GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
4 Ekim 2013 Cuma

Buca’da CHP’li aday adayı olmak…

Padişahım çok yaşa, lütfettiniz bize demokrasi bahşettiniz’ tadındaki yazıların arasında paketin tozunu attıran; mesela bianet.org’daki Ege Kerem Sözeri imzalı “Zorunlu Ant Kalktı, Ya zorunlu Dua?” gibi, yine bianet’te,  Nazan Üstündağ imzalı “Demokrasi Paketi ve Müşteri Memnuniyeti” başlıklı nefes kesici yazılardan sonra… Bir çizik de Cengiz Çandar attı bugün Radikal’deki ‘Yetmez Ama Evet’e Son’ başlıklı yorumuyla, paketimize. Bir dönemin ‘Yetmez ama Evet’çilerinden olan Çandar’ın ‘Yeter artık’ çizgisine geçişini keyifle izleyen biri olarak bu yazıları kaçırdıysanız eğer okumanızı tavsiye edip…
İzninizle, ‘paket’ten kendi ‘yerel’ sularımıza doğru seyrediyorum ‘az demokrasi yorgunu’ okur.
 
Yerel sularımız bugün itibariyle Buca.
Hani şu meclisinde kavganın/gürültünün eksik olmadığı, belediyesinin önünde her daim ‘konser’ afişlerinin sallandığı, semalarında sık sık ‘ellerin havaya’ kalktığı, eğreti işlerin ayyuka çıktığı, ağustos böcekleriyle karıncaların yarıştığı…
Hani hem girişte hem çıkışta trafiği ile insanı ‘Allah beni buradan kurtarsın’ duası ettiren,
Sittin senedir ne Eşrefpaşa, ne Gürçeşme girişi değişen, zamanın adeta donduğu görüntüsü ile insanı daha girişte bozguna uğratan,
Hani ‘Yedi Göller’i ‘Yedi Çöller’ olmuş, hani o huzur vahası Gölet’i ‘kasabının panayırına’ dönüşmüş,
Düzensizliği, kargaşası, bakımsızlığıyla yıldan yıla eskimiş,
Kimi caddeleri/sokakları birahaneden, kafeden geçilmeyen, bir zamanlar açık/kapalı sinemalar cennetiyken çok uzun süredir bir sineması bile olmayan,  
Ara sokaklarında sağlı sollu park etmiş araçlarla Alsancak sokaklarının yoğunluğunu aratmayan, bazen park yeri, bazen de benzin alacak yer bulmak için insanları dört döndüren yaşlı ve yaslı Buca hani…
 
‘Yok’ları çok ilçenin adayı da ‘çok’ olur misali, Buca’da da sağım/solum/önüm/arkam aday. Mevcut başkan dahil, hali hazırda CHP’den 16 aday adayı ile seçim çekişmesinin (aday sayısının CHP’yi aratmayacağı anlaşılan) AKP ile CHP arasında en yoğun/ateşli yaşanacağı ilçelerden biri.
4.5 yıl boyunca mecliste dişe dokunur bir muhalefet sergilemeyen, bunu da ‘bize gerek/fırsat kalmıyor, CHP’ye en büyük muhalefet kendi içlerinde’ diye izah eden; işin aslı ‘yüklenirsek birbirlerine sarılıp bize çemkirirler, kucaklaşmalarına meydan vermeyelim’ olan stratejileri ile bir dönemi geçiren… Bir dönemdir biriktirdikleri çıkını, adayları ilan edildikten sonra açmaya/saçmaya hazırlanan AKP’lerin işi kolay. Sonuçta heybelerinde bi dolu kavga/gürültü, bi dolu yok, bi dolu ‘vur patlasın/çal oynasın’ konseri, haybeye saçılmış paralar var.
Buna karşılık CHP’nin aday adaylarının işi, zor mu zor.
Ha sırat köprüsünden geçmişsin, ha sahada kendini/CHP’yi anlatmışsın!
Alta tükürsen sakal, üste yüklensin bıyık.
Eleştirsen kendi partinin başkanı, övsen ‘o zaman senin ne işin var adaylıkta’ durumu?
Neyse ki bu tür haller için ‘bayrak yarışı’ gibi tüm siyasilerin ağzına yapışmış, ‘kurtarıcı’ klişe bir terim/deyim var; dolayısıyla hepsi ellerinde bayraklar, bu yarışa sığınıyorlar, mecburiyetin gözü kör olsun diye diye kendilerini anlatmaya çalışıyorlar.
‘Bayrak yarışı’ndan tek muaf, 4.5 yıldır Buca Belediye Sarayı’nda ikamet eden kişi. ‘Serbest sallama hakkı’nı kullanıyor doğal olarak…
  
Buca’da her bakkalda, bayide, manavda, kasapta, butikte, kuaförde her yerde yerel seçim konuşuluyor. Önce ‘Buca’da CHP’nin/AKP’nin adayı kim olur’la başlıyor sorular/sohbetler, İzmir Büyükşehir’le devam ediyor. Doğma büyüme Bucalı bir gazeteci bulunca karşılarında, haliyle ‘fikrim’ soruluyor.
2009 seçimlerinde attığım oyun hala yasını tutan, ‘yanlış tahminde’ bulunmanın mahcubiyetini yaşayan biri olarak ‘hatasız kul olmaz’ tekerlemesine tutunup ‘önce bir mevcut değişsin hele’ sözüyle itidalle yaklaşıyorum sorulara. Mevcut değişsin hele…
Bazen bir aday adayının yakınları/dostları/destekleyen arkadaşları sarıyor çevremi, destek istiyor. Hepsine aynı cümleyi söylüyorum:
Aday adaylarının içinde çok yakından tanıdığım/sevdiğim/takdir ettiğim/saygı duyduğum isimler var. Objektif olamayacağımdan korkmam, kırmaktan/incitmekten çekinirim. Hepsinin ayrı ayrı meziyeti, üstün yanı, eksikliği, fazlalığı var. Kimi genç, hırslı, enerji dolu, kimi tecrübeli, kimi çekirdekten partili, kimi hepsi birden. Ve hemen hepsinin ‘neden aday olduğunu’ dile getirişi, tıpkı sevgili Levent Köstem’in dile getirdiği gibi:
 
