GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
9 Ekim 2012 Salı

“Çete”

Mayısın ilk haftasıydı.
Annemin sağlık sorunları nedeniyle zor günler geçirirken, iş/ev/anne üçgeninde soluk almaya çalışırken ve nefeslenmek için bir süreliğine izne çıkmayı düşünürken…
Aziz Başkan’ın şaşırtan/heyecanlandıran, mesleki olarak onur veren teklifiyle karşılaştım.
Aziz Kocaoğlu, 145 yıllık İzmir belediyecilik tarihinde ilk kez yaşanan ‘çete’ operasyonunda yaşananların kitaplaştırılmasını, anlatacaklarının kayda geçirilmesini istiyordu.
Teklifi, ‘Anlatacaklarımı yayına hazırlar mısın’dı…
 
2 Mayıs 2011’de İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne 700 polisle yapılan baskınla başlayıp 6 ay sonra ikinci operasyonda devam eden, 130 sanıklı devasa bir davaya dönüşen İzmir Büyükşehir Çetesi’nin; dava bittikten, üzerinden uzun yıllar geçtikten sonra da bilmeyenler/unutanlar için başvurulacak bir kaynak olmasını düşünen…
Basın toplantısında da ifade ettiği gibi, “bu işin nasıl olduğunu, 1.5 yıllık sürecin nasıl yaşandığını, nereden nereye gelindiğini, kimseyi sorgulamadan, kimseyi rencide etmeden, somut olayları titizlikle, sade bir anlatım dili kullanılarak, kimseye cevap fırsatı yaratmadan, sadece ‘bizim başımızdan böyle bir şey geçti’ diyerek gelecek kuşaklara bırakmak” olduğunu anlatan Aziz Başkan’ın bu teklifini kısa bir süre düşündükten sonra…
Bu davada bir ‘çete’, Aziz Kocaoğlu’nun da bir ‘çete reisi’ olmadığına, ‘Sayın Cumhurbaşkanı Gül’ün ‘Bu davadan bir şey çıkmaz, cebir yok tehdit yok’ sözlerinden çok daha öncesinde inanmış; insanların nasıl mağdur edildiğine, nasıl acı çekildiğine, onurlarının nasıl parçalandığına tanıklık etmiş bir gazeteci olarak…
Kabul ettim.
Bildiğiniz gibi, Aziz Kocaoğlu’nun dün kamuoyuna sunduğu ‘Çete’ adlı kitabın ‘yazarı’ olmasam da ‘yazanı’ benim. Bu operasyonu, yaşananları ‘Aziz Kocaoğlu’nun bakışıyla onun ağzından’ anlattıklarıyla kaleme almaya, onun iç dünyasını ve düşüncelerini yalın halde yazıya dökmeye çalıştığım için ‘yazarı değil yazanıyım’ ifadesini kullandığımı belirtmek isterim.  
Yaklaşık 5 ay süren bu çalışma sırasında Aziz Başkan’la uzun konuşmalar... Saatler süren röportajlar yaptık. O röportajların yazıya dökülmüş hallerini tekrar tekrar gözden geçirdik; bazen eledik, bazen ekledik, bir daha okuduk, bir daha konuştuk…
Bu arada eşim bir ‘bahçe kazası’ geçirdi, iki ayağı birden alçıya alındı; zorunlu bir moladan sonra söyleşiye/yazmaya kaldığımız yerden devam ettik.
 
Aslında kitabın iki ay gibi bir zamanda ortaya çıkması hedeflenmişti; ancak eşimin sağlık durumu nedeniyle verdiğim ‘zorunlu mola’ da etkenlerden biri oldu, yetişmedi.
Ama Allahtan 5 Temmuz duruşması öncesi yargıdaki ani gelişmeler, Özel Yetkili Mahkemelerin tartışmaya açılması, bu tartışmaların öznelerinden birinin de ‘İzmir Büyükşehir Belediyesi Çetesi’ davasının oluşu, ‘yetişmeyişinde hayır varmış, aksi halde bu gelişmeler kitaba yansıyamayacaktı, ikinci bir baskı şart olacaktı’ dedirtti.
Gerçekten de 3. Yargı Paketi adıyla hazırlanan yasalar yürürlüğe girdi, ÖGM’ler ve Özel Yetkili Savcılıklar ‘devam etmekte olan davalara bakma şartıyla’ kaldırıldı. Bu gelişmeyle birlikte 5-6 Temmuz’daki ikinci duruşmada da; önce 18 tutukludan 17’si, bir ay sonra da tek tutuklu Pervin Şenel Genç cezaevinden çıktı...
 
