GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
25 Kasım 2015 Çarşamba

Bir kültür çatışmasının getirdikleri

Yazdığım bir eleştiri yazısı nedeniyle günlerdir saldırıyorlar. Dolaylı veya dolaysız tehdit altındayım. Dostlarım, “bunlar tekin insanlar değil, sana saldırırlar” diye günlerdir beni uyarıyor.
Açık açık söylüyorum, beni korkutmayı başardılar. Nihayetinde, Homo sapiens türünün sürüler halinde hareket ettiği dönemleri geride bırakmış, tek başına varolabilen günümüz insanıyım…
CHP Konak İlçe Kongresi üstüne yazdıklarıma verilen tepkilerden anlıyorum ki, kültürler arası çatışmanın siyasete etkisi, endişelenmemizi gerektirecek boyutlara varmış.
 
“Aydınlanma, insanın kendi kabahati sonucu ortaya çıkan ergin olmama durumunu aşmasıdır. Ergin olmama, kişinin kendi anlama yeteneğini başkasının yol göstericiliği olmadan kullanamaması demektir. Kendi kabahati olması da bu ergin olmama durumunun, anlama yeteneğinin eksikliğinden değil başkasının yol göstericiliği olmadan bu yeteneği kullanma kararlılığı ve cesaret eksikliğinden kaynaklanması demektir.”
(Bu paragrafı da avukatlarına gösterip, “bize kötü bir şey mi söylüyor” diye sormalarında yarar var.)
Neyse.. Kant’ın yaptığı bu tanımlama tam olarak Aydınlanmayı ifade eder. Ve yine bu tanımlama, Aydınlanma devriminin yetiştirdiği insanın ergin olmama durumunu aşmış insan olduğunu ifade eder. Diğer bir deyişle, Aydınlanma devriminin insanı, kendi başına var olabilen insandır.
 
Atatürk, Cumhuriyet Aydınlanmasını başlatan liderdir. Yani Atatürk’ün ardılı olduğunu söyleyen insanın, yukarıda tanımını verdiğim ergin olmama durumunu aşmış insan olması gerekir.
Hal böyle olunca, kendi başına hareket edebilen birey, siyasal yaşamında da böyle davranıyor. Yani, bir siyasi parti içinde var olmak için kendisine tabi olacak üyelere ihtiyaç duymuyor.
Buna karşın, aşiret kültürüyle hareket eden guruplar, kelle hesabıyla yönetimleri kolaylıkla ele geçirebiliyor. Yani, Aydınlanma kültürüne aşina olmayanların siyasal üstünlüğü kelle hesabına dayalı oluyor. Ne ki, Cumhuriyet devriminin yetiştirdiği yurttaşlar böyle hesaplar yapmıyor.
 
Siyasal yaşamda artık ciddi bir temsil sorunu var. Bir kongrede bile kazanılan seçime zafer muamelesi yapanlarla birlikte siyaset yapmak imkânsız. Ve bu, kısa vadede aşılabilir bir sorun değil.
Siyaset, kent rantına uzanmanın aracı haline gelmişse, yalan söylemenin meşrulaştığı bir zemin olmuşsa, bilgisizliğin prim yaptığı bir faaliyet alanına dönüşmüşse ve bunun adı da devrimcilik, solculuk falan olmuşsa, yapılacak fazla bir şey kalmıyor; onları kendi haline terk etmekten gayrı…
Şurası muhakkak ki, CHP artık onların partisi oldu. Yanlış olan, benim bu partideki varlığım...
 
Sosyal demokrasi fikri CHP’ye çok yabancı… Bir kongre yapılıyor ve kimsenin aklına partinin sosyal demokrat kimliği gelmiyor. Kimsenin bu konuda söyleyecek bir tek sözü yok. Ve kimse bu durumdan rahatsız değil. Ama selam mühim mesele… Bir de genel başkan aynı selamı verdiyse, gördüklerimizi ve bildiklerimizi unutup biat edeceğiz…
O dillerine doladıkları selam konusunda ne söylediğimi çok iyi biliyorum. Kürtlerin canıyla bedelini ödemek pahasına kullandıkları zafer işaretini, “al takke ver külah” uyduruk bir kongreyi kazandığında istismar edenlere zerre kadar saygım yok. Kimliği metalaştıran ucuz siyasete karşıyım.
Tatlı su kurnazlarının verdiği selamın ise hangi zaferi imgelediği benim meçhulüm… Atatürk’ün Cumhuriyet Aydınlanması çökmüş, üniter devlet gitti gider, bizim Atatürkçüler Meclis’ten “zafer” işareti yapıyor… Kime karşı!
İmparatorluğun yarım bıraktığı kapitalizmin inşasını tamamlayan Cumhuriyet devrimini sol bir devrim zannedenleri ciddiye almak mümkün değil.
Tükenmişliğin bu kadarına kimse bir şey yapamaz. Ve biliyorum ki, CHP artık benim içine doğduğum kültüre çok uzak. Bu örgütle CHP’de sosyal demokrasinin mümkün olmadığını kabul ediyorum.
 
Ak Parti için en ağır yazılarımı yazarken en ufak bir korku duymuyorum; Ama o CHP’liler beni korkutmayı başardı. Hadi, bu baskılar karşısında kendimi ifade etmekten vazgeçeyim ama can güvenliğime bile yönelmesi muhtemel bu hoyratlık karşısında çaresizim.
Hal böyle iken, parti üyeliğimi sürdürmenin hiçbir anlamı olmadığı aşikâr; Bu nedenle CHP’den istifa ediyorum.
Tanrı hepimizi bu kafaların yönettiği CHP iktidarından korusun!