“Yıl 2013’ün ikinci çeyreği.
CERN’de evrenin oluşumu modelleniyor.
Bilgi çağı, bilginin süratle yenilendiği çağ.
Kentlerin ve kent yaşamının yeniden sorgulandığı dönemler .
Yeni Çağ Kentleri, Bilgi Çağı Kentleri, Eko Kentleri, Sağlıklı Kentler gibi yeni kent kavramları üzerine kentler düzenleniyor.
Amaç kentlinin, kent yaşamına katılan tüm tarafların yaşama ve çalışma birlikteliği olan anlayışın geliştiği yıllar.
Geldiğimiz noktada yıl 2013 Buca…….
Ulaşımın Buca’ya gidip gelmenin işkenceye dönüştüğü bir dönem.
Buca’da sinema yok.
Hatırlatırım Buca 500 bin nüfuslu bir kent ve 70 bine yakın üniversite öğrencisinin olduğu bir kent . Üniversite kenti.
Tiyatro salonu yok.
Kültür merkezi yok.
Kent içi yeşil alanların inanılmaz ölçüde sınırlı olduğu, küçük küçük alanların park diye sunulduğu bir kent.
İşgücü ile sosyal donatı alanları dengesinin ciddi derece bozuk olduğu, konut deposu haline gelmiş kimliksiz bir kent.
Engellilerin kent yaşamına katılması için asgari şartların bile olmadığı bir kent. Engelli envarterinin olmadığı bir kent.
İzmir’in akciğerlerinden bir olan, Kaynaklar bölgesinin kimliksizleştirildiği, doğanın yok edilmek istendiği, konut rantçılarının yeni konut alanları için göz diktiği bölgenin kenti.
Sokak hayvanları için asgari şartlarda sağlıklı hayvan barınağının olmadığı kent.
Amatör sporcuların ciddiye alınmadığı bir kent…
 
Bu kadar sorunlu bir kente neden aday oldum?
Sorunlarının kolay çözülmesi mümkün olmayan bu kente neden aday oldum?
Ben daha sonraları bu hale getirilen, 30-40 yıl önce İzmir’in en güzel ilçelerinden biri olan Buca’da doğdum büyüdüm.
Ben Bucalıyım.
Doğduğum, büyüdüğüm bu kenti seviyorum. Annem babam, kardeşim, arkadaşlarım akrabalarım, dostlarım hep burada.
Buca’nın bu haline gerçekten üzülüyorum. Ülkenin bu haline zaten hep üzülüyoruz ama doğduğum büyüdüğüm bu kente daha çok üzülüyorum.
 
Demokrasinin gereği bu ülkenin her ferdi bu ülkenin yönetimine katkı koymalı.
Özellikle yetişmiş, ciddi eğitim almış, kent kültürü açısından dolu olan insanların, kentle ilgi bilgi ve görgüsünü bu ülke insanlarına verme sunma gibi bir görevi olmalı.
Bu ülkenin kalkınması için, düzeltilmesi için çok ciddi çaba sarf edilmesi gereken bir yer olan Buca’da, kentimizde bulunan Üniversitenin ilgili birimlerinden ve Buca’nın yetişmiş beyinlerinden ortak akıl ile katkı alıp doğup büyüdüğüm bu kenti yönetmek, vatandaş olarak görevimi yapmak için aday oldum.
Ahlaklı, tarafsız, insan odaklı belediye yönetimi için aday oldum.
Olay bu kadar basit aslında. Ahlaklı, tarafsız, insan odaklı bir belediye yönetimi.
Neden Aslında Sadece Bu…”
 
Mevcut başkan ve Mehmet Süne, Aysun Uyar, Levent Piriştina, Seda Sönmez, Remzi Akdemir, Şerif Özsakarya, Ali Rıza Kaya, Necati İmam, Levent Köstem, Hıdır Uludağ, Hasan Nebi, Güngör Kaya, Öner Osmanoğulları, Ayten Karadağ, Mustafa Korkmaz; Buca’nın CHP aday adayları.
Bu isimlere kamudan da katılacaklarla mevcudun 20’yi aşması kaçınılmaz. Şimdilik kendi aralarında ‘adaylık için’ yarışan bu isimlerden biri ipi göğüsleyecek.
O güne kadar Bucalı bir seçmen olarak yapabileceğim, sorunları çok açık/belli olan Buca için, heybelerinde ne olduğundan çok, bunu nasıl, hangi kaynaklarla yapabileceklerini sormak ve okuyucularla paylaşmak. Yeri geldikçe EGE TV’de Söz Meclisten İçeride’de değinmek.
Asıl konuşacaklarım/yazacaklarım, ‘Bayrak yarışı’ bittikten sonra. O güne kadar ben de sizin gibi izlemedeyim yani.

Umarım CHP’nin temayüllerinden/anketinden ‘doğru’ çıkar, umarım AKP 2009’da yaptığı hatayı yapıp kendilerinin bile tanımadığı bir adayı sahaya sürmez da soluk soluğa, Buca’ya hayrı dokunacak bir yarışın katılımcısı oluruz, ‘boş’ ya da ‘geçersiz’ oy kullanmak zorunda kalmayız. Umarım.