Meslekte 30 yılımı devirmiş, gazeteciliğin her kademesinde çalışmış, yüzlerce yazı yazmış, elinden binlerce metin geçmiş biri olarak…
Bir kitap yazma deneyimim olmadığı için tereddüt etmeme karşın, Aziz Başkan’ın, anlatacaklarının benim tarafımdan kaleme alınmasını istemiş olması, bu konuda bana duyduğu güveni her fırsatta vurgulaması, şahsım için elbette çok anlamlıydı. Panik anlarımda da hep bu güveni tekrarladı, moral verdi ve basın toplantısında da ifade ettiği gibi “kimseye cevap fırsatı yaratmadan, sadece ‘bizim başımızdan böyle bir şey geçti’ demek istiyoruz. Amacımız tarihe not düşmek, süslemek değil’ vurgusuyla, yazım kaygılarımı dindirdi.
 
Boyut Kitapevi tarafından basılan, muhtemelen hafta sonundan itibaren kitapevlerinde satılmaya başlayacak olan  ‘Çete’, Aziz Kocaoğlu’nun gözünden, ‘çete davası’ ve ‘muhalif partiden bir belediye başkanı olarak, yaşadığı siyasi baskılar’dır.
‘Çete’ bir ilktir ama halen devam eden 130 sanıklı bu davadan, inanıyorum ki daha çok kitap çıkacaktır.
Tutuklu ya da tutuksuz, hayatları bir anda değişen, görevlerini yaparken kendini bir anda ‘çıkar amaçlı kurulmuş bir çete’nin içinde bulup hayatı kararmış onca insan arasından da mutlaka yaşadıklarını ‘kendi bakış açısı ve bilgisi’yle yazacaklar olacaktır. Bu dava, belki bir film ya da bir diziye de konu edilecektir.
Olmalıdır da… Çünkü her açı, her farklı bakış, bu sürecin daha iyi anlaşılması ve bir daha böyle acılar yaşanmaması, yargının bağımsız olması umudunu zenginleştirecektir.
 
Aziz Kocaoğlu’nun bu süreçte biriktirdiklerinin yazıya dökülmesine aracılık eden, bundan da onur duyan İzmirli bir gazeteci…
Bu kentte yaşayan, son nefesine kadar bu kentte yaşamak isteyen, İzmir’e karşı sorumluluk duyan, demokrasiyi/özgürlüğü/adaleti herkes için isteyen bir insan olarak,
Umarım, kendi biriktirdiklerimle bir gün ‘bu da benim kitabım’ diyerek,
‘Yazan’ değil de ‘yazar’ olarak huzurlarınıza çıkarım…
Günlük yazılarımda yer almamış ayrıntıları, meslektaşlarımı da içine katarak  ‘kitapla’ paylaşırım.
Önümüzde uzun bir dava, ömrümüz olursa göreceğimiz uzun günler var nasılsa… Neden olmasın?
***
( Her Salı olduğu gibi, bu akşam da Ege TV’de, ‘Söz Meclisten İçeri’deyiz. Değerli meslektaşlarım Ümit Yaldız ve Nedim Atilla ile birlikte saat 21.00’den itibaren, Aziz Başkan’ın kitabı ‘Çete’ başta olmak üzere, ülke/kent siyasetini, yaklaşan yerel seçimleri, dengeleri, olası aktörleri konuşacağız. Ağız tadıyla yerel gündem/siyaset izlemek isteyenleri bekleriz efendim… )