece önemli. Ekolojik (organik) tarımın yerellik, çiftlik dışı girdilerin (tohum, enerji, gübre vs) minimum düzeyde tutulması, bitkisel ve hayvansal ürünlerin ve atıkların tarımsal faaliyette girdi olarak kullanmak üzere geri dönüşümünün sağlanması (kompost, biyogaz, hayvan yemi vs) gibi ilkelerinin yerel tohumların ve gen kaynaklarımızın korunması da çok önemli…

Tohum ihracatı falan ülke için önemli ama beni açıkçası Toprak Analarım, daha çok ilgilendiriyor. Toplantıda yerel tohumların ve genetik zenginliğimizin koruyucusu aile işletmeleri ile küçük ve orta ölçekli üretim yapan çiftçilerin, hem organik tarım iç pazarının gelişmesi hem de yerel/geleneksel kültürün korunmasındaki etkisinin önemi vurgulanmış. İşte beni ilgilendiren bölüm burası…

Yerel tohumların çiftçi elinde yani benim Toprak Analarımın elinde korunması, ekolojik tarımın ilkeleriyle birlikte sürdürülmesi, sağlıklı ürünlerin tüketicilere ulaştırılması için ekolojik pazarların, biyolojik çeşitliliğin devamlılığı için yerel pazarların yaşatılması, küçük aile işletmelerinin sürekliliğinin sağlanması ve gıda güvenliğinin bir bütün olarak ele alınması gerekiyor. Bu kadar!

Bir gıdaya gerçek gıda diyebilmek için aldığımız yeşilliklerin, soğan, kavun, karpuz, domates, mısır, bakla, fasulye gibi birçok üründe üreticilerin, kendi yerel tohumlarını veya ilgili enstitü ve firmanın standart (hibrit değil) tohumlarını kullanması önemli. Bırakın organiği, ekolojiyi gerçek gıda demek için birinci madde tohum!

Buğday Derneği’nin altını çizdiği gibi yerel meyve çeşitleri ve siyez gibi yerel tahıl ürünleri ekolojik ve yerel pazarlar sayesinde var olmayı sürdürebiliyor. Ertesi yıl için kendi tohumlarını almaya devam eden, böylece yerel tohumlarını yaşatan, ekolojik tarımın ilkelerine sadık, tüketicilere sağlıklı ürünler sunan çiftçilerin ve aile işletmelerinin yaşatılması için organik pazarların da sağlıklı bir şekilde yaygınlaşması gerekiyor.

Buğdaycılar şöyle diyor: Gerekli araştırmalar yapılıp, veri tabanı oluşturulup, bu tohumların kamu veya üniversiteler elinde ıslah edilmeden, yani çiftçiye sertifikalı standart tohum alternatifi sunulmadan ilgili desteklerin çekilmesi, yerel tohum üreticisini yerel tohum kullanmaktan caydıracağını ve gen kaynaklarımızı kaybetme riski ile karşılaşacağımızı bir kez daha vurguladık. Örneğin siyezin henüz sertifikalı tohumluğu yokken (bu konuda ıslah çalışmaları başlatıldı), bir yandan Bakanlık olarak siyezi destekleyici açıklamalar yapıp, diğer yandan sertifikasız tohumluk kullanımında desteklerin çekileceğini açıklamanın, ne denli kafa karıştırıcı olduğunu belirttik. Desteğin çekilmesi halinde, yerel tohumları kullanan çiftçilerin sertifikalı tohumluğa yönlendirilmesinin siyez gibi kaybolmakta olan birçok değerimizin daha da hızla kaybolmasına neden olacağını aktardık.

Tohum her şeydir, her şeyimizdir. Daha önemli de bir şey yoktur. Güzel ülkemin Toprak Anaları farkında… Ya siz?

CAN YÜCEL TOHUM MERKEZİ

Seferihisar’da bendenizin moderatörlüğünde gerçekleşen ülkemizdeki ilk tohum takasının üzerinden 6 yıl geçmiş. Şimdi onlarca kasaba ve köyde Tohum Takas Şenlikleri yapılıyor…

Başta da yazdığım gibi, ülkemizde yerel tohumların satışı yasak, ancak tohum takasına izin veriliyor. 2011 yılında 'Yerel Tohumlar Mirasımızdır' sloganıyla yola çıkan Seferihisar Belediyesi, satışı yasak olan yerel ürünlerin tohum takasının gerçekleştirildiği bir etkinlik düzenleyerek binlerce yıllık Anadolu kültürünü ve tohumlarını yaşatmak için somut bir adım attı. Yerli üreticilere açık olarak düzenlenen 'Yarımada Tohum Takas Şenliği' ile binlerce köylü 220 çeşit tohumun takasını özgürce gerçekleştirdi.

Daha sonra belediye görevlileri köyleri tek tek dolaşarak ninelerin sandıklarında sakladığı tohumları topladı, bunlar tasnif edildi ve kurulan serada 84 çeşit tohum çimlendirildi. Bu tohumlar 21 bin fideye dönüştü ve bütün köylerde ekildi. Bu köylerden en büyüğü olan 400 haneli Orhanlı, organik üretimde Türkiye'nin bir numarası haline geldi.

Köyün, tüzel kişiliğine ait zeytinyağı ve mandalina reçeli fabrikası bile bulunuyor. Aynı yıl Seferihisar Can Yücel Tohum Merkezi kuruldu ve takas şenliği sırasında biriken tohum mirası, bu Tohum Merkezi'ne taşındı.

Şimdi gerçek gıda için önce tohum diyorsanız Can Baba’nın adını taşıyan merkeze başvuracaksınız.